GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:11.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli halklarımız; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Evet, bugün Enerji Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz ve Enerji Bakanlığı hakkında DEM PARTİ'nin görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şimdi, bütçenin aslında daha çok halkın bütçesi olmasını istiyoruz ama zaman içerisinde sözlerimde söyleyeceğimi baştan söyleyeyim, maalesef bu bütçe, bir kere, halkın bütçesi değil, sermayenin bütçesi.

Bütçenin ve diğer politikaların toplumsal hayat üzerinde büyük etkisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Enerji politikalarımızı ve bütçelerimizi hazırlarken bir tercih yapmamız gerekiyor; halktan yana mı olacağız yoksa sermayeden ve şirketlerden yana mı olacağız? Biz, halktan ve doğadan yana olmasını istiyoruz, sizlerse iktidar olarak şirketlerden yanasınız. Biz, elektriğin temel ihtiyaç olduğunu ve şirketlere devredilmemesi gerektiğini söylüyoruz, siz kamunun değil şirketlerin ihtiyacını önemsiyorsunuz. Biz, elektriği üretimden dağıtıma kamunun yönetmesini istiyoruz, siz, tam tersine, şirketlerin yönetmesini istiyorsunuz. Biz, bu bütçenin saray bütçesi olduğunu iddia ediyoruz ki kimse bize Meclisin noktasına virgülüne dokunamadığı bir bütçeyi milletin bütçesi olarak yutturamaz.

Sayın milletvekilleri, büyük şirketlerin kontrolünde olan tüm ekonomilerin temel özelliği büyüme odaklı aşırı enerji tüketimidir, bu da enerji kaynaklarının ve enerji yollarının üzerindeki savaşları beraberinde getirir. Enerji savaşlarında halkların, yoksulların, sıradan yurttaşların ne çektiğini merak edenler Suriye'deki savaşa bakabilirler. Suriye'deki savaşın yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine ve milyonlarca insanın da yerinden yurdundan edilmesine yol açtığını hepimiz yaşayarak görüyoruz. Bu savaşın en önemli nedenlerinden bir tanesi de bölgedeki enerji kaynaklarını ve enerji koridorlarını kontrol etme savaşı olmasıdır. Umuyoruz ve istiyoruz ki bu savaşın yarattığı tek adam rejiminin sonuçları bütün dünyada ve Türkiye'de görülmüş olur ve buradan ders çıkartılmış olur.

Değerli halklarımız, biz bu bütçenin ve Bakanlığın bütçesinin halkın bütçesi olmadığını ısrarla söylüyoruz, şimdi bunlarla ilgili gerekçemizi açıklayacağız: O yüzden soruyoruz ki halktan yana mı olacaksınız yoksa şirketlerden yana mı olacaksınız? Şu anda karşımızda duran Enerji Bakanı halkın ve milletin değil bizce şirketlerin ve sermayenin temsilcisidir. Türkiye'nin enerji sektöründeki özelleştirmelerle şirketler kazançlarını katladı, halkın enerjiye erişimi ise zaman içerisinde giderek daha pahalı hâle getirildi.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin enerji üretimde devlet neredeyse yok ama şirketler gün geçtikçe büyüyorlar. 2006 yılında Türkiye'de özel sektör enerji üretiminin sadece yüzde 40'ını gerçekleştiriyordu ancak 2023 yılına geldiğimizde özel sektör şirketleri şu anda üretimin yüzde 80'den fazlasını gerçekleştiriyorlar. Bugün Türkiye'nin enerji dağıtımında ve satışında ise devletin hiçbir kurumu yok ama Aksa, Enerjisa, Limak, Kolin, Cengiz ve Bereket şirketleri, bu 6 şirket bunu paylaşmış durumda.

