GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:16.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (Antalya) - Sayın Başkan, sayın vekiller; ekranları başında ve cezaevlerinde bizleri izleyenleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakanlar, hoş geldiniz.

Tek tek bakanlıklarla da bütçenin tamamıyla da ilgili çok konuşuldu. Ben tekrar bütçenin tümüne dair bir söz kurmayacağım çünkü Komisyonda da bir ay boyunca eleştirilerimizi dile getirdik ama duymak istemiyorsunuz. Bu bütçe de nitelik itibarıyla son yıllardaki bütçelerden çok farklı değil. Özellikle bütçe tercihleri açısından baktığımızda, irrasyonel dönem ile rasyonel dönem arasında radikal bir fark görünmüyor, yok. Çok kısaca söylemek gerekirse bir kez daha sermayeye mükâfat; yoksula, emekçiye, emekliye, işçiye yük getiren bir bütçeyle karşı karşıyayız.

Şimdi, daha çok bu bütçenin ve ekonominin önemli bir sorunu olan bir konu hakkında, vergi adaletsizliği ve bununla birlikte yaşanan diğer iktisadi adaletsizlikler hakkında konuşacağım. Sayın Bakan, vergi aslında ekonomi bahsinde tartışılıyor ama vergi kararları ekonomiden çok politik alanı ilgilendiren bir meseledir, bu sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde böyledir. Hangi kesimlerin ne ölçüde vergilendirileceği aslında maliyeyi aşan politik bir karardır ve siz de bunu yaşıyorsunuz zaten. Bu politik kararlar yüzünden "Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almalıyız." sözünü gerçekleştirecek adımları bir türlü atamıyorsunuz çünkü kararlar politik alanda veriliyor ve politik irade bu kararlarda sermayenin yanında yer alıyor. O nedenle, çok kazanandan çok vergi alamıyorsunuz, tam tersine, az kazanandan çok vergi alıyorsunuz; esas mesele de buradan kaynaklanıyor.

Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonundaki sunumunuzda dediniz ki: "Dolaysız vergiler yeterli düzeyde değil." Doğru, doğru bir tespit ama yine aynı sunumda Türkiye'de dolaylı vergilerin iddia edildiği gibi yüksek olmadığını ifade ettiniz; bu ise yanlış Sayın Bakan. Bakın, OECD karşılaştırmalı analizleri -ki sizin elinizdeki rakamlarda da bu var- Türkiye'nin mal ve hizmet üzerinden alınan vergilerde 38 OECD ülkesinin ortalamasının üzerinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu oran 2022'de Türkiye'de yüzde 43,9; OECD ortalamasında ise yüzde 31,4; Eurostat verileri. Dolaylı vergiler açısından baktığımızda Türkiye 38 OECD ülkesi arasında en yüksek vergi yüküne sahip 5'inci ülke olarak görünüyor. 2023'te 45,6; 2024'ü bilmiyoruz, göreceğiz. Dolaysız vergiler açısından baktığımızda da Türkiye 38 OECD ülkesi arasında en düşük vergi yüküne sahip 5'inci ülke olarak görünüyor. Şimdi, iktidarın ekonomi politikalarıyla değerlendirdiğimizde, baktığımızda, alınan sonuçlara baktığımızda, dolaylı vergiler gelir ve servete dayalı bir esasa dayanmadığı için yoksulu da zengini de vergi yükümlülüğü bakımından eşitlemekte, dolayısıyla var olan eşitsizliği büyütmektedir. İktidarın ekonomi politikalarıyla gittikçe yoksullaşan milyonlarca dar gelirli, temel tüketim harcamaları üzerinden yüksek oranda vergilendirmeye tabi tutuluyor. Özetle, Türkiye'de vergi sistemi düşük gelirliyi korumak yerine yüksek gelir elde edenleri koruyacak şekilde düzenleniyor ve siz bunu değiştirmiyorsunuz Sayın Bakan. Ama adaletsizlik bununla bitmiyor.

