GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:15
Tarih:06.11.2024

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar, uzunca bir süredir bazen toplumun farklı kesimlerine, bazen de tüm ülkeye dayattığı siyasi mühendislikleriyle planlı bir PR faaliyeti yürütmektedir. Ülkenin yakıcı sorunları konuşulmasın diye ortaya attığı yapay gündemlerin bir türlü sonu gelmiyor. Bu sorunlar kimi zaman geçen yüzyıldan bugüne aktarılan sorunlar, kimi zaman da bizzat kendilerinin imal ettiği sorunlardır. Üzerinde tepinmek için, bile isteye çözümsüz bırakıp büyüttüğü sorunları birilerine ihale etmek konusunda da hayli mahirler. İşlerine geldiğinde mesela bir gece yarısı kanun hükmünde kararnamelerle, Cumhurbaşkanı kararlarıyla, kararnamelerle ve üstelik noter muamelesi yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisinde yalap şalap çıkardıkları kanunlarla her düzenlemeyi kimseye sormadan yapıyorlar ama lakin işlerine gelmeyen ve siyasi olarak kullanmaya müsait konuları ise toplumun önüne atıp tartıştırıyor, kavga ettiriyor, ayrıştırıyor ve toplumu kamplaştırıyorlar. Bunlardan biri de yine ülke gündemine sokulan kayyım meselesidir. Yargıyı bir silah gibi kullanan iktidar ve güç sahipleri ne kadar antidemokratik ve çağ dışı ise buna ram olan bazı yargı mensupları da bir o kadar çağ dışıdır. Uzun süredir ülkemiz “Vatanı en çok biz severiz, bizim dışımızdakileri de ‘hain’, ‘terörist’ ilan ederiz.” diyenler ile “Vatanı sevmek kimsenin tekelinde değil.” diyen demokrat, ilkeli ve dürüst vatanseverlerin mücadelesine tanık olmaktadır. Hâlbuki yargının adalet dağıtmadığı bir sistemde ülke ve vatanı sevmenin ölçüsü ne sözlerdir ne çalışmaktır ne de üretmektir; sadece ve sadece biat kaynaklıdır. Biat ediyorsan “vatansever” etmiyorsan “vatan haini” ilan edilmek an meselesidir; akşam “hain” ve “terörist” olarak yatıp sabah “vatansever” olarak kalkabilirsiniz yeter ki biat edin, ram olun; gerisi teferruattır. İdeolojileri, inanç ve mahalle aidiyetini odak alan adalet talepleri ise bunu dile getirenleri iktidarın istediği alana çeker ve hatta icra ettiği hukuksuzlara meşruiyet sağlar. Bizler, sadece hukuku ve adaleti talep etmekle yükümlüyüz ve hatta mecburuz. Suçu olana ceza verecek olan da hiçbir suçu olmayanın masumiyetine sahip çıkacak olan da yargıdır. Ama bu yargı gerçek manada bağımsız, tarafsız, objektif, siyasetin ve çıkar gruplarının güdümünde olmayan bir yargı olmalıdır. Peki, öyle mi? Öyle olsaydı, bugün bunları konuşuyor mu olurduk? Hukuka, adalete ve masumiyet karinesine sahip çıkmak, kimseyi bir kişinin, bir kesimin ya da birilerinin adamı yapmaz, yapmamalı da lakin her bir vatandaşımız için hukuku ve adaleti talep etmek, bunun için mücadele etmek onu gerçek bir vatansever yapar. Kimse ayarı bozulan terazide tartılmak istemez. Gün gelir o terazide tartılmak birileri için de geçerli olur. Sadece kendi taraflarına, yakınına, inanç ve düşünce mensubiyeti olanlarımıza özel bir hukuk ve adalet talep ettiğimizde ülkede mevcut olan bu kayyum uygulaması sadece bir sonuç olur. Evet, sadece bir sonuçla karşı karşıyayız. Sebepler ortadan kalkmadan farklı bir netice elde edilemeyeceği gibi sebep arayanlara da malzeme vermek bir hak arama tarzı olamaz. Birkaç gündür görevden alınan siyasetçilerin kimliği öne çıkarılarak konunun bir etnik ayrımcılıktan