| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 16.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) - Süremiz beş, derdimiz çok.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bizleri ekranları başlarında izleyen değerli halklarımızı ve cezaevindeki mücadele arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin ekonomik yatırımlarındaki bölgesel eşitsizlikler beraberinde derin etkiler getirmektedir. Her şeyden önce kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: Bir ülkenin ekonomik kalkınması sadece birkaç bölgenin refahıyla mı sınırlı kalıyor diye sormak istiyorum. Türkiye, coğrafi ve kültürel çeşitliliğiyle bir hazine niteliğindedir. Sayın Bakan, sizin hazineden bahsetmiyoruz zira sizinki, acı bir şekilde hepimiz biliyoruz ki tamtakırdır. Ancak bu hazinenin değeri, eşitsiz ekonomik politikalar nedeniyle ne yazık ki tam anlamıyla değerlendirilemiyor. Bölge kentleri tarihî ve doğal güzelliklerinin yanı sıra büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen ekonomik yatırımlar açısından yıllardır geri plana itilmiştir. Bu durum hem ekonomik hem de toplumsal derinlikte ciddi sorunlara yol açıyor. Bölgesel gelişmişlik, istihdam, işsizlik oranları, kamusal hizmetlere erişim ve yatırım olanaklarından faydalanma oranları kıyaslandığında on yıllar boyunca istikrarlı -tırnak içinde- şekilde devam eden bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Kürt sorununun ekonomik boyutu, bölgesel eşitsizlik gerçeğiyle de kendisini göstermektedir. Türkiye ekonomisi, yirmi iki yıllık AKP iktidarı boyunca uygulanan yanlış ve istikrarsız politikalar sonucunda enflasyon, yüksek kur, faiz, işsizlik ve cari açık gibi yapısal sorunların ortaya çıktığı bir kriz dönemine girmiştir. Tüm ülke çapında etkileri görülen bu krizin en ağır faturası bizlerin kentlerine yani Kürt kentlerine kesilmiştir. Bölgesel eşitsizlikler, cumhuriyet tarihi boyunca bilinçli bir şekilde ekonomik, politik bir tercih olarak uygulanan politikaların neticesinde günümüze kadar gelerek derinleşmiştir. Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın geri bırakılması, Şark Islahat Planı'ndan umumi müfettişliklere, OHAL'den, OHAL uygulamalarından kayyım uygulamalarına kadar devam eden bir sürekliliği ortaya koymaktadır. Maalesef, onu bu haritada da görüyoruz. Siirt'teki ile İstanbul'dakinin gelir düzeyi arasında tam 5 kat fark vardır. Maalesef, Sayın Bakanın ili de bu iller arasında. Kürtçede "..."(*) diye diyorlar, kendisine söylüyorum ben de onu. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu fark yalnızca bireylerin refahı değil aynı zamanda eğitim, sağlık ve istihdam gibi temel insan haklarına erişimi de etkiliyor. Yoksulluğun yanına aynı zamanda kamusal yoksunluğu da ekliyor.
Kamu harcamalarına baktığımızda, Kürt kentlerinin kişi başına düşen kamu yatırımları açısından belirli bir seviyeye ulaştığını görüyoruz ancak bu yatırımların etkinliği sorgulanmalıdır. Yollar yapılıyor, barajlar inşa ediliyor ama bu projeler yerel halkın hayatına nasıl yansıyor? Mesela, Van'da tünel yapılıyor, tek yönlü. Daha önemlisi, sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma sağlıyor mu? Bölge bazlı konuştuğumuz bu meseleye biraz daha yakından bakalım. Örneğin Siirt'ten, Batman'dan, Muş'tan, Mardin'den bakalım. Bu kentler siyasi, coğrafi, ekonomik ve sosyal faktörlerden kaynaklanan bölgesel eşitsizliklerden etkilenen yerler. Bahsettiğimiz Kürt kentleri genellikle ekonomik kalkınma göstergeleri bakımından Türkiye ortalamasının hep altında kalmıştır. Bu veriler ışığında bölgesel kalkınma planlarının daha etkili uygulanması ve yerel halkın sosyoekonomik koşullarının iyileştirilmesi hedeflenebilir.
Değerli arkadaşlar, AKP'nin izlediği politikalar neticesinde Türkiye'deki gelir uçurumu giderek derinleşmiş ve bu durum beraberinde toplumsal adaletsizliğin derinleşmesine de yol açmıştır. Bizler, kamu sosyal harcamalarının yoksullara, emekçilere, halklara, kadınlara, çocuklara, engellilere daha etkili bir şekilde yönlendirilmesini, gelir ve servet vergilerinin artırılarak eşitsizliği azaltacak politikaların benimsenmesini savunuyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Yıllardır, gelir dağılımı ve servet eşitsizliğinin sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal adaletin ve eşitliğin temellerini de tehdit eden bir sorun olduğunun altını çizdik. Gelirin adil paylaşımı toplumsal barışın en önemli teminatıdır. Bu yüzden de gelir eşitsizliğini azaltacak gerçek politikalar acilen uygulanmaya başlanmalıdır.
Sonuç olarak, bu sorunların çözümü sadece yerel değil aynı zamanda ulusal düzeyde bütüncül bir yaklaşım gerektirmektedir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)