GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kayyum konusuna, Genel Kurulda Kürtçe ifadeler kullanılmasına, kreş meselesine, belediyelerin aldıkları ödeneklere ilişkin yeni Cumhurbaşkanı kararına, 2019’da iptal edilen seçimlere, Nasuh Mahruki’nin evine polis yollanmasına, Almanya'nın bir önceki Başbakanı Angela Merkel’in kitabında yazdıklarına ve teğmenler konusuna ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:24
Tarih:27.11.2024

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

Şimdi -dün, ondan önceki hafta- bugün belli ki malum konu başlıklarını hep beraber konuşacağız. Şimdi, baktığımız zaman bu konu başlıklarına problemin temelinde bir temel mevzunun yattığını görüyoruz, çok ciddi bir çelişki var; o da nedir? Hukukun yüksek bir ilke değil de işimize geldiğinde kullanabileceğimiz bir araç hâline geldiğini görüyoruz tartıştığımız bütün meselelerde. Maalesef bu, zaman zaman da parti farkı gözetmeksizin ortaya çıkıyor. Kayyum meselesini konuşuyoruz, bugün de muhtemelen gündeme gelecek. Kayyum konusunda biz İYİ Parti olarak çok net bir tavır koyduk ve Meclise bir kanun teklifi verdik, dedik ki: "Bu uygulama doğru değildir, bu uygulama antidemokratiktir. Yargı süreçlerini hızlı işletin, somut olarak delilleri ortaya koyun, net olarak varsa bir suç bunu izah edin; gerekirse o zaman alırsınız, kimse de bir şey söylemez ama kayyum atamayın; mevcut belediye Meclis üyeleri arasından seçim yapılsın, halkın iradesine yönelik bir tavır içerisine girilmesin." İYİ Parti olarak kayyum ilk atandığı günden beri de bizim duruşumuz hep bu yönde oldu. Tabii, buradaki hassasiyetimiz başka yerlerde de var, o da nedir? Anayasa'ya, kanunlara, mevzuatlara, buna da uyulmasını istiyoruz; aynı kayyum konusundaki hassasiyetimizi burada da gösteriyoruz. Bunu niye istiyoruz? Bu toplumun, bu ülkenin, bu milletin huzuru için istiyoruz. Şimdi, dün DEM'li milletvekilleri ısrarla Kürtçe ifadelerde bulundular ve hatta size de döndüler, bu uygulamayla ilgili, mikrofonu kapatmanız konusunda bir eleştiri getirdiler. Uygulamanın doğru olduğunu düşünüyoruz ama kayyum konusunda böyle net tavır gösterirken bu, bizim Kürt'e, Kürtçeye düşman olduğumuz anlamına gelebilir mi ya? Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olmak zorunda; Anayasa var, kanunlar var, yönetmelikler var. Yarın ben Buğra Kavuncu olarak Türkçe dışında başka bir dille eğer konuşmaya teşebbüs edersem benim de mikrofonumu kapatın. Başka türlü bu işin içinden nasıl çıkabileceğiz? Bu mevzuatlara uymak zorundayız. "Buna uymak zorundayız." dediğimiz için de hiçbir şekilde o dile, o etnik kökene bizi düşman olarak göstermek veya bunu bu şekilde anlatmaya çalışmak, lanse etmeye çalışmak doğru değildir; bu bir çelişkidir. Yani hem kayyumla ilgili "Mevzuatlara uyulsun, demokratik hareket edilsin." diyeceğiz ama çok basit bir konu "Ya, bizim resmî dilimiz Türkçe ve buna da uyalım." burada da farklı hareket edeceğiz, bu bir çelişki.

Bir başka çelişki, iki gündür gene bir kreş meselesi konuşuyoruz. Yahu, kreş meselesiyle ilgili malum kanun on yedi yıldır var. On yedi yıldır bu kanun akla gelmedi de 31 Mart seçimlerinde belediyelerde ciddi bir hezimet yaşadıktan sonra mı akla geldi? Bu bir çelişki değil mi? Anayasa Anayasa'dır, kanun kanundur, hukuk hukuktur. "İşime geleni uygularım, işime geleni uygulamam." olmaz. Bakın, burada da aynı şeyi görüyoruz. Şimdi, belediyelerin ve iştiraklerinin borçlarına karşılık merkezî idareden aldıkları ödeneklerin kesilmesine ilişkin yeni bir Cumhurbaşkanı kararı çıkmış. Gene yerel seçimlerde böyle bir yenilgi alındığı için mi bu uygulanıyor? Yani bana göre, siyasete göre, duruma göre, şartlara göre, koşullara göre hukuk olabilir mi arkadaşlar, uygulama olabilir mi? Bu kanun vardır ve uygulanır; tutacaksın rafta, on yedi yıl sonra uygulayacaksın! E, bu ülkenin resmî dili bellidir, kayyumla ilgili yapılan hatalar ortadadır; bunları kendi partimizin, kendi mensup olduğumuz grubun vesairenin menfaatine göre yorumlamaya, uygulamaya, birilerine hoş görüneceğim diye algılamaya kalkarsak bunun içinden hiçbirimiz çıkamayız.

