GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:30
Tarih:10.12.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA AYŞEGÜL DOĞAN (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, tabii, ekranları başında bizleri izleyen değerli Türkiye halkları; tecritte, hapiste, sürgünde ayrıca bizi izleyenlere de buradan özel olarak selamlarımı iletmek isterim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, Avrupa Birliği Başkanlığı bütçesine dair konuşmak üzere söz aldım aslında ama malumunuz, bir zamanlar Bakanlığı da olan Avrupa Birliği artık bir başkanlık düzeyinde; görkemli bir binada, Avrupa Birliğini oluşturan değerlerle arasına son derece büyük mesafeler koyarak... Ki bugün 10 Aralık İnsan Hakları Haftası'nın ilk günü. Pek çok hatip burada çokça veri paylaştı zaten. Açıktır Türkiye'nin insan hakları karnesi. Dolayısıyla ben buna girmeyeceğim. Hâlimiz, pürmelalimiz ortada zaten, üzerine söylenecek ekstra bir şey yok.

Niye girmeyeceğim? Şu sebeple girmeyeceğim: Şimdi, Avrupa Birliğinin de gözü biraz daha Türkiye'de, dünya Türkiye'ye yeniden bakıyor. Niye bakıyor? Son yaşananları, son gelişmeleri Türkiye nasıl yorumlayacak, Türkiye nasıl değerlendirecek, Türkiye nasıl bir rol, nasıl bir sorumluluk, nasıl bir misyon üstlenecek? Nerede? Elbette Suriye'de, yanı başımızda.

Şimdi, sayın milletvekilleri, hepimizin konsensüse vardığı, hemfikir olduğu bir konu var, iki gündür bunu duyuyoruz; hem yetkililer, yöneticiler düzeyinde duyuyoruz hem de milletvekilleri burada tek tek buna ilişkin sabahtan beri görüşlerini açıklıyorlar. Hangi konuda konsensüse varıyoruz? Tarihin hızlandırılmış bir anından geçtiğimize ilişkin hepimiz, özellikle Suriye'de yaşananlara bakınca hemfikiriz; burada bir problem yok. Peki, şunu söylememe lütfen müsaade ediniz: Bizim sizden bir farkımız var DEM PARTİ olarak, bu Parlamento çatısı altında bu farkı taşıyan muhtemelen tek siyasi partiyiz; siyasi nezaket gereği muhtemelen diyorum, aslında tek siyasi partiyiz. Nedir o? Suriye'yi en başından beri yakından takip eden, bu konuda en tutarlı politikaya sahip olan, bu konuda yol haritası olan, uyaran, çözüm önerileri yapan, Türkiye'nin ne yapması gerektiğini dostlukla söyleyen bir partiyiz biz DEM PARTİ olarak. Dolayısıyla en tutarlı parti olarak bugün bu tarihsel anda ve eşikte Suriye meselesinde Türkiye'nin yapması gerekenleri tekrar hatırlatmak hem bir yurttaşlık sorumluluğu hem de aynı zamanda gerçekten "Türkiye partisi nasıl olunur?"un tezahürüdür sevgili arkadaşlar. Kim daha Türkiyeli bakalım, buyurun.

Şimdi, yeni bir Orta Doğu kuruluyor. Ne oluyor? Demokratik değişim ve dönüşüme direnenler, gördüğünüz gibi, bir şekilde aşılıyorlar, öyle ya da böyle aşılıyorlar ve tarihte bambaşka bir şekilde yer alıyorlar; Orta Doğu'da üstleneceği misyonla Türkiye'nin önünde de tam böyle bir tercih var. Türkiye nasıl bir yaklaşım tercih edecek? Türkiye, Suriye'de halkların özgürlüğünü sağlayacak, demokratik bir geleceği kendilerinin karar verecekleri yani kendilerinin tayin edecekleri şekilde sağlamalarına zemin oluşturacak bir aktör mü olacak yoksa başka bir yaklaşım mı belirleyecek? Türkiye nasıl bir öncülük yapacak? Yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın yer değiştirmesine neden olan bir savaştan bahsediyoruz. Suriye savaşında bölgesel ve küresel aktörler ne yazık ki insani sonuçlarından çok, güç tahkim etmeye çalıştılar ve bu savaşta güç tahkim etmeye çalışanlar bugün ortaya çıkan tablonun siyaseten de vicdanen de ahlaken de sorumlusu hissetmediler ve bunu onarmak, geçiş döneminde kolaylaştırıcı bir etki yaratmak için sorumluluk üstlenmediler.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sabahtan beri yani öğle saatlerinden beri burada Suriye'deki Kürtler konuşuluyor, Suriyeli Kürtler konuşuluyor; yıllardır konuşuluyor bu, hiç bitmeyen bir terminolojiyle konuşuluyor. Bunun bir kalıbı var, bir şablonu var; o şablonun içerisine Suriyeli Kürtler de konuyor hatta daha da ileri gidilen bazı tespitler var. Neymiş efendim? Suriyeli Kürtler... Ki "Suriyeli Kürtler" olarak ifade ettiğimiz Kürtler, bugün Suriye'de en örgütlü, en güçlü temsiliyetlerden biri; oralılar, onlar oralı, Suriyeli, Suriyeli Kürtler onlar. Onların oralı olmadığını iddia etmek gerçek dışı, bir hakikati yok saymak demek, inkâr etmek demek. Yok sayma, inkâr etme, hakikati olduğundan farklı gösterme bugüne kadar Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmadı, bugünden sonra da kazandırmayacak; o yüzden, hakikati olduğu gibi kabul etmek, onu öyle görmek, öyle tanımlamak gerekir.

