GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:16.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, madem Rekabet Kurumunu görüşmekteyiz, lafı uzatmadan, kestirmeden konuya gireyim ve sorayım: Türkiye ekonomisi niye bir türlü dikiş tutturamıyor? Dış finansmanı ülkeye çekmek için niçin Mehmet Şimşek helak oluyor; Amerika'da, Batı'da çalmadık kapı bırakmıyor? Ve Cumhurbaşkanı, bir dönem kanlı bıçaklı olduğu -başta Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan- Körfez ülkelerinden medet ummaya niçin kendisini mecbur hissediyor? Bu soruları tam da Türkiye'nin Suriye'deki diktatörlük rejiminin çökmesiyle bölgesel ve uluslararası profilinin birden yükseldiği bir dönemde soruyorum. Şam'daki rejimin yıkılması Türkiye için ve tabii, en başta Suriye halkı için çok çok iyi oldu; Türkiye ile Suriye etle tırnak gibidir. Hani Cumhurbaşkanı "Birinci Dünya Savaşı'nda bölgemizde sınırlar belirlenirken şartlar başka olsa acaba ne olurdu? Kuvvetle muhtemel Halep, İdlib, Şam dediğimiz şehirler muhtemel Hatay, Urfa gibi bizim vilayetimiz olacaktı." diyor ya, doğru söylüyor. Ama sakın gelinen noktada kendisini II. Yavuz Sultan Selim zannetmesin, 1516 yılında değiliz; 1916'da, 1918'de de değiliz; Suriye iç savaşının patlak verdiği 2011 yılında da değiliz, 2024 yılının sonundayız. Bakın, Suriye'nin ayağa kalkabilmesi için tespit edilen en düşük rakam 400 milyar dolar, Türkiye'nin bu ihtiyaçtaki Suriye'ye demokratik bir rejime doğru yol alması için yol gösterecek hâli var mı? Türkiye'nin bu ihtiyaçtaki Suriye'ye anlamlı, güçlü bir ekonomik destek sağlayacak mecali var mı? Suriye'ye örnek olacak durumu var mı? Bu arada, Suriyeli aktörlerin kendilerini her şeye rağmen şu sıralarda geleceğe yönelik umut verici mesajlar verirken görüyoruz. Gelgelelim, Türkiye'den yapılan açıklamalar Suriye'nin gelecekteki iç barışı için hiç de iyi sinyaller vermiyor. Gerek Cumhurbaşkanı gerek Dışişleri Bakanı ve gerekse onlara eklenen Savunma Bakanının son günlerdeki açıklamalarını kastediyorum. Bu vesileyle söyleyeyim: Birkaç gün önce Dışişleri bütçesi görüşülürken Hakan Fidan DEM PARTİ sıralarına hitaben "'Suriye' denilince aklınıza Kürt'ten başkası gelmiyor, 'Kürt' denilince de PKK'den başkası gelmiyor." sözlerini sarf etti; oysa bu sözlere en uygun düşen bizzat kendisi. Hangi vesileyle Suriye'den söz etse tehditkâr bir dille Kürtleri hedef alıyor. Ama haksızlık etmeyelim, onun nezdinde Suriye'de iyi Kürtler de var. Zaten kendisi "Suriye'de meşru Kürt temsilcileri var." demişti, bunun adı da söylendi; Kürt Ulusal Konseyi. Peki, siz sayın milletvekilleri, Kürt Ulusal Konseyinin Barzani yanlısı tam 14 Kürt örgütünden oluştuğunu ve federasyon yanlısı olduğunu biliyor musunuz? Suriye Kürt Ulusal Konseyinin "Roj Peşmergeleri" adlı silahlı güçleri bulunduğundan haberiniz var mı? Hakan Fidan'ın sözünü ettiği Suriyeli Kürtlerin meşru temsilcisi yani Suriye Kürt Ulusal Konseyi PYD'li, YPG'li Suriye demokratik güçlerinin istediğinden çok daha fazla öteye gidiyor; Suriye'de federasyon istiyor, Irak'taki durumun aynısını istiyor. Peki, Türkiye Suriye'de ne istiyor? Belli değil. Bir de şu var, "Türkiye, Suriye'nin istikrara kavuşmasına katkı sağlayacak." deniliyor. Şimdiye kadar yapılan açıklamalar ve ortaya konulan tavırla bu mümkün değil. Türkiye iç politikasına bakıldığında, hukuk devleti olmaktan gitgide uzaklaştırılmış; demokrasi açığı hatta açlığı yaşar duruma gelmiş. Ekonomi Bakanı dış dünyada doğrudan yatırımcıları ikna turuna çıkmışken, insanlarımız açlık sınırının altında ücretlerle çalıştırılırken ve isyan noktasına gelmişken nüfusunun yüzde 90'ı açlık sınırının altındaki Suriye'ye nasıl arka çıkacak? Bu söylediklerimi olumsuz bir eleştiri olarak düşünmeyin, gerçekçi ve tutarlı olmanız için bir davet olarak kabul edin.

Genel Kurula saygılar sunuyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)