| Konu: | Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 28.11.2024 |
MEHMET KARAMAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin adına baksanız "Köy Kanunu" ama altında 8 adet kanun var, sadece 1'inci maddesi köyle ilgili; bunu da bilgilerinize arz ediyorum.
Ben prensip olarak hangi madde hakkında söz alırsam o madde hakkında konuşurdum ama ben 19'uncu madde için konuşma hazırladım, bugün de 19'uncu maddenin konuşulacağını tahmin ediyordum ama maalesef gelecek haftaya kalacak galiba. Gelecek hafta da yurt dışında olacağımdan ben 19'uncu maddeyle ilgili düşüncelerimi arz edeceğim; kusura bakmayın.
Ajans, özellikle sıfır atık ve geri dönüşüm faaliyetleri merkezinde 2020 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı uhdesinde kuruldu. Bakanlık, Türkiye Çevre Ajansı için "Kamuoyunda duyarlılık ve farkındalık oluşturmak amacıyla görsel, işitsel ve yazılı yayınlar hazırlama, yayımlama, basın ve yayın organlarıyla iş birliği yapma ve kampanya, yarışma, tanıtım gibi faaliyetlerde bulunacak." şeklinde bir vizyon ortaya koymuş ve bu vizyon ortada kalmıştır. Ajans, çevre koruma konusunda devlete ve vatandaşlara büyük sorumluluklar yüklenmesi gereken bir dönemde maalesef adını taşıdığı misyonun gereklerini tam anlamıyla yerine getirmekten uzak kalmıştır. Kurulmasından dört yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ kendi faaliyet raporlarında dahi Ajansın vizyon ve misyonunun kamuoyu ve diğer kurumlar tarafından yeterince bilinmemesi, yeterli farkındalığın oluşturulmamış olması ciddi bir mahcubiyet sebebidir. Bu kanundaki şirket ortaklığı gibi ek düzenlemeler ise en azından -iyi niyetle- Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak manasına geliyor.
Bir de burada Cumhurbaşkanına bir şirkete ortak olma yetkisi veriliyor. Cumhurbaşkanı da herhâlde bu kanunda sizin sürekli yoklamalara geç gelmenizden, burada bulunmamanızdan dolayı da şikâyet edecektir sizler hakkında.
Bu kanunla, Türkiye Çevre Ajansının görevi çevre kirliliğiyle mücadele, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve çevre bilincinin artırılmasıdır ama gelin görün ki Ajans, görevini tam anlamıyla yerine getirememekte. Bazı projeler yürütüyor ama bu projelerin maliyetleri, şirketlerle yapılan anlaşmalar, çevreye etkilerle ilgili değerlendirmeler kamuoyuyla paylaşılmıyor; yapılan çalışmaların efektif faydaları ve eksiklikleri analiz edilmiyor. Bu durum ise Ajansın sadece çevreyi korumaya yönelik bir kuruluş gibi değil de büyük sermaye gruplarının çıkarlarına ters düşmeyen bir yapı hâline geldiği yönünde endişelere yol açıyor. Neden mi? Şeffaf bir yönetim anlayışı eksikliği, çevresel projelerdeki rant iddiaları, halk ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapılmaması, kapsayıcı bir yaklaşımın olmaması ve doğa talanına karşı yeterince aktif rol üstlenmemesi hâlleri Ajansı töhmet altında olmaya mahkûm etmektedir. Bu yüzden, Ajans, çeşitli çevre koruma alanlarında etkili bir kamu kuruluşu olabilmek için daha somut adımlar atmalıdır; bu durum da şimdi yapılan değişikliklerle mümkün değildir.
Bizim ülkemizde en büyük sorun kimsenin işini düzgün yapmıyor olması. Bu durum ise günden güne derinleşmektedir. Ajansın görevi, çevre kirliliğiyle mücadele, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve çevre bilincinin artırılmasını sağlamakken Rize İkizdere'de, Meke Gölü'nde, Kaz Dağları'nda, Salda Gölü'nde çevre felaketleri yaşanıyor. Çevre Ajansı nerede? Maalesef yok.
Dünya değişiyor ve verilen zararlar telafi edilemiyor. Çevremiz ve doğamız Allah'ın bizlere bir lütfudur. Tüm millet bahçelerini toplasanız o doğal güzelliklerden bir tanesinin bile yerini tutmaz. Öyleyse esas aldığınız rant değil geleceğimiz olsun. Sizin çevre projeleriniz ne yazık ki belli gruplara ihale edilerek kaynak aktarım aracı hâline getiriliyor. Bu süreçte ise Çevresel Etki Değerlendirmesi süreçleri yeterince bağımsız ve tarafsız bir şekilde yürütülmüyor. Sonucu ne mi oluyor? Şebinkarahisar'da, İliç'te ne oluyorsa o oluyor. Bu vebaldir ve unutmayın ki sizlerin omzundadır.
Çevre politikalarının başarıya ulaşması için toplumun her kesimini kapsayan bir yapı oluşturulması gerekir ancak Türkiye Çevre Ajansı, sivil toplum kuruluşları, bilim insanları ve yerel halkla iş birliği yapmak yerine merkeziyetçi bir yaklaşımla hareket etmektedir.
Bu mesele, sadece siyasi değil insani bir meseledir çünkü çevreyi korumak sadece bugünün değil geleceğin de sorumluluğudur. Hep birlikte yaşanabilir bir Türkiye için harekete geçmek zorundayız.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)