Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 27 |
Tarih: | 04.12.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA SÜMEYYE BOZ (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımızın, aynı zamanda demokratik siyasetin tutsağı olan siyasi tutsak yoldaşlarımızın ve bununla birlikte "Cezaevinde kalamaz." raporlarına rağmen, Adli Tıp raporlarına rağmen cezaevlerinde bulunan hasta tutsaklar ve engelli tutsakların hepsini saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'de engelli bireyler temel haklarını kullanmamakta ve sistematik olarak da aslında bir ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktalar. Ulusal ve uluslararası mevzuatlar engelli bireylerin haklarını güvence altına almış gibi görünse de uygulamadaki bu yetersizlikler ve düzenlemelerin bir anlam taşımadığını gösteriyor. İktidarın umursamazlığı engelli bireylerin sosyal, ekonomik ve aynı zamanda toplumsal hayattan dışlanmasını derinleştirmekte. Özellikle bunu hatırlatmak istiyorum: Cumhurbaşkanının bir engelliye, engelli bir bireye "Sen engelliye benzemiyorsun, engelli misin?" ifadesi, aslında yalnızca bireysel bir küçümsemeden ibaret olmadığını gösteriyor. Bu söylem, iktidarın engellilik konusundaki yaklaşımını ve anlayışını, engelliliği fiziksel bir görünüme indirgediğini ve engelli bireylerin toplumsal varlığını küçümsediğini açıkça ortaya koymaktadır.
Engellilere yönelik politikaların yüzeysel ve göstermelik kaldığı bir gerçeklik olmakta. Kamu binaları, yollar, toplu taşıma araçları ve sosyal alanlar hâlâ erişilebilir durumda değildir. Bu durum tabii ki yalnızca fiziksel altyapı eksikliklerinden kaynaklanmıyor, aynı zamanda, iktidarın engelli bireyleri toplumun dışına iten politikalarının da bir yansımasıdır. Tekerlekli sandalye kullanıcıları kaldırımlarda ve rampalarda hareket edemezken görme engelliler beyaz bastonlarıyla güvenli hareket edebilecek alanlardan mahrumdur. İşitme engelliler işaret dili tercümanlığına ulaşmakta zorlanırken işitme cihazlarına erişim ise maliyetlerin yüksek olmasından kaynaklı hâlâ mahrumiyet oluşturan bir konudur.
Öte yandan "Engel tanımayız." diyerek hamasi nutuklar atarken diğer yandan da kendi vekilinin "Engelliler de kaymakam olabilsin." önerisini kendi elleriyle veto eden bir iktidardan bahsediyoruz. Yani, iktidar toplumsal olarak da engelli konusunda engelli bireyleri o kadar yok sayıyor ki, sağlamcılığı o kadar ciddi bir şekilde savunuyor ki engelli bir bireyin kaymakam olmasını reddedebiliyor. Buradaki mesele, onların hem kaymakam olabilmesine dair yeterliliğini düşünmediği gibi kayyum olarak da kullanılabilecek olduğuna inanılmıyor demektir. Yani, böyle bir çelişkiyi kendi içerisinde barındırıyor. Bu tablo, siyasi vizyon değil, siyasi çelişkinin karikatürüdür âdeta.
"Bir ileri, iki geri." mantığı, değişim söyleminin içeriğini elbette ki boşaltmakta. Engelli bireylerin haklarına ilişkin politikalar gösterişten ve retorikten öteye gidemiyor.
Engelli bireylerin eğitim ve istihdam alanındaki sorunları da giderek derinleşmekte. Kamuda ve özel sektörde yasal olarak engellilerin istihdamı her ne kadar büyük ölçüde ihlal edilse de buna dair herhangi bir yaptırımın olmadığını görüyoruz. Engelliler, yalnızca iş bulma süreçlerinde değil, iş yerlerinde de ayrımcılıklarla karşı karşıya kalıyorlar, mobbing ve dışlanma gibi diğer muamelelere de maruz kalıyorlar ve bu sebeple de hak ettikleri konumlara erişemiyorlar. İstihdam edilmeyi bekleyen on binlerce engelli, devletin ihmali nedeniyle mağduriyet yaşamaya devam etmekteler. Bu durum ekonomik krizle de birleşerek engelli bireylerin yoksulluğunu da derinleştirmekte. Engelli maaşlarının kesilmesi, engelli maaşı bağlanırken ortaya çıkarılan kriterlerin tarafsız olmayışı da bu engelli yoksulluğunu derinleştiren diğer meselelerden biri.
Sağlık ve rehabilitasyon hizmetleri ise bir başka ihmalkârlık alanı. Rehabilitasyon merkezlerinin fiziksel ve işlevsel altyapıları son derece yetersiz durumda. Bu merkezlerde yaşanan denetimsizlik, şiddet ve ihmalleri artırmakta ve bu durumlarda hatta bazen ölüm olayları bile gerçekleşmekte. Özellikle nöroçeşitli bireyler ve süreğen hastalığı olan kişiler devletin sosyal destek sisteminden neredeyse tamamen dışlanmış durumda. Muş'ta yaşayan SMA hastası Asel bebek ve Mustafa Yağız Avcı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Boz, tamamlayın.
SÜMEYYE BOZ (Devamla) - ...bununla beraber, DMD hastası olan Miraç Ali Kızılgüneş, ayrıca serebral palsi ve Down sendromu gibi durumlarda da aileler yalnız bırakılmakta ve bu bireyler hem maddi hem manevi olarak ciddi yoksunluklar yaşamakta. Tedavilerini sağlayabilecek ekonomik durumları olmadığı gibi, bu sağlık hizmetleri de devlet tarafından ne yazık ki karşılanmıyor.
Türkiye'de engelli bireylerin karşılaştığı sorunlar tabii ki yalnızca bunlarla sınırlı değil, engelli bireylere yönelik ayrımcılık sağlamcılık ideolojisiyle de derinleşmekte ve iktidarın ayrımcı politikalarıyla da kurumsallaşmakta.
Ya, burada bir antrparantez açmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, son zamanlarda birçok belediyeye kayyımlar atandı ve bu kayyımlara karşı direnç gösteren, demokratik hakkını savunan halklar ciddi bir rıza göstermemeyi ortaya çıkardı. Ancak Batman'da kayyım protestolarının sonrasında evlere baskınlar yapıldı ve yüzde 74, yüzde 84 engelli bireyler köpeklerle işkenceye maruz kaldı ve tutuklandı; bunu kabul etmiyorum diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)