Bugün Kürtler, bulundukları tüm coğrafyalarda toprak bütünlüğü içinde birlikten ve beraberlikten yana; bu, tarihsel bir şans, tarihsel bir fırsat. Bu tarihsel şansı ve fırsatı geleneksel politikalarla heba mı edecek Türkiye yoksa bu tarihsel şansa ve fırsata bir zemin mi oluşturacak? Şartlar, koşullar... Hem bölgesel koşullar hem siyasetin koşulları hem tarihsel ve stratejik bazı olaylar hem de sosyolojik olarak yapılması gereken bu tarihsel şansa ve fırsata bir zemin oluşturmak, bir olanak sağlamak; bunun yolu mümkün. Yani ne kırmızı kitap ne kırmızı çizgi, kırmızı çizgilerle yeni bir sayfayı konuşamayız, kırmızı çizgilerle aydınlık yarınlardan bahsedemeyiz. Hem kırmızı çizginiz olacak hem yeni bir sayfa açmak isteyeceksiniz. İşte, artık karar vakti geldi. Bu, iktidarından muhalefetine, toplumsal ve siyasal olarak herkesin ama herkesin karar vermesi gereken bir an.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki -olduğu gibi alıntılamak için aradım, kusura bakmayınız- dünkü paylaşımından alıntılıyorum: "Kalbimizin bir yarısı Antep, Hatay, Urfa ise diğer yarısı Afrin, Halep, Hama, Humus ve Şam'dır." Buna olduğu gibi katılıyoruz DEM PARTİ olarak ancak eksik buluyoruz ve bir katkıda bulunmak istiyoruz. Eksik nokta... Bakın, Kürtlerin kalbinin yarısı Diyarbakır ise diğer yarısı Kobani'dir. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Kürtlerin kalbinin bir yanı Mardin ise diğer yanı birkaç yüz metre uzakta olan Kamışlı'dır. Biz bu gerçeği başka türlü tanımlayamayız, bunu kabul etmek durumundayız. Eğer, bugün Serekaniye'deki bir Kürt, Urfalı Şivan Perwer'i dinlediğinde duygulanıyorsa Mardin'deki bir Kürt de Kamışlılı Mihemed Şexo'yu, Ciwan Haco'yu dinlediğinde aynı duyguları yaşıyor. Bu duygudaşlığı, bu dostluğu, bu akrabalığı, bu kardeşliği görmeden bu fırsatı değerlendiremeyiz ve çok yazık olur, hakikaten çok yazık olur. Böyle bir tarihsel anı ve fırsatı kaçırmış oluruz ve hep birlikte kaçırmış oluruz; kazananı olmaz, kaybedeni hepimiz oluruz. Biz "Hep birlikte kazanalım." diyoruz DEM PARTİ olarak; hep birlikte kazanmanın yolu da Suriye'de kimseyi karşı karşıya getirmeden, bölmeden, parçalamadan, maksadınız yayılmacılık değilse bunun aksini gösteren siyasi çözümden yana bir seçeneği önceleyen bir politikası olmalı Türkiye'nin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞEGÜL DOĞAN (Devamla) - Son, toparlamak için Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Doğan.

AYŞEGÜL DOĞAN (Devamla) - Teşekkürler.

Çok acı çekildi -çok ölüm, çok kayıp- ve Kürtler o dönemin en büyük mağdurlarından ama bu teklifi mağduriyet üzerinden yapmıyoruz DEM PARTİ olarak, hakikat bunu söylediği için yapıyoruz. Bugün Orta Doğu'daki kaotik durumun aşılmasında en gerçekçi modelin özgür birliktelik olduğuna inandığımız için bu teklifi yapıyoruz. Bu özgür birlikteliği her yerde o ülkelerin özgün koşullarına göre kurmamız mümkün ancak böyle sağlayabiliriz tarihsel Kürt-Türk ittifakını; başka türlü, yarım kalmış, eksik kalmış bir hikâye olur bizimki. Öyle olmasın, gelin, birlikte bu tarihî fırsatı değerlendirelim. Buraya uzanan el Suriyeli Kürtlere de uzanmalıdır, Rojava hakikatini görmeli ve tanımalıdır.

Genel Kurulu selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)