GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:18.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA GEORGE ASLAN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5'inci madde üzerine DEM PARTİ adına söz aldım. Genel Kurulu ve yurt içinde ve yurt dışında bulunan halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Suriye'de yaşanan gelişmeler tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'nin de gündemindedir. Genel Kurulda birçok milletvekili Suriye'de olup bitenlerle ilgili konuştu, ben de bugün Orta Doğu coğrafyasındaki savaşlar, çatışma ortamı nedeniyle günden güne nüfusları azalan Hristiyan halkların durumuyla ilgili konuşmak istiyorum. Günümüzde Orta Doğu daha çok Arap ve İslam kimliğiyle, kültürüyle özdeşleştiriliyor olsa da tarih boyunca farklı birçok din, inanç ve uygarlığa ev sahipliği yapmış bir coğrafyadır. Milattan önce binlerce yıllık geçmişleri olan Sümer, Akad, Babil, Asur, Mısır gibi köklü medeniyetlerin ve aynı zamanda Hristiyanlığın, İslamiyetin ve Yahudiliğin doğduğu topraklardır. İnsanlığın gelişmesine öncülük etmiş, sayısız buluşlara ev sahipliği yapmış bir bölgedir. 1'inci yüzyıldan 7'nci yüzyıla kadar bölgede Hristiyanlık hâkimken Hristiyan ve Musevi topluluklar, Doğu Akdeniz'den Yemen'e kadar geniş bir coğrafyada varlıklarını sürdürmekteydi ancak 7'nci yüzyıldan sonra İslamiyetin yayılmasıyla birlikte Hristiyan ve Museviler küçük topluluklar hâlinde varlıklarını sürdürmeye çalıştı.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, Irak, Suriye ve Lübnan'da tüm dünya Hristiyanlığı için kutsal kabul edilen önemli dinî merkezler bulunmaktadır. Son yüzyıla kadar bu ülkelerde Rum, Ermeni, Asuri, Süryani, Maruni ve diğer farklı kesimlerden oluşan büyük bir Hristiyan nüfusu bulunmaktaydı ancak Orta Doğu'da, özellikle son yirmi beş yılda daha da yükselen radikal dincilikle birlikte, terör örgütlerinin kiliselere ve Hristiyanlara yönelik silahlı, bombalı saldırıları, iktidarların ayrımcı dili ve uygulamaları bir araya geldiğinde Hristiyan halklar için Orta Doğu nefes alması imkânsız yere dönüştü.

Türkiye'deki duruma değinmeyeceğim nüfusu 100 binlerin altına düşen Hristiyanlar'la ilgili çünkü daha önce değinmiştim. Lübnan'da Hristiyanlar nüfusun yarısından fazlasını oluştururken 1975'te ülkede yaşanan iç savaştan sonra durum tersine döndü ve sonrasında devam eden savaş ve çatışmalar nedeniyle Hristiyan nüfusu yaklaşık yüzde 30'lara kadar düştü. Irak'ta da 2000'li yılların başlarında Asuri, Süryani, Keldani nüfusu yaklaşık 1,5 milyonken Saddam rejiminin 2003'te yıkılmasından sonra yapılan saldırılar nedeniyle ülkedeki nüfus 400 binlere düşmüştür. IŞİD saldırılarından sonra bu nüfusun yaklaşık 200 binlere düştüğü tahmin edilmektedir. O dönemde IŞİD çetelerinin saldırılarına en fazla Ezidiler maruz kalmıştı. Ağustos 2003'te, Şengal'de IŞİD çetelerinin saldırıları nedeniyle binlerce Ezidi katledildi, binlerce kadın ve çocuk zorla alıkonuldu ve binlercesi topraklarından zorla göç ettirildi.

Suriye'de iç savaşın başlangıcından itibaren Hristiyan kesimi ülkedeki tüm halklar gibi büyük bir zarar gördü. Nüfus oranına ve nüfus kaybına baktığımızda en fazla zarar görenlerin Hristiyanlar olduğunu söylesek abartılı olmaz. Tüm bu saldırıların nedeni hem inançları hem diğer gruplara göre daha savunmasız olmalarıdır. İç savaşın başladığı 2011'den beri Suriye'de yaşayan Ermeni, Asuri, Süryanilere yönelik IŞİD ve benzer cihadist gruplar tarafından sayısız terör saldırıları gerçekleştirildi. Şubat 2015'te, Haseke'ye bağlı Habur Nehri kıyısında bulunan onlarca Asuri, Süryani köyüne IŞİD barbarca bir terör saldırısı gerçekleştirmiş ve birçok köyü işgal etmişti. Bu saldırılar sonucunda pek çok insan katledilmiş ve binlerce insan yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kalmıştı. Nisan 2003'te, Halep ve Antakya Rum Ortodoks Metropoliti Pavlus Yazıcı ile Halep Süryani Ortodoks Metropoliti Yuhanna İbrahim kaçırıldı, aradan yaklaşık on yıl geçmiş olmasına rağmen akıbetleri hâlâ bilinmiyor.

