| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 16.12.2024 |
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri izleyen yüce Türk milleti; 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi görüşmeleri kapsamında Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir toplumda refahı ve yaşam kalitesini yükseltmek için eş zamanlı olarak üçlü bir istikrara ihtiyaç vardır: Siyasal istikrar, ekonomik istikrar ve sosyal istikrar. Bunlar üçlü bir dişli mekanizmasına benzetilebilir.
Taşıyıcı mekanizmayı döndüren veya güç veren dişli esas itibarıyla siyasi istikrardır. Çok partili döneme geçtiğimiz günden bu yana, geriye doğru baktığımızda, bu mekanizmanın eksiğiyle fazlasıyla sadece tek parti iktidarı dönemlerinde düzen içerisinde çalıştığını görürüz. Böyle dönemler de son derece sınırlı sayıda olmuş ve süre olarak da kısa sürmüştür. 2018 yılında uygulamasına geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Türkiye, temsilde adaleti de çok yüksek düzeylere taşıyarak asgari yüzde 50 artı 1 formülüyle güçlü bir yönetim yapısının oluşmasını sağlamıştır. Elbette sistemin aksayan yönleri revize edilir, eksiklikleri tamamlanır ancak kabul etmemiz gerekir ki güçlü bir millet iradesine dayanan ilk dişli sağlam ve dengeli bir zemine oturtulmuştur.
Bugün içinde bulunduğumuz küresel ve bölgesel şartlarda Almanya ve Fransa gibi ülkelerde yaşanan siyasal istikrarsızlıkların ekonomi ve sosyal alandaki yansımalarını hep birlikte görüyoruz. Ekonomik ve sosyal istikrarı sağlamak ve bahse konu mekanizmayı sağlıklı bir biçimde işletmek elbette siyasal iktidarların görevidir. Bugün üzerinde çalıştığımız bütçe de bu yönde değerlendirilmelidir. Ekonomik istikrar için siyasal istikrar şarttır ancak yeterli de değildir. Ekonomik istikrar, çoğu zaman hassas dengeler üzerinde kurulur ve dış etkenlerin etkisine son derece açıktır. Ekonomik istikrar, üretimden paylaşıma, finansmandan ticarete birbirleriyle etkileşim hâlinde daha birçok sayıda alt mekanizmanın sağlıklı ve dengeli bir biçimde işlemesini gerektirir. Bu sistemde arka plandaki mekanizmaları dikkate almadan ekrana bakarak eleştiride bulunmak, çözüm üretmek çoğu zaman beklenen faydayı sağlamayacağı gibi başka sorunları da beraberinde getirebilir. Bu bütçenin ekonomik istikrar ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini esas alan felsefi bir bütünlük içerisinde olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Bu süreçte Hazine ve Maliye Bakanlığımızın üstlendiği sorumluluklar yalnızca bütçe disiplini sağlamakla sınırlı olmayıp aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada da belirleyici rol oynamaktadır. Jeopolitik gerilimlerin, eşitsizliklerin tırmandığı günümüzde iklim krizi ve yeni çatışma alanlarının ortaya çıkmasının gelişmiş ülke ekonomilerini dahi derinden etkilediğini görüyoruz. Bulunduğumuz coğrafyada ve dünya genelinde güvenlik ve istikrarı tehdit eden çok sayıda olaya şahit oluyoruz. Peş peşe yaşanan gelişmeler insanlığın, toplumların ve ekonomilerin derin bir dönüşüm sürecine girdiğinin önemli bir göstergesidir. Belirsizlik ve risklerin giderek arttığı bu ortam geleceğe dönük öngörülerde bulunmayı da oldukça zorlaştırmaktadır. 2019 yılında ortaya çıkan coronavirüs pandemisi dünya ekonomisinde derin izler bırakırken bu dönemde artan bölgesel ve küresel çatışmalar da ekonomik belirsizlikleri derinleştirmiştir. Orta Doğu, Rusya-Ukrayna savaşı ve Asya-Pasifik'teki gerginlikler pandemi sonrası toparlama sürecini zora sokmuş, küresel ticaret, enerji piyasaları ve finansal istikrar üzerinde ciddi etkiler yaratmıştır.
Değerli milletvekilleri, yaşadığımız asrın felaketi olarak ifade edilen deprem sosyal ve mali açıdan büyük bir yük getirmiştir. Buna rağmen 2023 yılında ülkemiz güçlü bir büyüme performansı göstermiştir. Mayıs 2023'te ekonomik istikrarın alt mekanizması olan fiyat istikrarını ve finansal dengeleri sağlama amacıyla sıkı para politikasına geçiş yapılmıştır. Bu kapsamda hazırlanan ekonomi programı kararlılıkla uygulamaya devam ettirilmiş, makroekonomik ve finansal göstergelerde belirgin iyileşmeler kaydedilmiştir. Programın uygulanmaya başlandığı günden bugüne ülkemizin risk priminde düşüş, döviz rezervlerinin rekor düzeyde artışı, cari işlemler dengesinin ılımlı yönde seyretmesi ve kredi notundaki pozitif görünüm olumlu ve takdir edilmesi gereken gelişmelerdir.
