| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 16.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA ÖZNUR BARTİN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Türkiye'de 15 milyonu aşan yurttaşımız emekli aylığı almakta. Ne yazık ki bu emeklilerin büyük bir kısmı açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. Aralık 2023 verilerine göre 5 milyon 139 bin emekli yaşlılık nedeniyle iş gücüne katılamazken 6 milyon 370 bin emekliyse ya bir işte çalışmaya devam etmekte ya da iş aramaktadır. Yani emeklilik yıllarında, yıllarca alın teri döküp çalışan emekliler rahat bir yaşam sürme hakkını elde edememekte, sürekli bir iş güvencesizliğine ve düşük maaşlara mahkûm olmaktadır. Bu durumun sorumlusu emekli maaşlarının hesaplanmasında kullanılan düşük bağlama oranları, yetersiz maaş artışları ve prim sistemindeki dengesizliklerdir. ILO verilerine göre, dünyada sosyal korumaya -ki buna sağlıklı da dâhil olmak üzere- ayrılan kamu kaynağı ortalama gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 19,3'ü seviyesindedir ancak Türkiye'de bu oran yüzde 10,5 seviyesinde kalmıştır. Emekliler için dünyada yapılan kamu harcamalarının GSYH'ye oranı yüzde 7,9 iken Türkiye'de bu oran sadece yüzde 4,3'tür. Peki, bizi kıskanan Avrupa'da durumlar nasıl diye baktığımızda, Doğu Avrupa'da bu oran yüzde 9,3 iken Batı Avrupa'da ise yüzde 11,3'tür. Türkiye emeklilik harcamalarına en az kaynak ayıran ülkeler arasında ürkütücü bir yerde durmaktadır. Yurttaşların bu alanda yaşadığı adaletsizliğin en büyük sorumlusu sosyal devlet anlayışını terk eden; halkını, emekçiyi ve emekliyi yok sayan bu iktidardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar 2024 yılında 10 bin lira olan en düşük emekli maaşını 12.500 liraya çıkardığını övünerek duyurmuştu fakat bu maaşla bir emekli neyi karşılayacak; kirasını mı, faturaları mı, ilaç giderlerini mi, yoksa torununun okul masraflarını mı? Açıkça söyleyeyim: Emeklilerimiz açlığa mahkûm edilmiştir. İktidar "Kaynak yok." diyor. Peki, gerçekten kaynak mı yok? Size kaynak yaratma önerilerimiz var, dört madde şeklinde sıraladık.
Birinci maddemiz: Kamu-özel iş birliği projelerinde yandaş şirketlere aktarılan milyarlarca liralık garantili ödemelere son verilerek bu kaynaklar sosyal güvenlik hizmetine aktarılabilir.
İkincisi: Servet vergisi gibi adaletli bir vergi sistemi hayata geçirilerek yüksek gelir gruplarından elde edilen gelirler emeklilik maaşlarının iyileştirilmesi için kullanılabilir.
Üçüncüsü: İsraf ekonomisine son verilip kamu harcamaları denetim altına alınarak sosyal güvenliğe ayrılan pay artırılabilir.
Dördüncüsü: Bankaların ve büyük holdinglerin kazandıkları devasa kârların bir kısmı toplumsal refahı desteklemek amacıyla sosyal güvenlik hizmetine yönlendirilebilir.
Yine, On İkinci Kalkınma Planı'nda emeklilik sistemine ilişkin aylık bağlama sisteminin yeniden düzenleneceği belirtilmektedir. Peki, bu ne anlama geliyor? Emeklilere diyorlar ki: "Daha uzun süre çalışın ama daha düşük bir maaşla yetinin." Bu yaklaşım emeklilerin zaten açlık sınırının altında olan maaşlarını daha da aşağılara çekmekten başka bir şey değildir. 2009 yılında Türkiye'de bir emeklinin ortalama maaşı 623 lira idi, bu maaş asgari ücretin yüzde 18,2 üzerindeydi ancak 2010'lu yılların ortasından itibaren emekli maaşları artan enflasyon karşısında yetersiz kalmış ve emeklilerin reel alım güçleri hızla azalmıştır. Özellikle 2023 yılı itibarıyla emekli maaşları asgari ücretin yüzde 27,3 altına düşmüştür. Bu durum emeklilerin yaşadığı yoksulluğun boyutlarını gözler önüne sermektedir. Ek olarak seyyanen zamlarla emekliler arasındaki maaş adaletsizliği de derinleşmiştir. Bu uygulamalar emekli maaşlarını prim gün sayısına ve ödenen katkılara bakılmaksızın eşitlemiş ve adaletsiz bir durumu kalıcı hâle getirmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kapitalist modernite insanları haklardan ve gelirden yoksun bırakırken toplumlar yoksullaşmış, mülksüzleşmiş ve emek sömürüsü derinleşmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
ÖZNUR BARTİN (Devamla) - Tüm sömürü biçimlerinin kaynağı ekonomik işgaldir. Demokratik komünal ekonomiyle ekonomik alanın özgürleştirilmesi, toplumun ve doğanın özgürleşmesidir. Kapitalist modernitenin sömürü çarklarına demokratik komünal ekonomiyle son verilecektir. Kapitalist sistem, zengini daha da zengin, yoksulu daha da yoksul yapar; emeği sömürür ve eşitlikten uzak bir düzen yaratır. Bu düzende yurttaşlarımız emeğin değersizleştirilmesi ve açlığa mahkûm edilmesi gibi büyük adaletsizliklerle karşı karşıya kalmaktadır. Oysa ekonominin asıl aktörleri emekliler ve emekçilerdir, onlar toplumun gerçek güç kaynaklarıdır ve adil bir ekonomi ancak onların haklarının savunulmasıyla inşa edilebilir.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)