GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:22
Tarih:21.11.2024

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız ve sevgili kadınlar; yaklaşan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla şiddete karşı mücadele eden, ezilen, sömürülen ve zindanlarda direnen tüm kadınları selamlıyor ve bir kez daha asla yalnız değilsiniz diyorum.

Türkiye'de en temel gerçeklerden biri kadına yönelik şiddetle mücadelenin yetersizliği ve eksikliğidir ancak bu yetersizlik ve eksiklik bilinçli bir siyasi tercihin sonucudur çünkü her gün konuştuğumuz; kadına karşı cinayet, kadına karşı şiddet, cinsel şiddet, ekonomik, psikolojik şiddet suçlarını üreten bu iktidarın kendisi ve siyasi politikalarıdır. Bunun en somut örneği, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde farkındalık yaratmak isteyen, buna karşı ses çıkaran, meydanlarda olan -İstanbul'dan Şırnak'a kadar- kadınlara her yıl reva görülen polis şiddeti, polis işkencesidir. Evet, Türkiye'de bir cins, kadın kırımı vardır; bu kadın kırımının ardında buna teşvik eden, cesaretlendiren, failleri cezasızlık politikasıyla ödüllendiren bir sistem de vardır.

Değerli milletvekilleri, burada daha önce birçok örnek, birçok olay, birçok olgu açıkladım ancak burada, Ankara'nın göbeğinde bir Emniyet müdürüne ait yurt ve otellerde çocuklara fuhuş yaptırıldığına inanan, "Bunu tartışmaya ve araştırmaya açalım." diyen sizler, kürdistanda benzer bir vaka yaşandığında vatan, millet aşkı arkasına suspus kalıyor, görmezden geliyorsunuz. Tam da bu ruh hâli, bu zihniyet ve bu gerekçelerle, yaşanan bu duruma, savaşın bir parçası, çatışmanın bir parçası olarak "özel savaş politikaları" diyoruz. Sadece, Şırnak'ta 7 yaşındaki S.A., 16 yaşındaki S.G., Firdevs Babat, Leyla Karaaslan, Sakine Kültür ve Cizre Lisesindeki Burak Ercan isimli öğretmenin 48 kadına yani kız çocuğuna istismar davasında yaşananları ve bu olayda kolluğun, yargının, savcının, mahkemenin tutumunu burada anlattım. Her bir saldırıyı, cezasızlıkla sonuçlanan ya da cezasızlığa kapı aralayan her bir olayı açıklamaya buradan devam edeceğim tıpkı şimdi anlatacağım örnek gibi: 12 Nisan 2024 gecesi Şırnak merkezde yaşanan bir cinsel saldırı olayı. Uzman çavuş olduğu sonradan anlaşılan Zekeriya Çelik isimli erkek, yanında kız kardeşi, erkek kardeşi ve kendisi de 3 aylık hamile olan Z.B.'yi yaşadığı bina içerisinde özgürlüğünden alıkoymuş, ağzını kapatmış, saldırmıştır. Kendisinin karşı koyuşu, kız kardeşinin bağırması sonucu kaçan fail Zekeriya Çelik, kadının ailesi tarafından darbedilip derdest edilmiştir. Ertesi gün Şırnak Valiliği, açıklamasında Z.Ç. isimli kamu görevlisinin taciz iddiasıyla kalabalık bir grup tarafından darbedildiğini, Z.Ç.'nin tedavi altına alındığını, konu hakkında adli ve idari tahkikat başlatılıp 4 şüphelinin gözaltına alındığını söyledi. Peki, failin kendisi gözaltında mı? Hayır. Olay gecesi Şırnak halkının gösterdiği tepki, hastane önündeki nöbeti, olaydan sonraki gün birçok şehirde yaşanan protesto açıklamaları ve olayın basında büyük yankı uyandırmasından iki gün sonra sanık uzman çavuş hakkında gözaltı kararı verildi, 17 Nisan tarihinde de tutuklandı. 30 Mayıs 2024'te Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı cinsel saldırıya teşebbüs suçlamasıyla iddianame hazırladı ancak daha 1'inci celsesi bile görülmemişken Şırnak'ta olan dava uzman çavuşun tutuklu bulunduğu Diyarbakır'a güvenlik nedeniyle nakledildi. İlk duruşma 15 Kasımda yani bu haftaydı. Duruşmada, uzman çavuş olan sanık, daha önceki dosyalardan alışık olduğumuz gibi "Alkol kullanmıştım, sokakta yürüdüğüm esnada bir bayan sesi duydum, yardım etmek için apartmana girdim, karşımda gördüğüm bayana 'İyi misin? Ben askerim, yardım etmeye geldim.' dedim. Apartmandan çıkarken de bir erkek şahıs bana yüksek sesle Kürtçe bir şey söyledi. Can güvenliğimi düşünerek karakol tarafına hızlı adımlarla gittim. Tanımadığım kişiler tarafından darbedildim. Ben kimseye fiziksel temasta bulunmadım." dedi. Kürtçe konuşan birisinden neden can güvenliğini tehdit görüp kaçtığını, alkollü olduğu hâlde her şeyi nasıl böyle hatırladığını, fiziksel temasta bulunmadığını mahkeme sormamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Devamla) - Kadının beyanı, kız kardeşinin beyanı, olay anında orada bulunan erkek tanığın beyanına rağmen mahkeme -olayı cinsel saldırıya teşebbüsten sarkıntılık olarak- ek savunma verdi ve yine aynı gerekçeyle suç vasfının değişmesine binaen uzman çavuş hakkında tahliye kararı verdi. Soruyorum size: Tanık, müşteki ve diğer tanığın, 3 kişinin beyanına neden -1 kişinin beyanına- mahkeme itibar etmedi? 3 Kürt, 1 fail uzman çavuş diye mi? "Yok, hayır." diyorsanız bu olayı nasıl açıklayacaksınız? "Yargı bağımsızlığı" deyip durdunuz ancak çok iyi bildiğimiz yargının arkasına sığınmayın. Hepimiz biliriz ki -özellikle hukukçular- her mahkemede kişiye görevi ve aldığı maaş sorulur ancak bu dosyada yargılanan uzman çavuş sanığa sorulmadı. Soruyoruz buradan bir kez daha: Bu kişi ihraç edildi mi, edilmedi mi? İdari soruşturma ne durumda? Tahliye edilen bu kişi görevine dönecek mi? Tekrar ifade ediyoruz ki kadınlar, özel savaşa karşı mücadele etmeye, sesimizi yükseltmeye devam edin. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)