Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 35 |
Tarih: | 15.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA BURCUGÜL ÇUBUK (İzmir) - Türkiye üniversitelerinin hâlini konuşmaya başlarken bu hâlin miladını elbette AKP'den başlatmıyoruz; devamcısı olduğu darbe döneminin ürettiği bütün gayribilimsel, antidemokratik mekanizmaları devralarak ve geliştirerek bugün hiçbir şeye benzetemediğimiz, neresinden tutsak elimizde kalan tablo ortaya çıktı. Ama bu tablo için çok çalıştınız, emeklerinize sağlık, hakkınızı yemiyoruz. Nedir bu tablo, onu anlatalım: Yoksul çocuklar; işçi sınıfının, fakir köylünün çocukları da üniversiteye gidebiliyordu, hepsi değil ama bir kısmı ve bu, müthiş bir fırsat eşitliğinden kaynaklanmıyordu, eğitim sisteminde görece bilimsel kalıntılardan kaynaklanıyordu ama siz öyle bir müfredat yaptınız ki geçmişte ezberci, yetersiz, bilimsel değil diye eleştirdiğimiz müfredata rahmet okuttunuz. İlkokullarda resmen okuma yazma öğrenmeyi zorlaştırdınız; matematik eskiden anlaşılmazdı, şimdi yanlış; tarih resmîydi, şimdi tam anlamıyla fasarya; proje ödevleri ticaret alanı; bunların sonucunda yoksul halk çocuklarının akademik başarıları giderek düşüyor ve üniversitelere girmek giderek zorlaşıyor bizimkiler için. Neredeyse her köye bir üniversite kurmanıza rağmen, köylerde okul yok ama neredeyse her yere fakülte kurdunuz ve hadi üniversite hayali kuran bir genç bunları aştı, ana dilinde eğitim engelini de aştı ama aç çocuklar okullara devam edemiyorlar, küçük yaşlarda işçileştiriliyorlar ve dün söyledik Çalışma Bakanlığı bütçesinde, çalıştırıldıkları iş yerlerinde ölüyorlar, ampute kalıyorlar.
KYK bursu 3 bin lira olmuş, nelerine yetmiyor, değil mi(!) Bunlar sizin çerez paranız bile değil! Bu parayla yaşamak zorunda bıraktığınız gençler elbette bütün riskleri göze alarak çalışmak zorundalar, Eren Paker gibi. Bugün işçi cinayetlerinde katledilen öğrencilerin isimlerini tek tek anmayacaktım ama hayat siz planlar yaparken sömürgecilerin suç işlemeye devam etmesidir. Soylulaştırma, sadece kentlerin yeniden inşası ve yerinden etme projesi değil, böyle böyle üniversiteler de soylulaştırılıyor, öğrencilerin sınıfı değişiyor. Bakın, devlet üniversitelerinden bahsediyorum, özellerden değil; "öğrenci otoparkları" diye bir şey var ve yetmiyor ama okula toplu taşımayla 3 vesaitle bir buçuk, iki saatte giden öğrenciler var İzmir'de, İstanbul'da, Ankara'da.
Fakir halk çocukları, işçi sınıflarının, işçi sınıfının evlatları, üniversitede öğrenci işçi oluyor. Okulların kendi işçi-öğrenci programlarına girebilenler şanslı; bulamadılarsa gece gündüz demeden çalışacak, sigortası olmayacak, okula devam edemediği için akademik başarısı düşecek, işçileşemeyeni okulu bırakmak zorunda kalacak. Bu, sizin eseriniz, gurur duyunuz! Tenzih ederim -engelli koşanı, aşanı ne bekler- herkes böyle değil, zaten böylelerine de akademisyen demiyoruz ama geçer akçe şu: Para verip dergilerde makale bastıran, parayla sahte atıflar alan birileri derslerine girer. "Sonuçta rektör olmak için gereken kriterler baypas edilmişken buna mı takıldın?" derseniz, çok haklısınız, bizim ayıbımız(!) Ders içerikleri metal grevi gibi olmamalı, millî güvenliği tehdit etmemeli; nasıl düşünülmez, onu öğretmeli(!) O nedenle, bu birileri gibi olmayanlar akademiden derdest edilmeli ki derdest ettiniz. Artık bütün üniversiteler meslek lisesi, meslek liseleri çalışma kampı, maşallah! Ama bu hâli hâlen egemen kılamadınız, kılamadınız ki elinizde sopa; özerk, demokratik, bilimsel, ana dilinde, cinsiyet eşitlikçi akademi mücadelesi veren öğrencilerin burslarını, kredilerini keserek, yurtlardan atarak, hedef gösterip linç ettirerek yıldırmaya uğraşıyorsunuz; eylemlere sivil faşistleri saldırtıp, gözaltına alıp, işkence ederek susturmaya çalışıyorsunuz; hapsediyorsunuz, hapiste öğrenimine devam etmek isteyen öğrencilere bin bir mali ve prosedürel engel çıkararak eğitim hakkını engelliyorsunuz. ODTÜ'de sürekli erkek egemen faşist çeteler tarafından zarar verilen kadın duvarı da size rağmen geleceğinden vazgeçmeyenlerin duvarıdır. İTÜ'de hedef gösterilen ve sivil faşistlerin, polislerin ortak saldırısına karşı direnen üniversiteli gençlik bizim geleceğimizin andıdır. Bir de nedir umudumuz, biliyor musunuz? Akademide kadına yönelik suçlar işleyen o akademisyenleri koruyorsunuz ya yılmadan inatla bunları teşhir edenler, her türlü baskıya karşı ses çıkaranlar, Filistin'le ilgili sahtekârlıklarınıza karşı mücadele edenler bizim umudumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURCUGÜL ÇUBUK (Devamla) - Hemen tamamlayacağım.
BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.
BURCUGÜL ÇUBUK (Devamla) - Bir de kuzenim Eren'e selam söylemek istiyorum; Millî Eğitim Bakanının okullarından kaçmak isteyen bir ilkokul öğrencisi, "Okul dört güne düşsün." diyor. Bizim ailemizde okuldan kaçmak pek yoktu; sağ olun, var olun, artık, okula gitmek istemiyorlar.
Bir de kardeşimin bir ricası var; bu rica iktidardan değil, bizlere söylüyor: "Okulların güvenlik meselesi çözülsün; ilkokullarda kapılar açık, o ilkokullarda çocuklarımızın başına ne geleceğini bilmiyoruz." diyor.
Bir de benim Başkanlık Divanına bir son sözüm var: Seçim süreçlerinde Kürtlere "Onun payandası, bunun gizli ortağı." diyenler, bu kürsülerde Kürtçeyi kısıyorlar. Onun için şunu demek istiyorum: "..."(*) (DEM PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)