| Konu: | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 10.12.2024 |
CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Dışişleri Bakanlığımız bütçesi üzerine değerlendirmelerime geçmeden, bugüne kadar görevi başında şehit verdiğimiz merhum diplomatlarımızı saygı ve minnetle anıyorum.
Isparta'da yaşanan kazada şehit düşen kahraman askerlerimize de rahmet diliyor, ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Dışişleri camiamızdan emekli Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu'nun hepimizi gururlandıran AGİT Genel Sekreterliği görevine seçilmesi dolayısıyla hem kendisini hem de süreçte emeği geçenleri tebrik ederim.
Sayın milletvekilleri, ülkesinin bütünlüğünü, halkının huzurunu sağlayamayan her otoriter rejimde olduğu gibi Esad da sonunda devrildi. Bugünkü tablo ve yarına ilişkin değerlendirmeler yaparken on üç yıllık süreçte neler yaşadığımızı gözden geçirmeliyiz. Emperyal güçlerin dolduruşu ve İhvancı hayallerle "Esad bir haftada gidecek." diyerek taraf olduğumuz bu iç savaşta en büyük bedeli paramparça olan Suriye ödedi ama ikinci büyük hasarı ise maalesef ülkemiz, halkımız yaşadı. 911 kilometre sınırımız olan Suriye'deki kaos ortamından en çok terör örgütleri yararlandı. Bir taraftan radikal cihatçı gruplar, diğer taraftan bölücü terör örgütü Suriye'yi âdeta terör üssüne dönüştürdü. Bu örgütlerin Reyhanlı, Suruç, Ankara Garı, Diyarbakır, Gaziantep, Atatürk Havalimanı, Sultanahmet, İstiklal Caddesi, Santa Maria Kilisesi, İçişleri Bakanlığı ve son olarak TUSAŞ'a yaptıkları kanlı saldırılarda yüzlerce vatandaşımız katledildi. Bir de İdlib'de bombalanan ve hesabı hâlâ sorulmayan 34 şehidimiz var. Hepsini rahmetle anıyorum. Bu süreçte ulusça yaşadığımız bu büyük acıların unutulması asla mümkün değildir.
Ayrıca, birkaç bin kişi gelir diye açtığımız sınırdan 5 milyondan fazla Suriyeli geldi. Misafir gelenler kalıcı oldu, yüz binlercesi vatandaşlık aldı. Sadece bunlar da değil; on üç yılda milletimizin birçok temel ihtiyacından kesilerek bütçemizden en az 50 milyar dolar bu meseleye harcandı. Bu süreçte şaibeli pazarlıklar, anlaşmalar dahi yapıldı. İşte, Almanya eski Başbakanı Angela Merkel anılarında açıkladı, diyor ki: "Göçü durdurmak için Suriyelilerin Türkiye'de kalması gerekiyordu. Sığınmacıları çalıştırsın, sağlık eğitim hizmeti versin, onlara Türkiye içinde gelecek sunsun diye Türkiye'yi ikna ettik." 3 milyar euro karşılığında milyonlarca Suriyeliye burada gelecek planlamışlar. Kiminle? İşte, Erdoğan'la. Peki, Türk halkına nasıl yutturuldu bu vicdansız plan? AB yolu açılacak, vizesiz seyahat başlayacak diye. AKP Suriyelileri tuttu, Merkel'i rahatlattı. Peki, hani vizesiz Avrupa? Yok. Dolayısıyla o dönem "Bir haftada, bir ayda bu iş biter." diyerek rejim değişikliğine soyunanların on üç yılda ulusal çıkarlarımıza verilen zararlardan ders çıkararak daha sağduyulu, sorumlu hareket etmesinde yarar görüyoruz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh." ilkesi doğrultusunda emperyalist güçlerin peşine takılmanın doğru olmadığını Irak tezkeresinde söyledik, Mısır'da, Suriye'de rejim değiştirme maceralarınızda söyledik. (CHP sıralarından alkışlar) Trollerinizin iddia ettiğinin tersine Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir zaman Esad'cı olmadı. Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve Türkiye'nin ulusal güvenliğinin korunabilmesi için Suriye'deki yönetimle diyalog çağrısında bulunduk. İşte, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisi de son bir yıldır aynı amaçla Esad'la görüşme çağrısında bulunmadı mı? Bu çağrılar nasıl sizi Esad'cı yapmıyor ise bizi de yapmamıştır ve yapmaz. O gün olduğu gibi bugün de iktidara doğru bildiğimiz tavsiyeleri yapmakla yükümlüyüz. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel'in de ifade ettiği gibi, Türkiye'nin birinci önceliği Suriye'de iç savaşın bitmesi; ülkemize, vatandaşımıza, askerlerimize yönelik terör tehdidinin son bulmasıdır.
