| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 17.12.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; iktidarınızın bu 2025 bütçesi de tıpkı önceki bütçeleriniz gibi ne yazık ki halkın bütçesi değil. Kimin bütçesi oldu bu bütçe? Başta nemalandırdığınız, rant kazandırdığınız, kul hakkını sular seller gibi akıtmaya devam ettiğiniz ben diyeyim yüzde 3'lük siz deyin yüzde 5'lik kaymak tabakanın bütçesi oldu. Geçim derdindeki vatandaşlarımıza, emeklilerimize, işçimize, köylümüze, çiftçimize, memurumuza, kadınlarımıza, gençlerimize, öğrencilerimize, emekçilerimize, işsizlerimize, velhasıl doğacak bebeklerimize, hayatının son demlerini yaşayan emeklilerimize, insanımıza yani milletimize zerre kadar dahi faydası olmadı. AK PARTİ ve Cumhur İttifakı, milletin önüne koyduğu bu zalim bütçeyle, bir kez daha tercihini ihtiyaç sahibi insanımızdan yana değil her konuda bile isteye yarattığı imtiyazlı bir kesimden yana koyduğunu da ilan etmiş oldu. Yaptığınız bütçe yüzde 60'ı zaten açlık sınırında yaşamak zorunda bıraktığınız, yüzde 80'i yoksulluk sınırının altında yaşayan borç harç içindeki bir milletin değil gerçekte hizmet ettiğiniz tuzu kuru bir zümrenin bütçesi oluverdi. 2025 bütçesi aslında ülkemizi yeni krizlerin beklediğinin de bir itirafıdır. Giderek kartopu gibi büyüyen cari açığın nasıl kapanabileceğine yönelik bütçede en küçük bir emarenin bile yer almaması bu acı gerçeğin en açık göstergesidir. Tabii ki bu tespiti biz değil hani o kapılarını sıkça çaldığınız İngiliz finans piyasasının anlı şanlı uzmanları söylüyor. Neden yapıyorlar bu tespiti dersiniz? Çünkü bu güzelim memleketin geleceğini hangi anormal faizli İngiliz kredileriyle ipotek altına aldırdığınızı herhâlde en iyi kendileri biliyor. Genel Kurula getirdiğiniz milletsiz bu bütçe teklifi Türk halkının bütçe hakkını da ne yazık ki ortadan kaldırmıştır.
Efendim, gerek muhalefetin temsilcileri gerekse de iktidarın temsilcileri uzun uzun rakamlardan, istatistiklerden, verilerden, tablolardan bahsettiler; lehte, aleyhte konuşmalar oldu. En son, Sayın Cevdet Yılmaz biraz önce yetmiş dakikalık bir açıklamayla öyle bir tablo çizdi ki samimiyetle "Keşke o çizmiş olduğu tablodaki Türkiye'de yaşasaydım." dedim. Bizim Sayın Genel Başkan Yardımcımız Erhan Usta başta olmak üzere diğer muhalefet partilerinin ekonomi kurmaylarının anlattıklarına bakınca ve sokakta, pazarda, çarşıda, markette yaşadıklarımıza bakınca da memleket adına bütün umudumu kaybettim. Gelin, şöyle bir şey yapalım: Ne onu baz alalım ne iktidarın ne muhalefetin söylediklerini baz alalım. Bu ülkede "Ben ekonomistim ve ekonominin sorumluluğu bendedir." diyen bir Cumhurbaşkanımız var ve o Sayın Cumhurbaşkanımız bize bir hesap öğretmişti hatırlarsanız, hatta millete şöyle demişti: "Siz bırakın bu uzun uzun istatistiki konuşmaları, ben size daha kolay, basit bir şekilde ekonominin hâlini anlatacağım." Bunu siz de biliyorsunuz, o meşhur çay-simit hesabını ama ettekraruahsen velev kane yüz seksen, tekrarda fayda vardır 180 kez de olsa. Tablo şu, milletimiz de dinlesin, alsın, hesabını ona göre yapsın: Meclisin önündeki simitçide -Çankaya Kapısı'ndan girerken sabahları ben alıyorum- simit 15 lira. Dışarıda bundan daha pahalı olan yerler var ama alt limit bu. Çay da 15 lira. Emin olun bunlar dip fiyatlar. Bir çay-bir simit Sayın Cumhurbaşkanının hesabıyla 30 lira. Hani, benim 4 çocuğum var -Allah herkesin evladını bağışlasın- 3 çocuklu bir aile için anne-baba bir öğünde sadece çay ve simit yeseler 150 lira. E, üç öğün yiyecekler, günlük 450 lira. Bir ayda ne yaptı bu hesap? 