| Konu: | İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 04.12.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BURAK AKBURAK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2024 yılı itibarıyla Türkiye Avrupa'nın en fazla plastik atık ithal eden ülkesi konumuna gelmiştir. Her gün yaklaşık 125 kamyon plastik atık sınırlarımızdan içeri giriyor. Bu atıklar İngiltere'den, Almanya'dan, Belçika'dan ve diğer Avrupa ülkelerinden giriyor; Türkiye maalesef bir çöp sahası hâline geldi. Tarım arazilerimiz kirleniyor, denizlerimizdeki balıklar zehirleniyor, toprağımızda yetişen ürünler sağlıksız hâle geliyor. Doğamız, insanlarımız ve ekonomimiz bu yükü daha fazla taşıyamaz. Bizden sonraki nesillere içilebilir suyu, ekilebilir toprağı kalmamış bir ülke mi bırakmayı düşünüyoruz? Buna kimsenin hakkı yok. Türkiye sanayisiyle, tarımıyla, turizmiyle, kültürel mirasıyla güçlü ve saygın bir ülkedir. Biz Avrupa'nın, çöplerini ithal eden değil; bilimde, teknolojide, çevre politikalarında örnek gösterilen bir ülke olmak zorundayız. Avrupa kendi atıklarını yönetemiyorsa, bu bizim sorunumuz değil.
Değerli milletvekilleri, plastik atıklar yalnızca bir çevre sorunu değil; aynı zamanda, halk sağlığını tehdit eden uzun vadeli ve derin bir krizdir. Bu atıkların büyük bir kısmı geri dönüştürülmüyor ya da açık alanlarda yakılıyor ya da kontrolsüz bir şekilde depolanıyor. Bu süreçlerde açığa çıkan zararlı kimyasallar, ağır metaller ve plastik parçacıklar toprağa ve suya karışıyor, havamızı kirletiyor. Türkiye'nin eşsiz sahillerinde, tarım arazilerinde, hatta içme suyu kaynaklarında plastik atıkların kalıntılarına rastlanıyor. Marmara Denizi'ni felç eden müsilaj sorunu gibi felaketlerin arkasında çevreye karşı umursamazlık ve yanlış politikalar yatmaktadır.
Bir örnek vermek istiyorum: Adana'da, Mersin'de çekilen görüntüleri hepimiz hatırlıyoruz. Avrupa'dan ithal edilen plastik atıkların kontrolsüz bir şekilde tarım alanlarında, sahillerde yığıldığını ve yakıldığını hepimiz gördük. Bu yakım işlemi sırasında çıkan toksik gazlar o bölgedeki insanların sağlığını doğrudan tehdit etti. Çocuklarımızın büyüdüğü, nefes alıp oynadığı yerlerde bu kirliliğe nasıl göz yumacağız? Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar yer altı sularında plastik parçaların yoğunlaştığını gösteriyor. İstanbul'da bir balıkçıdan alınan balıkların midelerinde plastik parçaların çıktığını tespit ettiler biliyorsunuz, bunu da basından hep beraber öğrendik. Tarım ve turizm sektörü zaten Türkiye'nin can damarlarından biri ama bu tip faaliyetler sadece tarımı, turizmi etkilemiyor; aynı zamanda, doğal kaynaklarımızın kirlendikçe bu sektörlerin de sürdürülemeyeceğini hep beraber görüyoruz. Kendi elimizle ekonomimizi baltalıyoruz. Bu sorunun çözümü ithalatı artırmak değil, sürdürülebilir geri dönüşüm politikaları geliştirmektir. Avrupa ülkeleri kendi plastik atıklarını ihraç ederek kendilerini kurtardıklarını zannediyor olabilir ama Türkiye'nin insanları Avrupa'nın atıklarına maruz kalacak kadar değersiz değildir.
Değerli milletvekilleri, plastik atıklar yalnızca çevremizi kirletmekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğimizi de çalıyor. Her bir plastik parçası su kaynaklarımıza, toprağımıza ve besin zincirimize karışıyor. Araştırmalar bu atıkların uzun vadede kansere, hormonal bozukluklara ve diğer sağlık sorunlarına neden olduğunu gösteriyor yani bu mesele sadece bugünün değil yarınların da meselesidir. Bugün bu sorunu çözemezsek gelecek nesillere temiz bir çevre değil sağlık sorunlarıyla boğuşacakları bir dünya bırakacağız. Bu nedenle, plastik atık ithalatının derhâl araştırılması, kontrol altına alınması ve mümkünse tamamen yasaklaması gerekiyor.
Ayrıca, Türkiye'nin geri dönüşüm kapasitesini artıracak, çevre dostu üretim ve tüketim politikalarını teşvik edecek bir ulusal stratejiye ihtiyacı var. Bu strateji sadece çevreyi korumak için değil Türkiye'nin onurunu ve itibarını da korumak için hayati bir öneme sahip. Unutmayalım ki Türkiye, Avrupa'nın çöplüğü değildir. Doğamız, su kaynaklarımız, tarım arazilerimiz ve en önemlisi insanlarımız bu kirli politikalara feda edilemez. Hepimiz bu topraklarda yaşayan her bir vatandaşın hakkını, sağlığını ve geleceğini korumakla yükümlüyüz. Gelin, Türkiye'yi bu utançtan kurtaralım, doğamıza ve insanımıza sahip çıkalım.
Araştırma önergemizin desteklenmesini talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)