Konu: | Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 24 |
Tarih: | 27.11.2024 |
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 10 maddesi Anayasa Mahkemesinden geri dönen 26 maddelik Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşüyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 26'ncı maddesi "Komisyon üyelerine en az iki gün süre tanınmalıdır." der. Peki, siz ne yaptınız? Teklif metnini mesai bitiminde Komisyon üyelerine iletip ertesi gün toplantı yaptınız ve yangından mal kaçırır gibi görüşmeleri alelacele tamamlayıp Genel Kurula getirdiniz ancak teklifte yalnızca hız değil içerik de sorunlu. AYM tarafından iptal edilen gecekondu düzenlemesi bunun en somut örneği. Kaçak yapılaşmayı düzenlemek, bu yapılarla mücadele etmek yerine âdeta bu tür yapılaşmayı meşrulaştırıyorsunuz. 2017'de getirdiğiniz imar barışı düzenlemelerinin yarattığı tahribat daha ortadayken, bu teklif, yıkım kararları ve idari süreçlerde yeni belirsizlikler yaratarak vatandaşların mülkiyet hakkını ihlal etmektedir. Kaçak yapılaşmayı engellemek yerine, devlet ormanlarında yapılan izinsiz yapıları yıkım kapsamından çıkaracak bu kanunla plansız kentleşmeyi daha da arttıracak bir adım atıyorsunuz. Sizin çözüm anlayışınız bu mudur?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, teklifin içeriğine baktığımızda açıkça yerel yönetimlerin yetkilerini budamayı ve merkezî idarenin gücünü arttırmayı hedefleyen düzenlemeler görmekteyiz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına tanıdığınız sınırlı yetkilerle halkın doğrudan temsilcisi olan yerel yönetimleri devre dışı bırakıyorsunuz. Bu yetkilerle Bakanlık her türlü ve her ölçekte fiziki planlamayı yapabilecek, imar değişikliklerini resen onaylayabilecek hatta ruhsatlandırma süreçlerini merkezî otoriteye bağlayacaktır. Bu da halkın sesini kesmek demektir çünkü yerel yönetimler halkın nabzını en iyi tutan, onların ihtiyaçlarını en iyi bilen organlardır ama görüyoruz ki bu teklif halkın taleplerine kulak vermek yerine merkeziyetçi bir anlayışı dayatmaktadır. Siz burada yerel yönetimlere "Siz halkı temsil edemezsiniz, biz daha iyi biliyoruz." demektesiniz. Bu, demokrasiye vurulmuş en ağır darbedir. Şimdi soruyorum: Bir kentin imarını merkezî idare mi yoksa o kenti yöneten yerel belediye mi daha iyi anlar? Bu kadar geniş yetkilerle donatılmış bir merkezî yapı yerel sorunlara çözüm mü üretecek yoksa yerelin ihtiyaçlarını yok sayarak yeni problemler mi yaratacak? İşte, bu teklifin imar hakkı aktarımı düzenlemesi de bu anlamda tam bir belirsizlik abidesi. Verici ve alıcı parsellerin hangi kriterlere göre değerlendirileceği net değildir. İnşaat hakkı aktarımı gibi kritik bir konuda merkezî idareye sınırsız ve keyfî bir yetki verilmektedir. Bu, halkın hakkını gasbetmek, imar planlarını öngörülemez hâle getirmek demektir.
Gelelim Sayıştay denetiminden muaf tutulan Çevre Ajansına verilen sınırsız yetkilere. Ajansın özel şirketlere ortaklık kurmasına olanak tanıyan bu kanun bu kurumu rant projelerinin ortağı hâline getirecektir. Daha Depozito Yönetim Sistemi'ni bile kuramayan bu Ajans doğayı mı koruyacak yoksa şirketlere rant mı sağlayacak? Ajansın hangi şirketlerle ortaklık kuracağına dair hiçbir kriter de bulunmamaktadır. Ajans organları ile hizmet birimlerinin görev ve yetkileri, üyelerin atanması, çalışma usul ve esasları kanunla düzenlenmediği için keyfîliğe ve suistimale de davetiye çıkaracaktır. Yapı denetimiyle ilgili düzenlemeler de tam anlamıyla bir felakettir. Bakın, bu ülke büyük depremler yaşadı, her biri bize yapı güvenliğinin hayati önemde olduğunu gösterdi ama siz bu teklifte yapı denetimini fiyat odaklı bir rekabete açarak kaliteyi düşüreceksiniz. Denetim firmalarını maliyet üzerinden yarışa zorlayarak halkın can güvenliğini de tehlikeye atacaksınız. Küçük projelerde denetim bedellerini artırarak vatandaşı cezalandırıyorsunuz. Bu mudur depremden ders almak? Bu düzenlemeyle ne sağlam yapı inşa edebilirsiniz ne de halkın güvenini sağlayabilirsiniz.
Sonuç olarak bu teklif, yalnızca hukuka değil vicdana da aykırıdır. Yerel yönetimlerin yetkilerini gasbetmek, çevreyi koruma bahanesiyle halkın kaynaklarını sömürmek ve deprem gibi hayati bir konuda halkı koruyacak adımlar atmamak kabul edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kış, lütfen tamamlayın.
GÜLCAN KIŞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Biz, bu hukuksuzluğun ve bu keyfî düzenin karşısında duracağız. Bu teklifi savunanlar bilsin ki halk bu düzeni görmektedir ve günü geldiğinde de bunun hesabını soracaktır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)