| Konu: | Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 26.11.2024 |
GÖKÇE GÖKÇEN GÖL (İzmir) - Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz alıyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, vatandaşlarımız, hukukçular, hukuk öğrencileri bu Meclisi izlediklerinde, bu kanun isimlerini bile gördüklerinde şaşırıp üzülüyorlar, şunu söylüyorlar: "Biz ne yaşıyoruz, bunlar ne konuşuyorlar?" Burada toplanıp sorun çözme amacıyla konuşmamız gerekirken karşımızda hep torba kanunlar var. Tek bir komisyondan çıkan, derli toplu araştırılmadan, etki analizleri yeterli bir şekilde yapılmadan, ilgili sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının katkısı olmadan, hatta bu itirazlara rağmen hukuki ve teknik hatalarla dolu kanunlarla Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını zedeliyoruz. Bu kanun teklifiyle Köy Kanunu, Gecekondu Kanunu, İmar Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Yapı Denetimi Hakkında Kanun, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Türkiye Çevre Ajansının Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'da değişiklikler yapılıyor. Bütçe görüşmeleri öncesinde apar topar bunun gibi torba kanunlarını yetiştirmeye çalışan bir görüntü ülkemizin hayrına bir görüntü değil; Türkiye Büyük Millet Meclisinde hazırlanmayan, Meclis komisyonlarını işletmeyen, tali komisyonlara kanun tekliflerini havale etmeyen, farklı siyasi partilerden fikirlere ve sivil toplumun katkısına kapılarını kapatan bir görüntü, doğru bir görüntü değil; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yürürlüğe girmesini dokuz ay boyunca bekleyip süre dolduktan sonra Meclisi acele etmeye mecbur eden bir görüntü, doğru bir görüntü değil. Bazen yokmuş gibi davrandığınız için hatırlatma ihtiyacı hissediyorum. Meclis İçtüzüğü'nün 26'ncı maddesinde şöyle ifade edilmiş: "Zorunluluk olmadıkça komisyon toplantısı için çağrı, en az iki gün önceden yapılır." Kanun görüşme çağrı metnini Cumhuriyet Halk Partisi olarak 19 Kasım 2024 tarihinde mesai saati sonunda almışız. Kanun teklifinin görüşmelerine 21 Kasım 2024 tarihinde saat 14.15'te başlanıldı, aynı gün içerisinde apar topar bitirildi. Kanun teklifinde Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarını doğrudan ilgilendiren çok sayıda düzenleme olduğu için konunun Adalet Komisyonunda görüşülmesi yönündeki talepler de reddedildi. Anayasa'ya aykırılık hakkındaki itirazlar da aynı şekilde reddedildi. Anayasa Mahkemesinin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenemeyecek, münhasıran kanunla düzenlenmesi gerektiğini söylediği maddeler Anayasa’nın 104'üncü maddesine aykırı bulunarak iptal edilmişti. Bunlarda Anayasa Mahkemesi sanki "Tamamen aynı düzenlemeyi noktası virgülüne kadar getir, sadece bent harflerini değiştir, gerisinde sorun yok." demiş gibi lakayıt bir tavır var burada. Bu teklif, mahallî idarelerin özerkliği ilkesine, mülkiyet hakkına, yasama yetkisinin devredilmesi yasağına, kamu hizmetine girme hakkına ciddi aykırılıklar içeriyor. Bu kanun teklifiyle kanun koyucuyu devreden çıkarıyorsunuz. Belediyelerin yetkilerini alarak bakanlığın bünyesinde çalışan başkanlığa ve ajansa devrediyorsunuz. Bu da yetmediği gibi alınacak olan personelin koşullarını, çalışan personelin özlük haklarını bile kanunla düzenletmiyorsunuz. Fakat bana sorarsanız daha da önemlisi 31 Marttan bugüne seçim sonuçlarını hazmedememiş, vatandaşın size verdiği mesajı almamış olmanız. Daha da vahimi vatandaşın size vermediği oyu alıp gasbedip İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayınız Murat Kurum'a devretme çabanız. Bu ülkede insanlar asgari ücretle geçinmeye çalışırken, asgari ücret yaygın ücret hâline gelmişken, emekliler insanca yaşayamazken, gençler yarınını planlayamazken ve ekonomik zorlukları yerel yönetimlerin desteğiyle bir nebze olsun aşmaya çalışan vatandaşlarımız, bütün gündemi yerel yönetimlerin yetkisini gasbetmek olan bir siyaset anlayışını ibretle izliyor.
