GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:37
Tarih:17.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA SÜMEYYE BOZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi takip eden değerli halklarımız; aynı zamanda çirkefin çukurlarında sefilce ve onursuzluğun rahatlığını yaşamayı reddeden ancak onurlu yaşamı seçtikleri için tutsak edilen mücadele arkadaşlarımı da saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Bildiğiniz üzere, bir süre önce iktidar "etki ajanlığı" adı altında hiçbir şekilde yasallığı olmayan bir düzenlemeyi getirme girişiminde bulundu ancak Genel Kurula getirilmesi sadece ertelendi yani bu düşünceden vazgeçmiş değiller. Etki ajanlığı meselesini Gürcistan'da "hayır" şeklinde oylayarak Türkiye'de faaliyete sokma çabasına bir bakıyoruz, dışarıda demokratikleşmeye dair oyun oynama çabası ancak kendi iç sınırlarında ise bir otoritesini sürdürme politikası olarak görüyoruz; bu sadece bir çelişki değil, aynı zamanda ikiyüzlülüktür. Bu düzenlemeyi getirmeye çalışanlar, Türkiye'nin sınır dışındaki devletin imajını korudukları gerekçesiyle yapıyorlar. Yani bunlar ya aynı devletin bakanlarının yolsuzluk kayıtlarını ya da son Başbakanın oğlunun uyuşturucu tüccarı olduğuna dair belgelerin ortada gezdiğini unutmuş ya da hatırlamıyor olabilirler ya da olası muhtemel buna benzer meselelerin tekrar etmesi durumunda bunun teşhir edilmesi, halka duyurulmasının önünü almak istiyorlar. Yani, iktidarın kendi otorite ve baskısını arttırmak amacıyla iktidara, politikalarına ve ülkenin sorunlarına dair herhangi bir konuda söz söyleyen, düşüncesini ifade eden, eleştiren ya da düşüncesini dile getirenleri engellemek, muhalefeti susturmak için "ajanlık" gibi, hukuken de toplumsal anlamda da çok ağır bir yükü olan bir suçlamayla karşı karşıya bırakıyorlar. Ancak şükürler olsun ki bu ülkede ahlaksızlığı, yolsuzluğu, hırsızlığı, aklanan kara paraları, bununla birlikte ülkede kol gezen, cirit atan ajanları ve bununla birlikte baronları, uyuşturucu sevkiyatlarını, mafyatik ilişkileri ve faşizan politikaları açığa çıkaran, bunları teşhir eden, meslek etiğine bağlı gazeteciler, sivil toplum kuruluşları ve buna benzer kişi, kurum ve kuruluşlar hâlâ var. Sivil toplum örgütleri benzeri kişilerin de bu cenderede olduğunu biliyoruz. Tam da bu toplumsal dinamik güçlerini paralize etmek, Kürtleri, sosyalistleri, devrimcileri, muhalifleri ve hatta gri alanda bulunanları dahi, onları zapturapt altına almak için getirilen bu etki ajanlığı düzenlemesi işte bu otokrat iktidarın diktatörlük yürüyüşünün son kral yollarından biridir aslında. Bu yolla birlikte aslında sistemin tamamen kendilerine çalışması gerektiğini alenen ilan etmiş durumdalar. Peki, biz bunu niye söylüyoruz? Niye böyle bir iddiada bulunuyoruz? Yani şöyle düşünelim: Velev ki eğer bu yasa, bu düzenleme birkaç yıl öncesinde getirilmiş olsaydı ve yürürlükte olmuş olsaydı ne olacaktı biliyor musunuz? Yenidoğan çetesi hâlâ katliamlarına devam ediyor olacaktı. Hakkâri'de, Muş'ta, Batman'da sokak ortasında polislerin şiddetine maruz kalan gençler belki de şimdi yaşamıyor olacaktı ki zaten bu ülke faili belli cinayetlerin olduğu bir ülke; bu da ayrı bir konu.

Bununla beraber, yine, Diyarbakır'da çökertilen uyuşturucu çetelerinin üyelerinden birisi, rütbeli asker olan o kişi belki de kışlada uyuşturucu partisi veriyor olacaktı. Yine, Adana Adliyesinde adli muhafazaya alınmış olan uyuşturucu maddelere el koyup parti veren ağır ceza hâkimleri ve asli ceza hâkimleri belki de o sorguladıkları, yargıladıkları, ifadelerini aldıkları o müptelalarla ve tüccarlarla birlikte "after" partilere katılacaktı. Bunların hepsi bir ihtimal yani. Yine, Adana'da bir uyuşturucu operasyonunda kendisine ödül verilen ancak daha sonrasında aracında 24 kilogram uyuşturucu bulunan polis belki de Kolombiya'da kendini ısıtmak için şöminesine dolarları atıp ısınacaktı, bir yandan da purosunu tüttürecekti. Bunlar olabilmesi muhtemel meselelerdir diyoruz. Ama daha fazla midenizi bulandırmamak ve sizin umutsuzlukla ilgili kaslarınızı güçlendirmemek için bu listeyi uzatmayacağım yoksa uzar gider. Tabii ki bizler bu tablonun yaşanmasını istemiyoruz, buna karşı mücadelenin metotlarını geliştirmek gerektiğine inanıyoruz. Ancak burada önemli olan, bu konuda sadece bizler ve buna karşı duranların değil, toplumun bütün kesiminin buna rıza göstermemesi, buna karşı direniş göstermesidir. Bunlar sadece muhaliflerin ses çıkaracağı bir mesele olmadığı takdirde etki ajanlığının toplumsal bir yönü gelişmemiş olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SÜMEYYE BOZ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, etki ajanlığı düzenlemesi bahanesiyle aslında çıkılan bu yol cadı avından başka hiçbir şey değildir. Gazeteciler, STK'ler, baro ve diğer meslek örgütlerinin faaliyetlerini engellemek niyetiyle çıktıkları bu yolda komşusunu dahi jurnallemeleri için baskı kurdukları, ahlaksızlaştırmaya çalıştıkları bir toplum yaratıyorlar. Potansiyel ispiyoncular, muhbirler yaratarak çürümüş olan sistemleri yetmezmiş gibi bir de çürümüş toplum yaratmak istiyorlar. O yüzden, inşa edilmeye çalışılan bu kokuşmuş rejimin bu tür adımlarına hep beraber "Dur!" demeliyiz ve demokrasiyi hep birlikte selamlamalı ve sahip çıkmalıyız; demokrasiyi birlikte savunmalıyız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Mücadeleye devam. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)