GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:15
Tarih:06.11.2024

SERVET MULLAOĞLU (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Halkın beklentilerini karşılayacak, başta Covid infaz yasasını, KHK mağdurlarını, mükerrer suçların infazını, ehliyet, disiplin ve sicil cezalarının affını, kamuya personel alımlarında mülakatın kaldırılmasını içeren hükümleri açıkçası bu pakette sizden bekliyorduk ancak getirilen pakette bu hükümlerin çözüme kavuşturulmadığını görmekteyiz. Buralarda çok ciddi bir mağduriyet oluşmuştur. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için bu hususlarda çözüm getirilmesini talep ediyoruz. Bizim bildiğimiz, bir yasa çıkarıldığı zaman ülkenin her yerinde ve bütün vatandaşlara eşit bir şekilde uygulanır ama 31 Temmuz Covid yasası ülkenin her yerinde ve hukuki durumu aynı olan herkese eşit şekilde uygulanmamıştır çünkü burada suçun işlendiği tarih değil, kesinleştiği tarih esas alınmıştır. Dolayısıyla, aynı suçu aynı tarihte işlemiş olanlardan birinin dosyası 31 Temmuz 2023 tarihinden önce incelenip kesinleşmişse doğrudan tahliye edilmiştir, diğeri ise mahkeme geç incelediği için, dosyası 31 Temmuz 2023 tarihinden sonra kesinleştiği için tahliye olamamıştır yani mahkemenin dosyayı inceleme süresinde geç kalmasında fatura hükümlüye kesilmiş ve maalesef, içeride kalmıştır. Hepimizin bildiği gibi, mahkemelerce suç işlediklerine dair kesin karar olmadıkça hiç kimse suçlu sayılmaz; biz buna “masumiyet karinesi” diyoruz. İşte, bu ilke ve demokraside halkın iradesi göz ardı edilerek şen ortakların kendi siyasi ikballeri için darbe hukukunu uygulayarak yani hukuku askıya alarak belediyelere kayyum atamaları asla kabul edilemez. Halkın iradesiyle seçilen belediye başkanlarını uydurma gerekçelerle görevden almak, haksız yere tutuklamak ve onların yerine kayyum atamak hukukla, insanlıkla, vicdanla ve demokrasiyle asla bağdaşamaz. Yine, uydurma gerekçelerle siyasi rakip olarak gördüğünüz siyasetçileri yargı eliyle siyaset dışına itmeye çalışmak en hafif deyimle ahmaklıktır. Kurtuluş Savaşı sırasında Saray Hükûmeti 23 Nisan 1920'de yani bu yüce Meclisin açıldığı günde bir kararnameyle uydurma bir mahkeme kurmuş ve başına Nemrut Mustafa Paşa’yı getirmiştir yani o dönemin Saray Hükûmeti Millî Mücadele’ye karşı yargıyı silah gibi kullanmıştır. Bu düzmece mahkeme hemen Millî Mücadele’nin büyük kahramanlarını, başta Atatürk ve silah arkadaşlarını idama mahkûm etmiştir. Bugünün saray hükûmeti de yargıyı bir silah gibi kullanmakta, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi veren onurlu insanlara siyaseten idam kararı vermektedir. O dönemin Mahkeme Başkanı olan Mustafa Paşa’ya “Nemrut” unvanı İngilizlerle iş birliği yaptığı için halk tarafından verilmiştir, bugün Nemrut Mustafa Paşa’nın görevini yapan hâkimler de hiç korkmasınlar, tarih onlara da gerekli ünvanları verecektir. Bütün bu hukuk katliamlarının tek nedeninin Erdoğan’ı seçtirmek olduğu şen ortakların küçüğü tarafından açıkça itiraf edilmiştir. Daha önce, İstanbul seçimlerini kazanmak için kırmızı bültenle aranan birini getirip İmralı’dan gelen mektubu TRT 1’de okutanlar, şimdi büyük bir bilgelikle mektubu yazan kişiyi Meclise getirmekten bahsetmeye başlamışlardır. Şimdi biz hangi Devlet’e inanacağız “Erdoğan’dan asla Cumhurbaşkanı olmaz.” diyene mi, yoksa “Bütün memlekette Erdoğan dışında adam yok, o nedenle Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı olmalı.” diyen Devlet’e mi, meydanlarda ip atan Devlet’e mi, yoksa İmralı’yı Meclise çağırarak ipi ayağına dolayan Devlet’e mi inanacağız? Aynı cümlede devlette devamlılık esastır ilkesini söyleyene mi, yoksa neredeyse “Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olmalıdır.” diyerek monarşi yönetimlerindeki kişilerin devamlılığı esastır ilkesini söyleyen Devlet’e mi inanacağız? Biz hangi Devlet’e inanacağız, bahçeli olan Devlet’e mi bahçesiz olan Devlet’e mi inanacağız? ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayıp, ayıp! MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Devletin her zaman bahçesi vardır yavrum! SERVET MULLAOĞLU (Devamla) – Sayın Bahçeli, anlaşılan bütün bunları yine siyaseten söylüyorsunuz, keşke bir gün de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığına dertlendiğiniz kadar halkımızın yoksulluğuyla dertlenseydiniz. Partimizin yükselişini bu köhnemiş, eski zamanlardan kalma, siyaseten yapılan siyasetinizle, bir türlü ritim tutturamadığınız ayak oyunlarınızla engelleyemeyeceksiniz çünkü biz halkımızın gerçek dertleriyle dertlenmişiz ve halkımızın geçim sıkıntılarını gidermek için büyük bir mücadele veriyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. SERVET MULLAOĞLU (Devamla) – Bir taraftan İmralı’yı Meclise siz çağırıyorsunuz, diğer taraftan da partimizin Sayın Genel Başkanına ve onun şahsında partimize, bizlere iftira atarak bizleri terörle ilişkilendirme cüretinde bulunuyorsunuz. Siz ve ortağınızı yüce milletin takdirine bırakıyoruz; Nemrut Mustafa Paşa gibi değil, Mustafa Kemal Paşa gibi olun! Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)