Sayın Bakan, para ve maliye politikaları arasındaki güçlü eş güdümü sağlayan, şeffaf ve öngörülebilir politikalar konusundaki attığınız adımlar olumlu etkiler göstermektedir ve bu yaklaşımınızı destekliyoruz. 2024 yılı Haziran ayı itibarıyla başlayan dezenflasyon sürecinin devamında enflasyon oranının program döneminde tek haneli seviyelere indirilmesi hedeflenmektedir. Ülke ekonomisinin 17 çeyrektir büyüme göstermesi önemli bir gösterge. 2024 yılında bu büyüme ilk çeyrekte yüzde 5,4; ikinci çeyrekte yüzde 2,4; üçüncü çeyrekte de yüzde 2,1 olarak gerçekleşmiştir. Yine, dünyaya baktığımızda, bu 2020-2023 döneminde kümülatif büyümede Türkiye'nin dünya ortalamasının çok üzerinde olduğunu ifade etmeliyiz.
Enflasyonla mücadelede sağlanan ilerlemeler dikkate değerdir; 2023 yılında yüzde 64,7 iken enflasyon oranı, Kasım 2024 itibarıyla yüzde 47,09'a gerilemiştir. Bunları daha başka verilerle de desteklemek mümkündür. Bu başarı, fiyat istikrarını sağlama konusunda kararlılığın da bir göstergesidir ancak vatandaşlarımızın alım gücünü artıracak, gelir dağılımını daha adil bir hâle getirecek kapsamlı politikaların sürdürülmesine de ihtiyaç vardır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde vergi yükünün genel anlamda yüksek olduğuna dair bir algı yerleşmiştir. Türkiye, OECD ülkeleri arasında vergi yükü sıralamasında en düşük vergi yüküne sahip 3'üncü ülkedir. OECD ülkeleri vergi yükü ortalaması yüzde 34, Avrupa Birliği'nde bu oran yüzde 41,2 iken Türkiye'de yüzde 20,8 düzeylerindedir ancak dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız üzerinde hissedilen vergi yükünün ağır olduğu gerçeğine bir itirazımız yoktur. Bunun görünen sebebi, tüketim üzerinden alınan dolaylı vergiler olabilir ancak bunu sadece tüketim vergileri üzerinde aramak da kolaycılık olur. Sistemi bir bütünlük içerisinde irdelersek, enflasyonunun neden olduğu hayat pahalılığını, bir kısım gelirlerin vergilendirilememesine sebep olan kayıt dışılığın çok daha etkili olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu bütçede eleştiriye muhatap olan birçok hususun esas itibarıyla enflasyonla mücadele ve kayıt dışılığı düşürmeye yönelik politikalar olduğunu buradan ifade etmeliyim. Uygulanan ve bütçeye dercedilmiş para ve maliye politikalarının temel hedefi de esas itibarıyla hayat pahalılığını azaltmak ve bütçe gelirlerinin sürdürülebilir kaynaklarını artırmaktır. Asıl bunlara karşı çıkmak, dar ve sabit gelirlileri düşünmemek anlamına gelir. Vergi gelirlerinin millî gelir içindeki payının artırılmasını, kayıt dışı ekonomiyle mücadele yönüyle de okumak gerektiğini düşünüyorum. Vergi tabanını genişletmek ve dolaylı vergilerin oranını azaltarak dolaysız vergilere ağırlık vermek elbette toplumsal adaleti güçlendirmek açısından önemlidir. Bununla birlikte enflasyonun düşürülmesi, kayıt dışılığın azaltılması bu bağlamda çok daha etkili olacaktır. Bu sebepledir ki bu konularda kararlı adımları destekliyoruz. Vergi sistemimizin daha sade ve anlaşılabilir bir yapıya kavuşturulması, yıllardır arzu ettiğimiz ve söylediğimiz bir husustur.