kaynaklandığı konuşuluyor; bazıları öyle olduğunu, bazıları da kesinlikle öyle olmadığını söylüyor. Peki, ben de burada bir şey sormak istiyorum: Mesela Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ahmet Türk bir gece önce AK PARTİ'ye katılmış olsaydı bu muameleye maruz kalır mıydı? Kalmazdı ki. Örnekleri var; bir gece önce DEM PARTİ’den belediye başkanı olanlar sabahleyin Adalet ve Kalkınma Partisine katıldığında onlara herhangi bir muamele yapılmamıştı. Ahmet Türk’e de herhangi bir muamele yapılmaz ve buralara da kayyum atanmaz, hatta o belediyelere ummadıkları iklimlerde de yardımlar yapılabilirdi. O zaman sorunun ne olduğu açıktır. Sorun, demokrasi sorunudur; hukuk ve yargının adalet dağıtmaması sorunudur. Vatandaşlık aidiyetine değer veren değil, biat kaynaklı bir zihniyetin ülkemizi esir aldığı bir ilgidir. Sorun, siyasal iktidara ram olunmasıdır; iktidarın da tüm bu yaşananları bizzat istemesi ve planlamasıdır. “Tavşana kaç, tazıya tut; ipleri gevşet, arada sıkıla ve pazarlıkla elini güçlendir.” Bu kurgudan ne demokrasi ne de adalet tecelli eder; sadece birinin yeniden seçilmek için havuç-sopa siyasetini dayattığı yeni Türkiye gerçeği çıkar. Peki, sonuçta ne oluyor? Biz, yargının adalet dağıtmadığı bir sistemde kayyum uygulaması bir sonuç; sebebi ise özetle hukuksuzluk, yargının tarafsız ve bağımsız olmaması, siyasal iktidara ram olması derken bir duruş ve ilkeye vurgu yapıyoruz ama aynı zamanda biat kaynaklı hak mücadelesinin de bir aldatmacadan ibaret olduğunu anlatıp duruyoruz. Burada biatin sadece iktidar için olduğunu düşünenlere de bir hatırlatma yapmadan da geçemeyeceğim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Teşekkür ederim. İdeolojilerine, inanç ve mahalle aidiyetlerine, etnik mensubiyetlerine olan biatların da iktidara olan biattan hiçbir farkı yoktur. Aşırılık aşırılığı beslediği gibi, ırkçılık da karşı ırkçılığı besler ve büyütür. Haksızlıkla mücadele ettiğini söyleyenlerin bu mücadeleyi başka zeminlere taşımasının kime ve neye hizmet ettiğini analiz edecek kadar siyasi bir tecrübeye sahip olduklarını ummak istiyorum ama maalesef öyle olmuyor. Peki, ne mi oluyor? Hak mücadelesini hukuk ve adalet üzerinden destekleyen farklı toplum kesimlerinin bu ilkeli duruşu, yüksek perdeden serdedilen etnik ve tarihî olayları odak alan meydan okumalarla zehirleniyor. Üstelik söz konusu bu nutuk ve beyanlar, haklı olduğuna inanılan her mücadele ve adalet talepleri belli bir odağın meselesi gibi sunuluyor ki bunun böyle algılanmadığını kimse iddia edemez. Bizler, sadece hukuku ve adaleti talep etmekle yükümlüyüz hatta mecburuz derken birileri geçmişte yaşanmış olayları bugüne taşıyarak hatta “Mazlumlar” diyerek, “Sakineler” diyerek bu süreci de zehirlemek istiyorlar. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Bize hak, hukuk, adalet talepleriyle gelip “Destek olmayın, bizler başka hesaplar içindeyiz.” demektir. Sonuç olarak sadece kendi taraflarına, yakınına, inanç ve düşünce mensubiyeti olanlarına hak talep ederken başkalarına meydan okuyan bir üslupla kan ve gözyaşı vadetmek bir hak mücadelesi tarzı olamaz. Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve bu kanun teklifine de “ret” oyu vereceğimi şimdiden açıklıyorum. Teşekkür ederim. (Saadet Partisi ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)