Bakın, bir önemli diğer mesele vergi adaletsizliğini artıran vergi dilimleri meselesi ve vergi dilimleri düşük tutulduğu için işçiden ve emekçiden çok vergi alınıyor, bu ciddi bir sorun. Ve ortada işçi sendikalarından gelen ciddi bir talep de var, bunu da duymuyorsunuz; vergi dilimlerinin değiştirilmesini istiyorlar, bunu anlamak istemiyorsunuz çünkü bu ülkede işçiler, emekçiler neredeyse kimi şirketlerden fazla vergi verir duruma düşmüş vaziyetteler. Bu kabul edilebilir bir şey mi? Türkiye'de maalesef mali güce göre vergilendirme ilkesi uygulanmıyor, vergi dilimlerinde düşük ücret geliri elde edenlerin tabi olduğu birinci dilim dar tutuluyor ve bu kesimin yıl içinde artan oranlı vergiye tabi tutulmasına sebep oluyorsunuz. Sonuçta kim bunun faturasını ödüyor? İşçiler, emekçiler ve dar gelirliler ödüyor. Dolayısıyla ilk dilim tutarının yeterince genişletilmemesi üst dilime daha hızlı geçişe sebep olduğu için çalışanların üzerindeki vergi yükü artıyor Sayın Bakan ve siz bu konuda en ufak bir adım atmıyorsunuz. Emekçiler gizli vergi zammına maruz kalıyorlar ve alım güçleri gün geçtikçe azalıyor, bu çok ciddi bir sorun.

Bakın, 2024 yılı gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 110 bin Türk lirası olarak belirlenmişti. Oysa yeniden değerleme oranları 2000'den bugüne kadar kuruşu kuruşuna uygulanmış olsaydı 2024 yılında gelir vergisinin ilk dilimi 288 bin Türk lirası olacaktı. Yani böyle bir durumla karşı karşıyayız. Şirketlere vergi affı muafiyeti, yapılandırmalar ve kur korumalı mevduat gibi kalemlerde vergi istisnaları uyguluyorsunuz ama emekçilerin vergisi kaynağında kesilmeye devam ediyor; faturayı işçi, emekçi ödemeye devam ediyor. Yani emek gelirinin sermaye gelirleri kadar vergisini koruması için adım atıyor musunuz? Atmıyorsunuz Sayın Bakan, tam tersini yapıyorsunuz.

Şimdi, bu adaletsizlikler elbette ki vergi adaletsizliğiyle sınırlı değil, adaletsizlikler ülkesi hâline getirdiniz bu ülkeyi ve vergi adaletsizliğinin dışında da yaşanan büyük adaletsizlikler var. Gayrisafi yurt içi hasıladan emeğin aldığı paya baktığımızda, son altı yılda düşüş devam ediyor ve emek ile sermaye arasındaki eşitsizliği sizin hazırladığınız bütçeler büyütüyor Sayın Bakan. Bu, politik ve ekonomik bir tercih aynı zamanda. TÜİK'in açıkladığı gelir dağılımı istatistiklerine baktığımızda, en yoksul yüzde 20'lik kesimin toplam gelirden aldığı payın azaldığını görüyoruz istikrarlı bir şekilde; en zengin yüzde 20'nin toplam gelirden aldığı payın ise arttığını görüyoruz. Bu da sizin bütçelerinizin eseri Sayın Bakan.