13.500 lira. Emeklinin maaşı kaç lira? 12.500 lira. Asgari ücret kaç lira? 17.000 lira. Şimdi, ben Sayın Cumhurbaşkanının o günkü tabiriyle sesleneyim, o gün şöyle demişti: "Bu zalim iktidara soruyorum." Ben de sorayım bu zalim iktidara. "Bu vatandaş kirayı nasıl ödeyecek, çocuğunun eğitim masraflarını nasıl karşılayacak, tencereyi nasıl kaynatacak, sağlık masraflarını nasıl ödeyecek, geleceğe nasıl güvenle bakacak?" demişti. E, ben de soruyorum Sayın Cumhurbaşkanının öğretmiş olduğu hesapla.
Efendim, son bir konu da tabii, devlet bütçeleri aslında algı yaratmaya yönelik rakamlardan ibaret tablolar değildir ve olmamalıdır. Bakın, saat itibarıyla dün Sayın Mehmet Şimşek yine bir algı yaptı, aynen şöyle dedi: "En düşük memur maaşı yüzde 78 artarak enflasyonun 1,7 katına ulaştı; en düşük emekli aylığı da yüzde 68 oranında yükseldi ve bu artış enflasyonun 1,5 katı oldu." Böyle dedi. Hayal denizinde yüzen Sayın Şimşek'e hatırlatalım: Bu ülkede en düşük emekli maaşı -biraz önce söyledik- 12.500 lira ve neredeyse emeklilerin yüzde 65-70'i bunu almakta. Yani mevcut asgari ücretin 4.500 lira, açlık sınırının 8.061 lira, yoksulluk sınırının da 54.476 TL altında gelirleri var emeklilerimizin. Memur emeklisinin geliri de bunun sadece biraz üzerinde. Siz, önce, memur emeklisine sözünü verip de yerine getirmediğiniz ve bugün ayda 15 bin TL'ye ulaşan seyyanen zammın vebalini bir açıklayın. "Yüzde 78 oranında artırdık." diyerek övündüğünüz en düşük memur maaşına bu yıl zammınız sadece yüzde 15 artı yüzde 10, yüzde 25; gerisi zaten enflasyon farkı. Bir de bu rakamlar, sizin yalancı TÜİK'in rakamlarına göre; ENAG'a göre bakarsak hepimiz...
(Hatip tarafından Ankebût suresinin 57'nci ayetikerimesinin okunması)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Efendim, ezcümle, devlet bütçeleri her şeyden önce bir ülkenin, bir milletin vicdanıdır. Buradan açıklıyorum: Sizin, milletin önünde getirdiğiniz bu bütçede ne yazık ki vicdandan vallahi eser yoktur çünkü bu bütçe bir zulüm bütçesidir.
Son olarak, bir konuyu, hususen de bir kez daha, siyasi kaygı ve saiklerden uzak, bir öğretmen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayayım efendim.
BAŞKAN - Tamam, buyurun.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - ...bir eski sendikacı, bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak, vicdanlarınıza seslenerek gündeme getirmek istiyorum. Alenen, apaçık, KPSS'yle ataması yapılan öğretmenlerin uyduruk bir mülakatla, dehşet bir hukuksuzlukla atanma hayallerini ve haklarını gasbettiniz, gasbettiniz! Bu, onların hakkı. Bu Meclis ve bu devlet bu haksızlığa göz yummamalı ya; bunu vermeliyiz, bunu vermezsek yarın vallahi hesabını veremeyiz.
Geceniz hayırlı olsun. Bütçemiz, her şeye rağmen hayırlı olsun. (İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)