| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 18.12.2024 |
SEVDA KARACA DEMİR (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2025 yılında halkın bütçesinin nereye harcanacağına ilişkin yüzlerce saat süren Genel Kurul görüşmelerinden bize düşen sadece beş dakika. Daha önce Komisyonda her bir bakanlığın bütçe gelirlerinin nasıl büyük bir halk düşmanlığıyla sermayeye peşkeş çekildiğini anlattık; rakamlarla anlattık, grafiklerle anlattık, işçi mektuplarıyla, gazete kupürleriyle anlattık. Gayet iyi anladınız. Mesele zaten AKP sıralarının anlattıklarımızı anlamaması değil çünkü anlıyorsunuz, uzatmayacağım, dümdüz konuşacağım, size değil, halkımıza anlatacağım burada. Şu cümleyle başlayalım: Kapitalizmin bekası, Türkiye kapitalizminin bekası halkın daha fazla yoksullaştırılmasından geçiyor. Bu iktidar, yoksulluğu yönetebilmek için bu ülkeyi, bu ülkenin yurttaşlarını çürütmek istiyor. Bu çürümenin temelinde doğrudan doğruya Türkiye'nin sermaye düzeni var. AKP'yle ete kemiğe bürünen şeyse piyasacılık ile dinciliğin ölümcül sentezi. İşte bu sentez, bu memlekette çürümeyi, kokuşmuşluğu hızlandırdı. Bu düzenin programında, en başa emeğin örgütsüzleştirilmesi yazıldı. Emek örgütsüz olacak, sendikalı olup greve gitmeyecek, boyun eğip "kader" diyecek ki ücretler asgaride tutulsun, çalışmak "ölüm" demek olsun. "Türkiye Yüzyılı" dedikleri şey, grev yasağı, işçi cinayeti, çocuk işçi rakamlarında rekorlarla yazılan bir hikâye ama bu da yetmiyor, örgütsüz emeği yönetmek için başka araçlara da ihtiyaç var. Din, tarikatlar, cemaatler ve milliyetçi hamaset işte böyle sahneye çıkıyor. Zikir sesleri ile "Irmağının akışına ölürüm Türkiye'm." marşları, Kurtlar Vadisi müzikleri ile İHA, SİHA vızıltıları böyle birbirine karışıyor. Cihatçılarla araba sürüp Türk emekçileri Kürt emekçilere düşman edip aynı gemideyiz yalanlarıyla yoksulları kürek mahkûmu yapıyorlar. Sonuç, hızla yoksullaşan, ekmeği küçülen ama gericilik ve milliyetçilikle zehirlenen bir işçi sınıfı; hakkını, hukukunu aramayan, ortak bir irade geliştiremeyen bir toplum ama mesele sadece dinci, milliyetçi zehriniz değil, Türkiye'nin döviz bağımlısı sermaye düzeni illegal yöntemlere de muhtaç. Uyuşturucu kaçakçılığı, silah ticareti, insan ticareti, kara para, mafyalaşma ve çeteleşme bu düzenin fıtratındadır. Mafyanın devletleştiği, devletin mafyalaştığı dönemlerde kokuşmuşluk artar; umutsuz bırakılan gençler çakallığa, racon kesmeye, köşeyi dönmeciliğe özendirilir; beş para etmez bir mafyatik erkeklik moda hâline getirilir, üzerine de ezan, Kur'an, bayrak örtüsü serilir. Sermaye düzeni sadece mafyatik ilişkilere değil, kayırmacılığa da yaslanır; kamu ihaleleri adrese teslim edilir; kimlerden vergi alınmadığı, kimlerin vergilerinin affedildiği bellidir. Bu, rüşvet ve yolsuzluk demektir; kayırmacılık, bürokratları ve siyasetçileri rüşvet çarkının dişlisi yapar; küçük bir azınlığın özel çıkarları ülkenin geleceğini teslim alır. Yalancılar yalama olur, yıkılan Hatay'ı inşa edemeyenler kalkıp "Suriye'yi inşa edeceğiz." diye gaz verir. Okul tuvaletine bir kalıp sabun koyamayanlar "Orta Doğu'yu fethedeceğiz." diye açları eğler. Yargı çürütülür, adalet sistemi çökertilir, hukuka güven sıfırlanır, cezasızlık alıp başını gider, ülke fiilî bir anayasasızlaştırmaya itilmişken sarayın bekası için yeni bir anayasa tartıştırılır. Çürümenin bir ekonomi politiği vardır arkadaşlar ve bu, Türkiye'nin sermaye düzenidir. Bugün düzenin bütün çarkları halkı halktan başka her şeye benzetmek için işliyor, çürütüyor. Bu çürümeyi durdurabilecek tek şey halkın emeği, ekmeği, geleceği için yeniden halk olması, bir halk gibi hareket etmesidir. Patronu, tarikatı, cemaati, mafyası, çetesi, yandaş basını, iktidar sözcüleri ile sermaye düzeninin bekçilerinin de en büyük korkusu budur.
Çözüm belli: Sermayenin bekası adına kendilerine yoksulluk ve çürüme reva görülenler, aklı iğdiş edilenler, hafızası katledilenler; birleşmeleri, ortak bir irade göstermeleri, siyaseti değiştirmeleri istenmeyenler bir araya gelecek, ayağa kalkacak ve ses çıkaracaklar. Bugün pek çok yerde grev ve direnişler var, insanlık mücadelesi sürüyor, ülkenin her tarafında bir insanlık mücadelesi sürüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Karaca Demir, lütfen tamamlayın.
SEVDA KARACA DEMİR (Devamla) - Bu aç kalmama hattını müdafaa etmek yetmez; bize gereken, sathı müdafaa, birleşip mücadele.
Son sözüm iktidar sıralarına: Özal'ı perişan eden 89 işçi baharını, sizi iktidara getiren 2001 yıkımını unutmayın. Bugün bunlardan çok daha büyük bir gerilim birikiyor memlekette; gayet iyi biliyorsunuz, siz bunu gayet iyi biliyorsunuz. Bu yüzden, 2025'te kafasını kaldıranı ezmeye hazırlanıyorsunuz. Bu bütçe halkı yalnızca ezmenin bütçesi değil; kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, işçisiyle emeklisiyle, öğretmeniyle sağlıkçısıyla, çocuğuyla doğasıyla halktan büyük korkmanın bütçesidir ama geliyor gelmekte olan. Korkacaksınız, korkacaksınız; bu halk birleşip bir gün ayağa kalkacak; korkacaksınız, korkacaksınız çünkü çürümenizin sonu işte, aynen böyle yazılacak. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)