Suriye'de iç savaş öncesinde 2 milyona yakın Hristiyan nüfus yaşıyorken bugün bu nüfusun yüz binlere düştüğü tahmin edilmektedir. Adını "Suriye" isminden almış olan bu ülkede halkımız neredeyse yok olma noktasına gelmiş durumdadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son bir ayda yaşanan gelişmelerden sonra Esad yönetiminin çökmesiyle Alevi, Dürzi ve diğer farklı inançlar gibi Hristiyanlar da endişe ve belirsizlik içerisinde. Hristiyan toplumunun dinî liderleriyle görüşüp onlara güvence verse de HTŞ'nin cihadist geçmişi ve daha yönetimi ele geçirir geçirmez sahadaki pratiklerine de bakıldığında bu endişenin temelsiz olmadığını söyleyebiliriz. HTŞ yönetimi ülkeyi şeriat kurallarıyla yönetmek istediklerini söylediler. Bu anlayış başta kadınlar olmak üzere Aleviler, Hristiyanlar, Dürziler ve tüm ülke için felaket demektir. Şeriat kurallarının ne anlama geldiğini söylemeye gerek yok.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında bahsettiğim, tarihe yön vermiş uygarlıklara ev sahipliği yapmış, medeniyetlerin beşiği Mezopotamya ve Orta Doğu'nun günümüzde geldiği durum maalesef savaş, terör ve kaostur. Orta Doğu coğrafyasında ve özelde Suriye, Lübnan, İsrail ve Filistin'de son bir yıl içerisinde yaşanan gelişmeler bir kez daha açıkça ortaya çıkarmıştır ki bu kaotik durumdan kurtulmanın tek yolu, tüm farklı halklar, din ve inançlar için özgürlüğü, eşitliği, demokrasiyi, birlikte yaşamı inşa edecek bir yönetim anlayışının hayata geçirilmesidir. Kürtlerin Suriye'nin kuzeydoğusunda yapmak istedikleri de tam da budur. Bu nedenle, bu bölgeye saldırmak yerine Türkiye'nin bölgeyi tanıması, halkın iradesine saygı duyması ve orada yaşayan halklarla dayanışma içinde olması gerekir.

Ayrıca, Şam'da kurulan geçici hükûmetin ve daha sonra yerini alacak diğer hükûmetin makul bir noktaya çekilmesi için Türkiye'nin baskı kurması ve bunun için çaba harcaması gerekir, aksi hâlde tüm bölge halklarının yeni katliamlarla, yeni acılarla yüz yüze kalması kaçınılmaz olacaktır. Türkiye'den MİT Başkanı alelacele Suriye'ye gidip HTŞ lideriyle görüşüyor. Daha önce Mor Yuhanon Kilisesi olan Emevi Camisi'nde namaz kılıyor. Dikkatinizi çekerim, orası bir kiliseydi, sonradan camiye çevrildi. Türkiye, Suriye Geçici Hükûmet yetkilileriyle tabii ki görüşmeli ancak MİT Başkanının camide gidip namaz kılması, özellikle görüntü vermesi iyi bir imaj değil. Ben namaz kılmaya karşı değilim ama MİT Başkanı devletin adına oraya gidiyor. Devletin dini olmaz, devlet dinsizdir. Oraya gitmişken Emevi Camisi'nden -Bab Touma semtine arabayla on dakikalık mesafedir, Şam'ı bildiğim için bunu söylüyorum- Bab Touma'ya gidip Süryani Ortodoksların patriğini, Rum Ortodoksların patriğini, Ermeni Metropolitliğini ve Alevi kurumlarını da ziyaret edebilirlerdi. Sadece bir kesimle değil ülkedeki tüm halkların, tüm dinsel azınlıkların temsilcileriyle görüşülmeli, talepleri dikkate almalı, haklarının anayasal güvenceye alınması için çaba sarf edilmelidir. Bu, Suriye'nin hayrına olduğu kadar Türkiye'nin de hayrına olacaktır. Umarız ve dileriz ki gelen yönetim Suriye halkları için gideni aratmamış olur.

Biliyorsunuz, önümüzdeki hafta Noel Bayramı. Noel Bayramı beğenmediğimiz ve diktayla yönetilen Mısır'da, Suriye'de, Irak'ta resmî tatil ve Noel ayinlerine sürekli devlet başkanları katılıyordu. Bizim ülkemizde Şişli Belediye Başkanı Sayın Mustafa Sarıgül'ün dışında başka yetkili katıldı mı katılmadı mı bilmiyorum. Ben bu uygulamasından dolayı ayrıca kendisine teşekkür ediyorum.

Bugün de 2024 yılında yapacağım son konuşmam olduğu için -önümüzdeki hafta da Noel Bayramı- Noel Bayramı'nı ve yeni yılı genelde Hristiyan âlemi için, özelde de Türkiye'de yaşayan Ermeni, Süryani ve Rum halkları için en iyi dileklerimle kutluyorum. Bu vesileyle tüm milletvekillerinin de yeni yıllarını kutluyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

"..."(*)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GEORGE ASLAN (Devamla) - "..."(*)

(Mikrofon kapandı)

GEORGE ASLAN (Devamla) - Tüm dünyada ve özellikle yanı başımızdaki coğrafyalarda devam eden savaşların bitmesine ve barışın hâkim olmasına vesile olmasını diliyorum Noel Bayramı'nın.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, Süryani dilinde sistemi kapatmadığınız için ayrıca size teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından "Kapattı, kapattı." sesleri) Çünkü...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GEORGE ASLAN (Devamla) - Kapattı mı?

Sayın Başkan, bir dakikalık zamanım var, bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN - Sürenizi uzatıyorum, buyurun, bir dakika ilave süre...

GEORGE ASLAN (Devamla) - Şimdi, herkes Kur'an'dan ayetler okurken sistem kapanmıyor, çalışıyor çünkü diyorlar ki: "Bu, kutsal bir dildir." Benim demin konuştuğum dil İsa Mesih'in konuştuğu dildir. Kutsallık arayacaksak bu da kutsal bir dildir. Onun için, lütfen, o zaman, ayetler okunduğunda da sistem kapansın.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Bütün dinlere, bütün peygamberlere inanıyoruz.

GEORGE ASLAN (Devamla) - Eğer kapanmıyorsa hiç kimseye sataşmayan ben, inanın çok çok sataşacağım. Onun için, lütfen, eğer kutsallık varsa bütün kutsallıklara önem verelim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.