Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 34 |
Tarih: | 14.12.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MESUT DOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Günün sonuna geldik, 3 Bakanlığımızla ilgili söylenmesi gereken hemen hemen her şey de söylenmiş oldu; inşallah, ben de ufak bir katkıda bulunarak sözümü tamamlamak isterim.
Hepinizin malumu, bizim medeniyetimizde emek bir hak sebebidir ve bu hak hiçbir güç tarafından asla ve asla gasbedilemez. Özellikle, bir ülkede çalışanların hakkını koruma vazifesi de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına verilmiştir. Bakanlık çalışan herkesin emeğini, hakkını, alın terini korumakla mükelleftir ve bu görevini ifa ederken çok dikkatli ve çok hassas davranmak mecburiyetindedir. Neden? Çünkü bizim inancımızda kul hakkı ve kul hakkının yenmesi veya kul hakkına engel olunması bir kişiye karşı işlenebilecek en büyük günahtır. Peki, ben bunu niye söylüyorum? Şundan dolayı: Biz, bir kişinin hakkını özellikle ama özellikle eksilterek insanca yaşama engel olacak bir maaşa mahkûm ettikten sonra "Ne yapalım, elimizden gelen bu kadar." diyemeyiz ve vermiş olduğumuz ücreti de sanki bir lütufmuş gibi, sanki bir ikram gibi de gösteremeyiz. Ne demek istediğimin daha rahat anlaşılabilmesi için bir bütünün parçası olan üç yaklaşımı sizinle paylaşmak isterim. Bir: Dünyada yaşayan herkes dünyada var olan tüm nimet ve tüm haklara ortaktır. Bakın, tekrar ediyorum: Dünyada var olan tüm insanlar dünyada var olan tüm nimet ve tüm haklara ortaktır. Bu düşünceye sahip olmayan, bu düşünceye teslim olmayan hiçbir hareketin, hiçbir partinin ülkesinde huzuru, barışı, muhabbeti tesis etmesi mümkün olmaz. İki: Devlet ise herkesin bu nimet ve haklardan adil olarak hakkını temin edebilmesi için özellikle ama özellikle o nimet ve haklardan adil bir şekilde hakkını alabilmesi için kurulmuş tüzel bir kişiliktir yani devlet, insan ile nimet ve hak arasında köprü vazifesi gören bir yapıdır.
Üçüncüsü ise iktidarın bu noktada görevi, devleti adaletle yönetmek üzere millet tarafından görevlendirilmiş emanetçi olduklarını unutmamalarıdır. Bakın, altını çizerek söylüyorum, emanetçi olduklarını unutmamaları. Eğer bir iktidar, ne kadar güçlü olursa olsun, kendini emanetçi olarak değil de patron olarak görmeye başlar, ülkenin sahibi olarak görmeye başlar ise ne kadar iyi niyetli olursa olsun bir gün zalimleşir ama farkına bile varmaz. Peki, biz, bir ülkede, yöneticilerin kendilerini emanetçi mi yoksa patron mu olduklarını nereden anlayacağız? Aslında, bunu görmek çok kolay, çok basit. Bir ülkede yaşayan insanlar kendilerini huzurlu, mutlu olarak görüyor ve kendilerinin bütün nimetlerden haklarını aldıklarına inanıyorlar ise o ülkede adalet var demektir, o ülkenin idarecileri kendini emanetçi olarak görüyorlar demektir. Yo, bir ülkede yaşayan insanlar haksızlığa uğradıklarına inanıyorlarsa, emeklerinin, alın terlerinin karşılığını alamadıklarına inanıyorlar ise ve o ülkedeki sistem sürekli adaletsizlik, haksızlık, çete, mafya, zulüm üretiyor ise o ülkeyi yönetenler, farkındalar veya farkında değiller, kendilerini patron zanneden zavallılardan oluşuyor demektir. Bu olayı böyle gördüğümüz takdirde ancak biz bu ülkede barışı, adaleti, kardeşliği tesis edebiliriz. Bunu böyle yapmadığımız takdirde söylediklerimizin hiçbir anlamı, hiçbir karşılığı olmayacaktır.
Şimdi, İçişleri Bakanımız da burada iken ben son cümle olarak bir hatırlatmada bulunarak sözlerimi tamamlamak isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Doğan, lütfen tamamlayın.
MESUT DOĞAN (Devamla) - Evet, biliyoruz, İçişleri Bakanlığının işi zor, yükü ağır ve bu noktada sırtına en ciddi manada vazifenin yüklenmiş olduğu bir Bakanlık ama yükünü hafifletmek istiyor, işini kolaylaştırmak istiyor ise yapması gereken ilk iş çalışma arkadaşlarının sesine kulak vermek ve onların beklentilerine cevap vermektir. Beklentiler yüksek değil fakat o karşılanmadığı zaman bedeli gerçekten ama gerçekten çok yüksek. Zira 2024 yılı içerisinde her beş günde 1 polisimiz intihar etti. Bu sorunu görme noktasında Sayın Bakanımız zorluk çekiyor ise aslında polislerimize, Emniyet personeline kısıtlandırılmış da olsa sendika hakkı kazandırarak onların işini ve kendi işini kolaylaştırabilir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)