Bir başka çelişki: 2019'da -ben o zaman İl Başkanıydım- bir seçim yapıldı ve seçim iptal edildi. Seçimin niye iptal edildiğini hâlen bilmiyor kimse. O zaman, AK PARTİ'nin ilgili Genel Başkan Yardımcısı "Ne olduğunu bilmiyoruz ama kesin bir şeyler oldu." diyerek o seçimi iptal ettirmişti oy farkı çok küçük olduğu için. Sonra tekrar seçim yapıldı ve sonucu hep beraber gördük. Bir tarafta bu var, bir tarafta başka bir çelişki. Nedir o?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kavuncu, lütfen tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Başka büyük bir çelişkiyi söyleyeyim size: Bir taraftan bunu yapıyorsunuz yani "Ne olduğunu bilmiyoruz ama kesin bir şeyler oldu." diyorsunuz, bir taraftan da milyonlarca mühürsüz oyu geçerli sayıyorsunuz. Sonra Nasuh Mahruki çıkıp da bu Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili bir güvensizlik konusundan bahsedince de -adama "Gel." deseniz gidecek- evine, 2 çocuğunun olduğu yere 6-7 sivil polis yolluyorsunuz; ya, bunların hepsi çelişkidir arkadaşlar. Bakın, bu çelişkiler, toplumda, bırakın siyaseti, adalete karşı güveni de inancı da yok ediyor ve herkes maalesef kendi hukukunu yaratmaya başlıyor.

Bir başka önemli bulduğum konu, aslında bu bir ifşa ve itiraf. Nedir? Kim tarafından yapıldı? Almanya'nın bir önceki Cumhurbaşkanı Angela Merkel tarafından. Bakın, Merkel kitabında ne yazmış?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kavuncu, lütfen tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Ben bunu sabah bir başka haber kanalında -malum haber kanallarından biri- şöyle dinledim: "Türkiye Cumhurbaşkanına Merkel'den muhteşem övgü." Övgü falan yok, eğer azıcık Avrupa'yı biliyorsanız -veya şöyle söyleyeyim; ben yıllarca uluslararası firmalarda çalıştım, oradaki o dili, o kurnazlığı bilirim- övgü falan yok, bildiğiniz dalga geçme var. "Türkiye'nin, eğer Avrupa mülteci sorununun üstesinden gerçekten gelmek istiyorsa oynayacağı önemli bir rol vardı. Bu yüzden bu ülkenin Cumhurbaşkanıyla müzakere ettim ve Erdoğan'ı sadece mülteci politikasında değil tüm yelpazede rol alabilecek bir siyasetçi olarak algıladım ve mülteci problemini Avrupa'nın başına bela olmaktan çıkardık." diyor. Kim diyor bunu? Almanya Cumhurbaşkanı diyor. Nerede diyor? Yazdığı kitapta diyor yani ifşa ediyor. "Biz Avrupa'ya mülteci akını olmasın diye Türkiye'yi bir mülteci merkezi hâline getirdik, hendek ülke hâline getirdik." diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Kavuncu, sürenizi son kez uzatıyorum. Lütfen tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - İşte, ondan sonra da iltifatlar ediyor. Klasik, Batılıların zaten lafıdır, "Türklerden bir şey almak istiyorsanız ilk yapacağınız şey iltifat edin, övün, ondan sonra istediğinizi alırsınız." derler. Bu, bugün, göçmen problemiyle ilgili yaşadığımız problemin Almanya gibi bir devletin eski Cumhurbaşkanı tarafından itiraftır.

Son değineceğim konu teğmenler konusu. Dün de değindim, bugün AK PARTİ grup toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımız da konuya değinmiş, disiplin cezasından bahsetmiş yani bunun bir disiplinsizlik olduğunu söylemiş. Gencecik çocuklar bunlar. Bakın, iki cümle söyleyeceğim. Şu daha büyük bir disiplinsizlik değil mi sizce? Yaverinin FETÖ'cü çıkmasından sizce daha büyük bir disiplinsizlik olur mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Son cümlem.

BAŞKAN - Sayın Kavuncu, teşekkür için mikrofonu açıyorum. Lütfen tamamlayın.

MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Ya da Silahlı Kuvvetlerden 24 bine yakın kişinin FETÖ'den dolayı ihraç edilmesinden daha büyük disiplinsizlik olabilir mi? Bir komutan için kendi karargâhına esir düşmekten daha büyük zafiyet, disiplinsizlik olabilir mi? Peki, bir tarikatın evine üniformasıyla ve resmî aracıyla gidip burada görüntü vermekten çekinmeyen bir amiralin yaptığından daha büyük disiplinsizlik olabilir mi yahu? Bunları görmeyeceksin ve bu amirale hiçbir şey yapmayacaksın, emekli edeceksin, elini kolunu sallaya sallaya gezecek; "Mustafa Kemal'in askeriyiz." diyen teğmeni sen ihraç edeceksin, bunu disiplinsizlik olarak göreceksin! Gene aynı çelişki yani "Bendensen eyvallah; benden değilsen seni atarım, seni ihraç ederim!" Bunu yaptığınız sürece Türkiye'nin hiçbir kronikleşmiş problemini çö-ze-me-yiz! Bundan, bu körlükten kurtulun.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)