GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:23
Tarih:26.11.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşmelerine başlayacağımız teklif 26 maddeden oluşuyor ve yürürlükteki 8 kanun üzerinde değişiklik getiren hükümlere yer veriyor. Bu yönüyle bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla evvelce torba kanunlarla ilgili olarak öne sürdüğümüz Anayasa'ya aykırılık itirazımızı muhafaza ediyoruz. Neden? Çünkü torba kanunlar Anayasa'mızın 2'nci maddesinin içerdiği hukuk devleti ilkesinin belirlilik unsurunu ihlal etmektedir. Bu ihlal şu anda görüşmelerine başlayacağımız teklif bakımından da geçerliliğini korumaktadır.

Torba kanun tekliflerinin bir başka özelliği daha var değerli milletvekilleri. Bu teklifler gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda süratle görüşülüyor ve bizler bu metinler üzerinde hızlı bir çalışma yürütüp, bunların içerdiği Anayasa'ya aykırılık sorunlarını tespit edip canla başla bunları dile getiriyoruz ama hakikat şu ki öne sürdüğümüz gerekçeler ne kadar haklı temellere dayanırsa dayansın maalesef bunlar dikkate alınmıyor. Sayın Başkanımız isabetli olarak Meclis İçtüzüğü'nün 38'inci maddesine atıf verdi ama bizim Komisyondaki görüşmelerimizde 38'inci maddeyi gerekçe göstererek Anayasa'ya aykırılık sorunlarını dile getirmemizin pratik hiçbir değeri yok çünkü oraya da sayısal çoğunluk hâkim olduğu için görüşlerimiz dikkate alınmıyor. Bu, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun yapma metodunun ne kadar yanlış olduğunu bize gösteriyor. Çok uzun zamandan beri süregelen metot şu: Sayısal çoğunluk kendisini her şeye kadir gördüğünden bizlerin görüşleri ne kadar iyi niyetli olursa olsun, ne kadar yapıcı olursa olsun yasama sürecine yansımamış oluyor.

Bu kanun yapma metodunun karşımıza çıkardığı başka bir sorun daha var, torba kanun teklifleriyle beraber ortaya çıkan, o da şu: Mevzuatta çok hızlı değişiklik yapıldığı için bunları takip etmek, bırakın ortalama vatandaşları, mesleği hukuk olanlar bakımından dahi çok zor. Üstelik teknolojinin geliştiği bugünün koşullarında doğrusu benim çok ciddi gördüğüm bir sorun var, onu dile getirmek isterim. Evvelce biz mevzuat değişikliklerini matbu metinlerden takip ederdik ve o matbu metinlerde spesifik konuya ilişkin bir maddeyi incelediğimizde o maddenin altında bir dipnot olurdu ve o dipnot o madde üzerinde yapılmış tüm değişikliklerin silsilesini bize gösterirdi, dolayısıyla hangi tarihte hangi normun geçerli olduğunu görmek hukukçular bakımından mümkün olabilirdi. Şimdi, "mevzuat.gov.tr" sitesine giriyorsunuz veya başka bir elektronik siteye, maalesef sadece bir hükmün son hâlini görüyorsunuz. En fazla karşınıza çıkan bilgi şu: Orada yapılmış olan son değişikliğin hangi tarihe rastladığı. Hâlbuki bu süratli kanun yapma metoduyla yürürlükteki kanun maddeleri o kadar sık aralıklarla değişiyor ki o silsileyi takip etmek mümkün olmuyor.

Bunun yarattığı başka bir sorun var. Biliyorsunuz, Türkiye'nin en önemli yargısal sorunlarından biri şu: Yargılamalar uzun sürüyor ve adil yargılanma hakkı ihlal ediliyor. İşte, bu problem aslında gerek hâkimlere gerek savcılara gerekse avukatlara, dolayısıyla bütün kamu makamlarına bir güçlük yaratıyor; yürürlükteki normun ne olduğunu tespit etmek mümkün değil.

Tabii, burada bir olumlu özelliğe değinmem gerekiyor bu teklif bakımından. Genel gerekçenin ve madde gerekçelerinin evvelkilere kıyasla daha açıklayıcı bir biçimde yazıldığını gördüm, bundan çok mutlu oldum çünkü gerekçe metinleri uygulama bakımından hayati bir önem taşıyor.