Dün, 25 Kasımda sokaklarda eşitlik için mücadele eden gözaltına aldırdığınız o kadınlar sizi öfkeyle izliyor. Depremde enkaz altında kalan vatandaşlarımız "tweet" atarak yardım isterken sosyal medyayı yasaklayanlar, insanımız başını sokacak, çocuğunu ısıtacak bir çadır, bir soba ararken çadır satanlar, şimdi, yerinde ve insanca kentsel dönüşüm için çaba gösteren belediyelerin yetkilerini apar topar bütçe görüşmeleri öncesinde kendilerine almaya giriştiler. Bunu yapanlar Esenyurt'a, Ovacık'a, Tunceli'ye, Mardin'e kayyum atayanlardan başkası değil. Bunu yapanlar, önceki yönetimlerden kalan borçları ödemek ve vatandaşa hizmeti bir gün bile aksatmamak için canla başla çalışan belediyelerin tepesine çökmeye çalışanlardan başkası değil. Bunu yapanlar, Efes Selçuk'ta 1970'lerden bugüne belediye gelirlerinin yüzde 60'ını sağlayan Meryem Ana Evi'nin otoparkına bile kayyum atamaya girişenlerden başkası değil. Bunu yapanlar, girdiği bütün seçimlerde onları yenmiş olan belediye başkanından sırf korktukları için siyasi yasak isteyenlerden başkası değil. Bunu yapanlar, anneyi çalışma hayatına kazandıran, çocuğu güvende tutan ve sosyalleştiren kreşleri kapatmaya kalkanlardan başkası değil. Bunu yapanlar, kreşlere göz dikmişken kız çocuklarını tarikat ve cemaatlerin kucağına bırakanlardan başkası değil. Bunu yapanlar, bir tane soruşturma geçirmemiş, bırakın cezayı, bir kere yargılanmamış seçilmiş belediye meclis üyelerini günlerce belediye kapısında bekletip Kenan Evrenci bir kafayla Cumhuriyet Halk Partisi tabelasını sökmeye kalkanlardan başkası değil ama sizin kayyumlarınız varsa "Ben oy vermemiş olsam da seçilene saygım var." diyen seçmeninizin haksızlığa karşı isyanı da var. (CHP sıralarından alkışlar) "Kreşleri kapatacağım." diye yazı gönderenler varsa onun karşısında "Çocuğumun hakkını savunuyorum." diyen anneler var. "Bana oy vermeyen vatan hainidir, teröristtir." diyenler varsa aynı 31 Martta olduğu gibi size dersinizi verenler var. Efes Selçuk'u bitirmek isteyenler varsa "Efes Selçuk'un olan burada kalacak." diyen, günlerdir soğukta nöbet tutan vatandaşlar, kendi emeğine ve ilçesine sahip çıkan belediye emekçileri var.
Şimdi, sizler, depremde canı gibi sevdiği yakınlarını kaybetmiş vatandaşlarımıza, o teslim etmediğiniz evleri, onları yalnız bıraktığınız o günleri, rutubetli konteynerde çocuğuna bakan, geceleri çamur içinde hâlâ güvenlik kaygısı taşıyan o anneye o büyük devletinizi anlatın. Burada getirdiğiniz örtülü imar affını anlatın o anneye. Kentsel Dönüşüm Başkanlığınızın en çok sayıda seçmenin oy vermiş olduğu Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin yetkisini nasıl gasbedeceğini anlatın. O insanlar için çalışan belediyelerden bu yetkileri nasıl alacağınızı anlatabiliyorsanız anlatın. Yapı denetim zorunluluğu dışına çıkardığınız o yapıları gidin bu insanlara anlatın. Her gün "Bu bina benim mezarım mı olacak?" diye düşünen milyonlarca insanın çaresizliği sizin eseriniz.
Bir de 2002 yılında "Yerel yönetimleri güçlendireceğiz." diyerek oy istediğiniz, size iyi duygularla, bu ülkeye dair umutlarla yeni bir hikâye yazdığınızı düşünerek destek vermiş olan vatandaşlarımıza gidin, bu geldiğiniz noktayı bir anlatın. 31 Marttan itibaren belediyelerimizde gördüğümüz muhalefeti dikkate alarak samimiyetle söylüyorum, "Giderayak ne götürürüz?" diyen bir anlayışa değil, ilk seçimlerden itibaren Türkiye'nin seçmene saygılı ve yapıcı bir muhalefet anlayışına ihtiyacı olacak.
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)