Servet eşitsizliği de çok yüksek. Baktığımızda, Türkiye'deki servetin yüzde 40'lık kesimi nüfusun sadece yüzde 1'lik bir diliminde toplanıyor. Bu kadar büyük bir adaletsizlik olabilir mi? Nüfusun yüzde 95'lik kesiminin aldığı pay sadece yüzde 40. Servette de durum bu. Yani bitmek bilmiyor, bölgesel açıdan da baktığımızda böyle. Daha yeni açıklandı 2023 gayrisafi yurt içi hasılanın illere göre dağılımı ve il nüfusuna göre kişi başına gelir verileri. Bunlara baktığımızda yine aynı şeyi görüyoruz, en gelişmiş iller ile en az gelişmiş iller arasındaki fark 5'e 1 oranında, büyük bir uçurum. İstanbul ve Kocaeli'de kişi başına bu açıdan 22 bin dolar düşüyor ama Van'da, Ağrı'da, Urfa'da, Muş'ta, Bitlis'te yani kürdistan coğrafyasında 4.500 ila 5.500 dolar arasında esas olarak bir gelir verisi görüyoruz. Dolayısıyla bölgesel uçurum da çok büyük. TÜİK'in hazırladığı Sektör Bilançoları Raporu'na baktığımızda, şirketlerin kazandığı kârlara baktığımızda katlarla ifade ediliyor; 3 kat, 4 kat, 5 kat ifade ediliyor. Peki, emekçinin, emeklinin, işçinin, çiftçinin gelirinde katlarla ifade edilen bir artış görüyor muyuz? Görmüyoruz. Bankaların kârları aynı şekilde. Dolayısıyla vergi ödemeyen şirketleri saymıyorum bile, özellikle kamu-özel iş birliği şirketleri bunların en başında geliyor, büyük kârlar elde ediyorlar ve Sayın Bakan, siz onları vergilendiremiyorsunuz gerektiği gibi. "Kripto varlıklardan vergi almayacağız." dediniz, almıyorsunuz; "Borsadan vergi almayacağız." dediniz, almıyorsunuz; büyük kara delik olarak kur korumalı mevduattan vergi almadınız. Bunların hepsi aslında sermaye lehine atılmış olan adımlar ve siz bu adımları atmaya devam ediyorsunuz Sayın Bakan; neden bu durumda olduğumuzun açıklaması bu. Bakıyoruz Orta Vadeli Programa, 2024-2026 dönemine, orada yazdınız kamu maliyesiyle ilgili başlıklarda, vergilemede adalet ve etkinlik bölümü var ve o başlık altında vergi harcaması şeklindeki istisna ve muafiyetlerin kaldırılacağını belirtiyorsunuz ve bunu 2024 yılının üçüncü çeyreği için söylüyorsunuz. Peki, yapıldı mı? Hayır, yapılmadı. Ve yeni süreçte vergi kanunlarında da yeni düzenlemelere gidilmeyeceğini açıkladınız. Çünkü esas itibarıyla bu kararları saraydaki ekonomistler veriyor, siz vermiyorsunuz bu kararları ve bu nedenle de bu durumdayız. Bakın, bunun değişmesi sağlanmadığı müddetçe; vergi adaletsizliği, gelir dağılımı adaletsizliği, bölgesel adaletsizlikler konusunda olumlu adımlar atılmadığı müddetçe bu adaletsizliklerin değişmesi konusunda Türkiye'deki ekonomide de herhangi bir iyileşme özellikle işçiler, emekçiler, yoksullar, dar gelirliler, ücretli çalışanlar açısından sağlanmayacak; son açıklanan bütçe verilerinde de bunu görüyoruz. Bugün açıklandı; orada da görünüyor ki gelir vergisi tahsilatı tutarının yüzde 93'ü stopaj yoluyla alınmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Kimden? Ücretlilerden, esas olarak. Zihniyet aynı; dolaylı vergilerin payı ocak-kasım döneminde yüzde 65 olmuş, dolaysız vergilerin oranı yüzde 35 olmuş yani aynı zihniyet devam ediyor. Biz diyoruz ki vergilerin adaletli ve dengeli dağılımının sağlandığı bir bütçeye ihtiyacımız var, gelir ve kazanca göre artan oranlı vergilendirmenin uygulandığı bir bütçeye ihtiyacımız var, vergi yükünün dar gelirli milyonlara değil milyonlar kazanan zengin azınlığa dağılmasını sağlayan bir bütçeye ihtiyacımız var, dolaylı vergilerin bütçe gelirlerindeki yerini daraltan bir bütçeye ihtiyacımız var, adaletsiz vergi dilimlerinin olmadığı ve emekçilerin ücretlerinin vergi yükü karşısında erimediği bir bütçeye ihtiyacımız var, dar gelirliye destek ve teşvikler sağlayan bir bütçeye ihtiyacımız var. Daha çok şey söylemek mümkün ama siz bunların hiçbirini yapmıyorsunuz ve yapmayacaksınız, bunu da biliyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)