İki; Suriye'de Arap'ıyla, Kürt'üyle, Türk'üyle, Ermeni'siyle, Dürzi'siyle, Hristiyan'ıyla, Müslüman'ıyla, Sünni'siyle, Nusayri'siyle herkesin bir arada yaşayacağı bir ülke görmek istiyoruz. Burada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı Karar'ını hayata geçirmek en doğru yol olacaktır.
Üç; ülkemizde sığınmacı konumundaki milyonlarca Suriyelinin ülkelerine dönüşü için süratle yol haritası oluşturulmalı ve kararlılıkla uygulamaya sokulmalıdır.
Temel beklentilerimiz bunlar ancak sahadaki gerçekliğe bakınca Esad devrildi ama istikrarlı, bölgesine güvenlik sunan bir Suriye'den hâlâ uzağız. Suriye bölünmenin eşiğinde, çok parçalı yapı nasıl bütünlük sağlayacak gerçekçi gözükmemekte. Hâlâ terör örgütleri listesinde olan HTŞ ve altındaki cihatçı gruplar ülkedeki farklı etnik ve dinsel grupları nasıl demokratik ve insan haklarına uygun yönetecek kaygılarımız var. Sınırımızın dibinde bir diktatör giderken yerini yeni bir cihatçı Taliban benzeri yönetimin almasını eminim hiçbirimiz istemeyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu belirsizlik ve riskler nedeniyle sığınmacılar da ülkelerine dönmek için acele etmeyebilirler. Bu süreçte, Türkiye'nin, atacağı adımları saydığımız temel beklentilerin hayata geçmesi koşuluna paralel olarak belirlemesi gerekir. Geçmiş hatalardan hiç ders almadan Suriye'nin cihatçıların yeni Afganistanı'na dönüşmesinin taşları döşenirse bunun ulusal güvenliğimize vereceği zarar ve yeni göç dalgaları olarak yaratacağı büyük bedeli yine ülkemiz, yine milletimiz ödemek zorunda kalacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye eğer bugün bölgemizde bir rol modeli olacak ise bu, hiç şüphesiz kökleri yüzyıl öncesine dayanan Büyük Önder'imiz Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde kurulan cumhuriyetimizin değerleriyle olmalıdır; yüzünü Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyet hedefine, evrensel değerlere, akıl, bilim yoluna, kadın-erkek eşitliğine çeviren laik ve demokratik yapısıyla olmalıdır; o zaman, bize düşen en önemli sorumluluk demokrasimizi güçlendirmek olmalıdır. Sayın Bakan her fırsatta "AB temel hedefimiz." diyor ama işte, tüm raporlar, göstergeler ortada. Son altı yıldır demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü ile temel haklar konusunda hiçbir ilerleme yok, aksine geri gidiş var.
Bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü. Sayın Bakana soruyorum: Yedi yıldır zindanda tutulan Osman Kavala hakkında verilen AİHM kararlarının uygulanmıyor olmasını; seçilmiş Milletvekili Can Atalay'ın, seçilmiş belediye başkanlarımızın hukuksuzca cezaevinde tutulmasını, halk iradesine kayyum atanmasını muhataplarınıza nasıl izah ediyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
Yine soruyorum: Kadın cinayetlerine her gün yenileri eklenirken kadınların güvencesi İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmış olmamız hiç mi vicdanınızı sızlatmıyor? Sayın Bakan, Türkiye'de düşüncesi, ifadesi, paylaşımı yüzünden soruşturma, gözaltı, tutukluluk yaşayan binlerce yurttaşımızın durumu sadece Adalet Bakanının değil, sizin de derdiniz olmalıdır.
Sayın milletvekilleri, AKP iktidarlarında Türkiye kendi yurttaşlarımız için Kapıkule'nin ötesine çıkamadığımız bir ülkeye döndü. Yurt dışı fuarlara ürününü gönderip kendi gidemeyen iş insanı, ödülünü almaya gidemeyen yönetmen, konserine gidemeyen sanatçı, okuluna gidemeyen öğrenci, kampına gidemeyen futbol takımı, yüz binlerce yurttaşımıza değil vize, randevu dahi verilmiyor, konsolosluk kapılarında çile çektiriliyor. Batı'yı eleştirelim tabii ama bu iktidarın sorumluluğunu da görmezden gelemeyiz. Demokrasimizdeki geri gidiş yurt dışına iltica başvurularını da vize retlerini de patlatmış durumda. Avrupa Birliğine en fazla iltica başvurusu yapan 3 ülkeden biriyiz. Vize retleri ise 2014'ten bu yana 3 katına çıkmış durumda. AB'ye aday bile olmayan 61 ülkeye tanınan vizesiz seyahat imkânı üstlendiğimiz onca külfete rağmen yurttaşlarımıza verilmiyor. Bu kabul edilemez durum için fiyasko demeyelim de ne diyelim? (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, iktidarınızda sadece burada yaşayanlar değil yurt dışında yaşayan kendi insanımız için dahi Türkiye bir çekim merkezi olamamıştır. Biliyorsunuz, yıllarca peşinden koştuk, sonunda Almanya'da çifte vatandaşlık kanunu çıktı; Türkiye kökenli ama Alman vatandaşlığını seçen 600 bin kardeşimizin koşmasını bekliyorduk değil mi? Sonuç, bir başka büyük fiyasko, altı ayda sadece 15 bin başvuru var; 600 bin nerede, 15 bin nerede. Evet, kendi insanımız, kendi evlatlarımız onur duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına, pasaportumuza kavuşmak istemiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, çok vahimdir, geçiştirilebilecek bir durum değildir; üzerinde başta iktidarın olmak üzere hepimizin kafa yorması gereken ciddi bir sorun var ortada.
Sözlerime son verirken, birkaç gündür iktidar kanadında çok duyuyoruz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - ...Suriye bağlamında devlet aklından, stratejik akıldan bahsediyorsunuz. Bu akıl ancak eleştirel olursa geçmişten ders alırsa bizi doğru kararlara taşıyabilir. Dolayısıyla Suriye'deki, Mısır'daki, Libya'daki hatalarımızdan, maceralarımızdan dersler çıkaran bir devlet aklıyla hareket edilmesini temenni ederiz. Sadece Suriye'de değil bakın, ABD'de Trump yönetimiyle nasıl bir dünya olacak, büyük belirsizlik var. Trump'ın ilk döneminde AKP'de bayram havası vardı ama "dostum" dediğiniz Trump'la tarihin en kötü sürecini yaşadık, yaptırımlarla ekonomimize darbe vurdu. Trump değişir mi bilinmez ama ille bir akıl kullanacaksanız, yine geçmişten ders alıp bundan sonra hiç kimseye Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına "aptallık etme" mektubu yazma cüreti verecek yolu açmamanızı temenni eder yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)