Değerli milletvekilleri, bir toplumun refahını ve yaşam kalitesini artırmanın önemli bir bileşeninin de sosyal istikrar olduğunu ifade etmiştim. Sosyal istikrarın temel bileşeni, eğitim başta olmak üzere sosyal gelişmişlik konularıyla alakalıdır. Toplum için huzurlu bir yaşam iklimi oluşturmak, sosyal istikrarın en önemli bileşenidir. Bu anlamda, sosyal gelişmişlik alanındaki eşitsizlik ve dengesizliklerin varlığı toplumsal huzur açısından önemlidir ve bunlar genel anlamda sosyal istikrarı bozacak seviyelerde olmasa da mutlaka giderilmelidir. Toplumsal huzurumuz açısından en önemli ve başta gelen tehdit alanı terör örgütleri olmuştur. Gerek PKK gerekse FETÖ canımızı acıtmış, ekonomimize zarar vermiş olsalar da toplumsal huzurumuzu bozamamışlardır; etnik kökeni ve inancı ne olursa olsun bu büyük Türk milletinin feraseti buna asla izin vermemiştir. Bu vesileyle, tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyor, gazilerimize minnetlerimi iletiyor ve şu anda görevi başında olan tüm güvenlik güçlerimize şükranlarımı sunuyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin saygıdeğer Genel Başkanı ve liderim Sayın Devlet Bahçeli'nin yıllar önce yaptığı bir tanımlama bu anlamda önemlidir: "Türkiye, farklı renk ve konularda olan bir çiçek bahçesidir, burada sadece ayrık otlarına yer yoktur." Yine, Sayın Genel Başkanımın toplumsal huzurumuzu tehdit eden terör örgütünü kalıcı olarak ortadan kaldırmaya yönelik çağrısının sosyal istikrarın sürdürülebilir kılınması açısından son derece önemli ve değerli olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Sonuç itibarıyla siyasal, ekonomik ve sosyal istikrarın sürdürülebilir kılınması sadece operasyonel faaliyetlerle değil aynı zamanda yapısal düzenlemeleri de gerektirmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu noktada yine bütçe konuşmamda planlanan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumuyla ilgili de birkaç söz söylemek istiyorum. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu finansal raporlamanın şeffaflığını ve güvenilirliğini hem içeride hem de uluslararası arenada artırarak finansal istikrara önemli katkı sağlayan bir kurumumuzdur. Bu kurumumuz sessizdir, kamuoyunda belki çok fazla bilinmez ama işlevleri itibarıyla bakıldığında gerçekten önemli katkılar sunan bir kurumumuzdur. Bir bağımsız denetçi, yeminli mali müşavir ve muhasebe finans profesörü olarak bu kurumun çalışma ve faaliyetlerini çok yakından takip ettiğimi ifade etmek isterim. Görev alanında dünya standartlarında çalışmalar yapmakta, finansal raporlama sistemi olarak bugün Türkiye'deki mevzuat ve uygulama boyutuyla da -önemli ölçüde ifade edebilirim- birçok gelişmiş Avrupa ülkesinden çok daha ileride olduğumuzu söylemeliyim. Bu kurumumuz Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarını dünyayla eş zamanlı olarak yayımlamış ve kapsama alınacak işletmeler belirlenmiştir.
Malumunuz, Birleşmiş Milletler, sürdürülebilir kalkınma hedefleri olarak 17 ana başlıkta ve bunların altında -67 ya da 69 olması lazım- alt hedefleri belirlemiş durumda ve bu hedeflere ulaşma noktasında tüm dünyada raporlama çalışmaları devam etmektedir. Ben Parlamentolar Arası Birlikte sürdürülebilir kalkınma komisyonunda da yer alarak dünyadaki bu gelişmeleri, yapılan düzenlemeleri, çalışmaları ve raporlamaları yakından takip ediyorum. Bu anlamda Türkiye'de yapılan çalışmaların hakikaten önlerde olduğunu ve bu konularda güzel sonuçlar alındığını, bu vesileyle de kurum yöneticilerine, yine kurumun birlikte çoğu zaman çalıştığı ortak çalıştaylar, sempozyumlar düzenlediği üniversite camiasına ve bunlar içerisinde Muhasebe ve Finansman Öğretim Üyeleri Vakfına, MÖDAV'a ve onların yöneticilerine bu konularda verdikleri katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.
Yine, finansal raporlamada kullanılan ulusal muhasebe standartlarının uluslararası standartlarla uyumu sağlanmış, bu sayede küresel yatırımcılar nezdinde Türkiye'nin mali şeffaflığı daha da artmıştır. Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun kamu gözetimi ve denetim standartları konusundaki etkin çalışmaları ülkemizin ekonomik istikrarına da önemli katkılar sağlamakta uluslararası piyasalardaki yerini güçlendirmektedir.
2025 yılı bütçesinin bu doğrultuda kurum faaliyetlerine daha da ivme kazandıracağını umuyor, kurumun şeffaf, güvenilir ve etkili bir mali sistem için örnek teşkil etmeye devam edeceğine inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, elbette, konuşmamın başında planladığım, 3'lü dişli mekanizması olarak ifade ettiğim siyasal istikrar, ekonomik istikrar ve sosyal istikrar optimum seviyelerde eş zamanlı olarak bir araya getirildiğinde bugün şikâyetçi olduğumuz birçok konunun kendiliğinden ortadan kalkacağına inanıyorum. Dolayısıyla bu anlamda Hükûmetin yaptığı çalışmalar ki bu bütçeyle bizim önümüze getirdikleri tablonun arka planına, arka mekanizmalarına baktığımızda bu istikrarları sağlama yönünde olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Siyasal istikrar, hakikaten, bugün dünya da birçok ülkede olmadığı biçimde sağlanmış durumdadır; bunu biz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte sağlamış olduk ve dünyadaki, bölgedeki son gelişmeler ışığında bir değerlendirme yapacak olursak bunun ne kadar değerli ve önemli olduğunu bir kez daha görmüş olacağız. Türkiye ekonomik potansiyeli yüksek, uluslararası rekabet gücü artan bir ülke olarak güçlü bir mali yapıya sahiptir ancak bu gücün sürdürülebilir kılınması ve vatandaşlarımızın refah seviyesinin artırılması için yapısal reformlara da daha fazla ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Bu vesileyle 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)