GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:35
Tarih:15.12.2024

CHP GRUBU ADINA TÜRKAN ELÇİ (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesi direkt kadınların yaşam hakkına, güvenliğinin sağlanmasına, onurlu bir yaşama ulaşmasına olanak sağlaması sebebiyle ayrı bir öneme sahiptir ve her birimizi tek tek ilgilendirmektedir. Öyleyse bu bütçenin, şiddet ve ölüm tehdidiyle baş başa kalan kadınların sığınacakları sığınmaevlerine, iş olanaklarına, barınma sorunlarına, bir birey olarak yaşayabileceği hayata öncülük etmesi gerekmektedir. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu verilerine göre 2024 yılının ilk on ayında 357 kadın katledilmiş. FİSA'nın ocak-haziran aylarını kapsayan Çocuğun Yaşam Hakkı Raporu ise yalnızca altı ay içinde 343 çocuğun önlenebilir sebeplerden hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. İlgili kurumların üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmemelerinden ötürü yüzlerce, binlerce kişi hayatını kaybediyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin artmasının birden çok sebebi vardır. Yargı ve eğitim gibi kurumların işlevsel olmaması bundaki en büyük faktörlerin başında geliyor çünkü yargı, sadece siyasal amaçlara hizmet eden bir mekanizmaya dönüşmüş. Örneğin, Esenyurt gibi dar gelirli ailelerin çoğunlukla yaşadığı ve şiddetin yaygın olduğu bir ilçede bununla mücadele etmek için canla başla çalışan Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanması yargının siyasallaşmasının bir sonucudur. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun örnekleri çok fazla. Aynı örnekleri koruma talebi olan kadınların katledilmesinde görmek de mümkündür. Burada alenen bir tercihte bulunulmaktadır; iyi işler yapanları cezalandırmak, failleri ise korumak ve cezasızlık politikası uygulamak. Dolayısıyla kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi bir devlet politikası olarak kabul edilmediği, kamu kurumlarının ve demokrasinin güçlenmesini sağlayan sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerle iş birliği yapılmadığı sürece çözümü mümkün olmayacaktır.

Kadınlar evin içerisine hapsedilmek isteniyor. Kadınları eve mahkûm eden, karar alma süreçlerinden dışlayan, kadını dilsizleştiren bir politika üretilmeye çalışılıyor. Oysa kadınlar gündelik hayatın ve karar alma süreçlerinin bir parçası olmadan demokrasiden söz edilemez. (CHP sıralarından alkışlar) Örneğin, AKP iktidarının ilk döneminde kadına şiddet konusunda alınabilecek önlemleri belirten 2006/17 Genelgesi yayımlanmıştı. Kurumların iş birliği içinde hareket etmesini sağlayan bir genelgeydi bu genelge ancak 2023/16 Genelgesi'yle yürürlükten kaldırıldı.

Sivil toplum örgütleri iktidara yakınsa kabul görebiliyor, kadın sorununu kendine yakın bulduğu sivil toplum kuruluşlarıyla çözmek istiyor ancak demokrasiler, eleştiri kültürü ve farklı bakış açılarının çeşitliliğiyle güçlendirilebilir.

Kadınların sosyal yaşama dâhil olması, hayati kararlar alabilmesi için ekonomik bağımsızlığa ihtiyaçları vardır. Sosyal hayata katılımlarını kolaylaştıracak adımlardan biri de çocuğuna sağlanacak kreş imkânıdır. Örneğin, 2016'da yayımlanan başka bir genelgede "Koruyucu ve Önleyici Tedbirler" başlığıyla iş birliği yapılacak kurum ve kuruluşlar arasında yerel yönetimler adres gösterilmişti. Oysa 25 Kasım 2024 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı üzerinden yerel yönetimlere, belediyelere ait kreşlerin kapatılmasına ve yenilerinin açılmasına izin verilmemesiyle ilgili yazı gönderildi; tabii ki bu karar kendilerinin olmayan belediyelerde uygulanmaya çalışılıyor. Neticede kreşlerin kapatılmasıyla yine kadınlar zarar görecek, sosyal ve ekonomik hayattan çekilerek eve hapsedileceklerdir. (CHP sıralarından alkışlar)

Özetlemek gerekirse, bir ülkenin demokrasiyle yönetilip yönetilmediğini, kadınlara ve çocuklara verdikleri haklardan, kadınların özgürlüğüne çizilen sınırlardan anlayabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Elçi lütfen.

TÜRKAN ELÇİ (Devamla) - Fakat her şeye rağmen, kadınlar çizilen sınırların dışına çıkmayı becerebilen ve yaşanan mağduriyetlerin en iyi anlatıcısıdırlar. Örneğin, bir ülke faili meçhul cinayetlerin faillerini cezasızlıkla ödüllendiriliyor ise "Cumartesi Anneleri" adıyla meydanlarda otuz yıl süren direnişler olur; bir ülke toplumsal barışını tesis edememiş ise bir kadın kızının cesedini buzdolabında saklamak mecburiyetinde kalır; bir ülke adaletsiz gelir dağılımını bir kader olarak dayatıyorsa bundan yine en çok etkilenen kadınlar olur ve bir çocuğu okula aç göndermenin ne demek olduğunu en iyi yine kadınlar bilir. Bir ülkenin kurumlarında çürüme, yozlaşma başlamış ise şiddet olağan bir yaşam tarzına dönüşmüş ise kutsal ailelerde önce kadınlar ve çocuklar katledilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRKAN ELÇİ (Devamla) - Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)