2013 yılında tüm enerji dağıtımını ve satışlarını özel şirketlere devrettiniz. Bu şirketlerin hepsi az önce adını saydığım 6 holdinge bağlı ve bu alanda kamuyu tamamen tasfiye ettiniz. Türkiye'de devlet sektörü toplam enerji üretiminin yaklaşık yüzde 20'sini gerçekleştiriyor ve onu da özel şirketlere veriyor. Şirketler devletten ucuza aldıkları elektriği üzerine kâr koyup vatandaşa pahalı olarak satıyorlar. AKP'nin bu şirketlerle nasıl bir bağı olduğunu merak ediyoruz; arkada planlanan hesapları, yapılmasını görüyoruz. Kapalı kapılar ardında her türlü ilişkilerin gerçekleştiği kamuoyu tarafından da bilinmekte ama tahmin etmekte de zorlanmıyoruz. Bakanlığa sormak istiyoruz: Nedir sizi bu memleketi böyle parsel parsel satmaya teşvik eden şey? Nedir, Cerattepe'de, Akbelen'de, Kaz Dağları'nda ve adını sayamadığımız yüzlerce yerde bölgeyi şirketlere peşkeş çekmeye yönlendiren şey, nedir?

Elektrik fiyatlarındaki artış iktidarın enerji politikalarının bir özetidir. 2015 yılında yaklaşık 40 kuruş olan elektrik birim fiyatı 2024 yılında en düşük kademeli konut birim fiyatında 2 lira 7 kuruş oldu yani 2015'ten bugüne elektrik birim fiyatları en az 5 kat arttı. Geçtiğimiz günlerde yapılan yeni bir düzenlemeyle yıllık 5 bin kilovatsaatin üzerinde elektrik kullanan meskenler için sübvansiyon kaldırıldı; bu, önümüzdeki 2025 yılından itibaren yaklaşık 10 milyon konutta elektrik birim fiyatları yüzde 60 daha artacak anlamına geliyor. Bu durum halka büyük bir külfet yaratacak yani iktidarın yaptığı hiçbir şey halkın yararına değildir.

Sayın milletvekilleri, bu iktidarın özelleştirmeyle zenginleştirdiği şirketlerden biri de DEDAŞ'tır. AKP Hükûmeti döneminde DEDAŞ eliyle tarımsal alan kullanımındaki elektrik birim fiyatları artırılmış, çiftçilerimiz büyük ölçüde bunu ödeyemediklerinde polisiyle, askeriyle, jandarmasıyla tahsilat için gidilmiş, alamadıklarında da elektrik santralleri kaldırılmış ve insanlarımız üretimden düşürülmüştür. Bu şirketin temel olarak bölgede halkımız tarafından bilinen gerçekliği şudur: Mafya gibi çalışan, arkasına polisini, jandarmasını bekçisini almış ve her türlü tahsilatı yapmaya çalışan... Neredeyse bir devlet şirketi gibi işleri yürütülmektedir oysa bu şirket bir kamusal şirket değildir, özel bir şirkettir. Buradan sizin şahsınıza sesleniyoruz: Bölgedeki halkımızın en büyük mağdur olduğu konu budur ve acilen bu konunun düzeltilmesi gerekir.

Sayın milletvekilleri, kısa bir süre önce gerçekleştirilen COP29 Toplantısı'nda Türkiye, 2053 Net Sıfır Emisyon tahminlerini tekrarladı fakat bugünkü enerji politikalarıyla bu hedefe ulaşmak da mümkün değildir. Enerji Bakanlığı verilerine göre ise 2023 yılında Türkiye'nin toplam elektriğinin yüzde 57,2'si fosil yakıtlardan kullanılmaktadır. Bu iktidar önümüzdeki yıllarda kömür santrallerini arttırmayı hedefliyor. Buradan bir kez daha uyaralım; kimseyi kandıramazsınız, kömür kullanarak yapılacak yöntemlerle iklim krizini önlemek değil, artırıyorsunuz. Bu iktidar halkı yoksullaştırdığı gibi aynı zamanda doğayı tahrip ediyor ve iklim krizini derinleştiriyor.

