GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:33
Tarih:13.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, televizyonu başında bizi izleyen değerli izleyiciler; Kültür ve Turizm Bakanlığının "web" sitesinde "Misyonumuz Vizyonumuz" başlığı altında Bakanlığın misyonuyla ilgili şu ifadeleri bulunuyor: "Kültürel zenginlik ve çeşitliliği koruyup geliştirerek gelecek kuşaklara aktarmak, vatandaşların kültüre ve sanata yoğun, etkili ve kolay erişimini sağlamak, kültürel ve sanatsal yatırımların ve faaliyetlerin yaygınlaşmasına katkı vermek..." Bunlar pek güzel sözler; peki, günlük hayatta bu misyonun bir karşılığı var mı? Yok. Ortalama bir vatandaşın Kültür Bakanlığının misyonuyla bir etkileşimi var mı? Yok. Bu misyonun gündelik hayatta halk için bir karşılığı olmadığını biliyoruz. Kültür ne yalnızca güzel sanatlar ve edebiyat ne de tek başına gelenek görenek, değerler, inançlar sistemi -ben Marksizme inanan bir siyasetçi olarak- kültür, maddi yaşamın üretimidir ve asla sınıf ilişkilerinden bağımsız ele alınamaz. Her sınıf kendi kültürünü yaratarak toplum üzerinde kendi ideolojik hegemonyasını kurar ve günlük yaşamda bunu yeniden üretir yani siyasal iktidar günlük hayatı doğrudan etkiler; Kültür Bakanlığının bütün icraatı budur.

Şimdi, mevcut siyasi iktidarın egemenliği altında bırakalım vatandaşların kültüre ve sanata yoğun, etkili ve kolay erişimini, halkın nasıl bir çürümeye, yozlaşmaya itildiğini, bunca zengin kültürel dokuya sahip coğrafyamızın nasıl bir kültürel çoraklığa, bir kültürsüzlük çölüne dönüştürüldüğüne bakalım. Çok kimlikli, çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı bir toplumun reddi ve tekçiliğin dayatılması nedeniyle egemen olandan farklı kültürler ne yazık ki gelişme şansı bulamadığı gibi baskı altında da tutuluyor. Binlerce, görsel ve işitsel kanaldan, dijital mecralardan, Kültür Bakanlığına bağlı yüzlerce kurumdan tekçi bir iktidar hegemonya ediliyor; örneğin, bunun içinde Aleviler, Ezidiler, Hristiyanlar yok.

Halk son birkaç yıl içinde muazzam bir yoksulluğa mahkûm oldu. Allah aşkına, söyler misiniz; kiranın asgari ücretten fazla olduğu bir ülkede vatandaş kültür ve sanata nasıl bu kadar kolay erişim sağlayacak? Kent sinemalarının AVM'lerdeki tekelci sinema şirketlerinin karşısında yok edildiği bir ülkede, hem bugünkü ekonomik koşullarda Kültür Bakanlığının sinema biletlerinden haberi var mıdır? Şehir tiyatrolarının ideolojik baskı altına alındığı, buralarda kadrolaşmanın olduğu yerde tiyatro sanatının özgürce gelişme imkânı var mı? Yok. Mesela, bir kısmı iktidar tarafından fonlanan televizyon dizileri âdeta kadına yönelik şiddetin propaganda merkezleri durumunda. Bu dizilerde sigaradan çıkan dumanlar, içki şişeleri blurlanırken, RTÜK bunları yaparken, namlusu kadınlara dönen silahları açık açık gösteriyor, kadınlara uygulanan şiddet olağanmış gibi davranıyor. Her gün, kadınların katledilmesi ve kadına yönelik şiddetin propagandası yapılıyor bu dizilerde ya da başka alandan bakalım: Eskiden mahalle kültürümüz vardı, evlerin, kapıların ardı sonuna kadar açıktı, çocuklar sokakta oynayabiliyordu, halk dayanışma içindeydi. Peki, şimdi, bu halkçı kültüre ne oldu? Birincisi, gölgesini satamadığı ağacı kesen kapitalizmin kurbanı oldu buralar. "Kentsel dönüşüm" adı altında yoksullar bu alanlardan sürüldüler, zenginlere verildi bu alanlar. AVM'ler yapıldı, plazalar yapıldı; insan ve doğa merkezli kentler yerine kâr merkezli kentler inşa edildi. Şimdi, toplum bu rantçı siyasetin acısını çekiyor.

İkincisi, AKP eliyle çeteler ve mafyalar cennetine döndü bu ülke. Bu mahallelerde uyuşturucu, silah, kadın bedeni ticareti yapan irili ufaklı çetelerden geçilmiyor. Bakmayın siz İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın her gün "Bu çeteleri çökerttik." dediğine, biz bu mahallelerde yaşıyor ve çalışma yürütüyoruz. Sadece İstanbul'un emekçi semtlerine gidin, buralarda mafyatik, faşist çetelerin kol gezdiğini göreceksiniz.

İktidar destekli film ve dizi sektörüne dayanarak, tarih çarpıtıcılığıyla, kadın düşmanlığıyla, çeteleşmeyle ve yozlaşmayla malul bir kültür, sanat anlayışınız var. İdeolojik, siyasal görüşlerinizle uyuşmuyor diye festival ve konserleri yasaklama anlayışınız var. Demokrat, sol ve sosyalist diye kimi kültür, sanat vakıflarını bütçeden uzak tutma anlayışınız var; sonra da vizyon ve misyondan bahsediyor, bütçe tartışmalarında kendinize pay çıkarıyorsunuz. Sizin misyonunuz kültür ve sanat değil ancak dizilerideki mafyatik liderleri ya da sosyal medyadaki Dilan-Engin Polat gibi çiftleri üretir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

ÇİÇEK OTLU (Devamla) - Sizin bütün amacınız halkın aydınlanmaması, kültür sanat faaliyetlerinden uzak tutulması, çürümüş, yozlaşmış bir toplumsal düzenin sürgit devam etmesidir. Aldığınız bütçeyi de misyonunuzda anlattığınız gibi halk yararına değil iktidarınızın çıkarına kullanıyorsunuz. İşin özü, iktidar ilişkilerindedir. Sizin yirmi iki yıllık iktidarınızda nasıl bir kültür çürümesi yaşandığını gördük. Bu topraklarda halkçı, demokratik bir iktidar kurulduğunda, işte, o zaman bir kültür devrimi yaşanacak, halkın güzel sanatlara, edebiyata, kültürel etkinliklere erişimi de gerçekten sağlanacak. İşte, o zaman sizin sahte vizyonunuz yıkılacak, misyonunuz ise son bulacaktır.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)