Şimdi, bir hususa daha işaret edeceğim. Sayın Ali Bozan da belirtti, bu teklif metninin içerdiği hükümlerin -ben 12 madde saydım, kendileri 10 dediler- 12 maddesi Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümler nedeniyle ortaya çıkan hukuki boşluğu gidermeye yönelik olarak kaleme alınmış. Tabii, Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin ve bağlayıcı olduğu yönündeki 153'üncü madde bize bunu emrediyor, bu çok güzel ama bu vesileyle bir hususa dikkat çekeceğim. Şu ana kadar 168'in üzerinde Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kabul edildi ve bunlarla ilgili Anayasa Mahkemesine pek çok müracaat oldu ve bunların içerdiği hükümlerin önemli bir bölümü iptal edildi ve iptal kararlarının çok büyük bir kısmı aynı gerekçeye dayanıyor. Nedir o gerekçe? 104'üncü maddenin on yedinci fıkrası Sayın Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisi tanıyor ama bu kararnameleri konu yönünden sınırlıyor. Dolayısıyla, sadece yürütmeye ilişkin konularda bu kararnameler çıkarılabilir. Temel hak ve ödevler, kişinin hak ve ödevleri, siyasi haklar ve ödevler konusunda kararname çıkarılamaz, yasama ve yargıya ilişkin konularda da çıkarılamaz, münhasıran kanunla düzenlenmesi emrolunan konularda da kararname çıkarılamaz. Hüküm bu kadar sarihken Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasa'ya aykırı hükümler içermesi bizim üzerinde düşünmemiz gereken bir konu çünkü sarayda çok sayıda hukukçu danışman var ve onların asıl görevleri aslında Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini ve Cumhurbaşkanlığı kararlarını Anayasa'ya uygunluk yönünden değerlendirmek ve Sayın Cumhurbaşkanımıza doğru bilgi sunmak. Dolayısıyla bu görev yerine getirilmiyor. Böylece Anayasa yargısı meşgul ediliyor. Böylece bizim Meclisimiz, yasama organı meşgul ediliyor. Ama çok önemli bir husus daha var, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları geçmişe yürümez. Böylece yürürlüğe girmiş olan Anayasa'ya aykırı hükümler aracılığıyla atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmiş oluyor ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi ve hukuk devleti ilkesi bile bile, göz göre göre ihlal edilmiş oluyor. Buna özen gösterilmesi gerekir.

Nihayet buradan bir başka konuya daha temas etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, uzun bir süreden beri Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe kanun teklifi görüşülüyor. Dolayısıyla bu görüşmeler sabah onda başlıyor, gece yarılarına kadar devam ediyor. Aslında bizim Meclisimizin Anayasa'yla üstlendiği görevlerden biri bütçe kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek ama bu görüşmeler komisyonda sürerken ne yazık ki aynı zamanda burada art arda sıralanan kanun tekliflerini görüşmeye mecbur kalıyoruz. Peki, bu nasıl bir tablo yaratıyor? Bir kısmımız Plan ve Bütçe Komisyonuna koşturuyoruz, orayı takibe mecbur kalıyoruz; bir kısmımız Genel Kurula koşturuyoruz, buradaki teklifleri görüşmeye mecbur kalıyoruz. Hâlbuki bu iki alan da bizim aynı zamanda üstlenmeniz gereken görevler. Dolayısıyla ben sayın yetkililere şu öneride bulunmak istiyorum: Hiç değilse Komisyonda bütçe kanun teklifleri görüşülürken burada, Genel Kurulda bu kanun teklifleri gündeme alınmasın, Genel Kurul diğer görevlerini yerine getirsin çünkü bu ikisinin örtüşmesi neticesinde bizler ne bütçe kanun tekliflerine layıkıyla odaklanabiliyoruz ne de burada kanun tekliflerinin yapımı sürecine layıkıyla odaklanabiliyoruz. Hatta bizi izleyenler belki bilmiyorlardır ama çoğu kez burada toplantı ve karar yeter sayısı olmadan yani Anayasa'ya aykırı olarak çalışıyoruz. Herhâlde hem Anayasa'ya uygun hem de çok daha verimli olan bir çalışma metotu bulunabilir. Böyle bir metot üzerinde mutabık kalalım, hem iktidar hem muhalefet olarak çalışmalarımızı verimli bir biçimde sürdürelim, böylece bütün toplumun sorunlarını el birliğiyle çözmeye çalışalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)