Sayın milletvekilleri, iktidarın enerji politikalarındaki samimiyetsizliğinin bir diğer örneği ise sürekli dillendirilen, dillerden düşürülmeyen temiz enerji ve yeşil enerji aldatmacasıdır. Aslında, gerçek anlamda temiz ve yenilenebilir bir enerji politikasına karşı değiliz ama iktidar, yol verdiği talana yeşil enerji maskesini takıyor, uyguladığı kapkara politikalarına yeşil bir elbise giydirmeye çalışıyor ve herkesi uyutacağını ve aynı zamanda bunu herkese yutturacağını düşünüyor. Sözde yeşil enerji politikalarınızın uygulandığı her yerde halkın büyük tepkisi var çünkü yaptığınız iş bütün insanların yaşamını tehdit ediyor.

Yenilenebilir enerji sektöründe verilen teşvik kapsamında kamu arazilerini şirketlere peşkeş çekiyorsunuz; bu uygulamaların kuralsızca yapılması kabul edilebilir bir şey değildir. İktidarın bunu sermaye transferi olarak yaptığını biliyor ve görüyoruz. Bunun son örneğini Bitlis'te yaşadık. Bitlis'te geçmiş dönemde AKP milletvekilliği yapan ve şirketi olan, güneş enerji santralinin ruhsatını alan vatandaş kuralsızca sit alanları üzerinde enerji santralini kurmaya çalıştı. Çevre Bakanlığına gittik, toplantı yaptık, kendilerine itirazlarımızı söyledik, belgelerle sit alanı olduğunu söyledik ve nihayet sadece o bölgede mevcut GES yapılmasını engelleyebildik ama bunlarla ilgili çok daha fazla yerlerde olduğunu biliyoruz ve görüyoruz. Yürütülen HES, RES, GES ve nükleer enerji santralleri ve aynı zamanda JES'ler ülkemizde sürekli zarar üreten bir şirketler topluluğu hâline gelmiş durumdadır.

Sayın temsilciler "JES'lerin uygulanması sırasında Avrupa'da ilk sıradayız." diyorlar. Saray temsilcisi buradan ilk sırada olduğumuzu söyledi ancak JES'lerin yarattığı sonuçları söylemedi. Burada 2 grup başkan vekili Manisalı; Manisa'da, Aydın'da, Denizli'de JES'lerden dolayı yaşadığımız her şeyi tek tek orada gören insanlar sanırım bunu kabul etmeyeceklerdir çünkü örneğin, Manisa'nın Üzüm Ovası'nda JES'lerden dolayı neredeyse tamamen üzüm üretilemez hâle geldi, Aydın'ın inciri ihraç edilemez hâle geldi. İnsanlar isyan ediyorlar tarlalarındaki akan sulardan dolayı sağlıklı ürün üretemedikleri için ve ihracat yapamadıkları için.

Şimdi buradan tekrar sesleniyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen tamamlayın.

İBRAHİM AKIN (Devamla) - Milyonlarca insanın yoksullaşması, doğal yaşam alanlarının belirli gruplara peşkeş çekilmesi pahasına şirketlerin kârlarına kâr katıyor; AKP iktidarının enerji politikasının özeti budur.

Sayın milletvekilleri, şimdi kısaca DEM PARTİ'nin çözüm önerileri konusundaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu bütçe halktan yana değil, zenginlerden ve patronlardan yanadır. Enerji Bakanlığı bütçesinde halka ucuz, sağlıklı, kurallı, denetimli, temiz enerji politikaları üretilmesi gerekir. Katılımcı, demokratik bilim insanlarıyla ortak bir akıl etrafında pratik örgütlenmesi gerekir. "biz yaptık oldu" mantığıyla olması mümkün değildir. Özelleştirmenin tüm enerji üretim tesislerinde, enerji dağıtımında ve satışında kamulaştırılması gerektiğini savunuyoruz. Biz, sağlıklı geçiş sürecinin örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sağlıklı, güvenli, standartlara uygun yenilenebilir enerji üretiminin önündeki engellerin kaldırılması ve kendi kendine yeter kentlerin yaratılmasını istiyoruz. (DEM Parti sıralarından alkışlar)