GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:22
Tarih:21.11.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkürler.

DEM PARTİ'nin önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Önergenin konusu elbette çok önemli, Türkiye'nin hayati sorunlarından birine odaklanıyor.

Kadına karşı şiddet eğiliminin her geçen gün arttığını, derinleştiğini ve çeşitlendiğini hepimiz biliyoruz. Nitekim, son bir araştırmaya referans verecek olursak, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun hazırladığı rapora göre, ekim ayında 48 kadın cinayete kurban gitmiş, 23 kadının ölümü ise gayet şüpheli. Bu 48 kadının ölüm fiili ise aile içinde cereyan etmiş yani hâlen evli olunan koca veya boşanılan koca, baba, kardeş, oğul gibi aileye mensup olan erkek figürler tarafından işlenen cinayetler. Dolayısıyla bu bize çok anlamlı bir veri sunuyor. Demek ki kadınlarımız kendilerini en çok güvende hissedecekleri aile ortamında aslında azami düzeyde bir güvensizlikte yaşıyorlar.

Tabii, bunun çeşitli sebepleri var, tek bir sebeple açıklanması mümkün değil ama ben konumla Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi. Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi. ilgili olarak bir noktaya işaret edeceğim ki demin konuşan hatip de aynı hususa işaret etti. Türkiye'de bir tür cezasızlaştırma politikası var. Cezalar caydırıcı nitelikte değil ve uygulanan infaz kuralları, yargılama süreçleri cezaların caydırıcı olmasını önlemiş durumda. Geçen hafta 15 Kasım 2024'te Anayasa Mahkemesinin Resmî Gazete'de yayınlanan bir kararı bu bakımdan çok önemli sonuçlar doğuracak nitelikte. Anayasa Mahkemesi bu kararında şunu söylüyor: "Eğer ceza yargılaması sürecinde tanıkları dinleyen, delilleri değerlendiren, sanığı dinleyen ve gözlemleyen mahkeme heyeti karar safhasında değiştirilirse bu adil yargılanma hakkının ihlalidir. Böyle bir ceza yargılaması olamaz." Adil yargılanma hakkı bizim Anayasa'mızın 36'ncı maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinde düzenlenmekte ve Anayasa'mızın 153'üncü maddesinde de hepimizin artık ezbere bildiği şu hüküm var: "Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını bağlar." Burada kararlar yönünden bir ayrım yok yani "iptal kararı, bireysel başvuru kararı" gibi bir ayrım yok; bütün kararlar bakımından bu hüküm geçerli. Peki, bu hükmün bize, yasama organına yüklediği bir yükümlülük var mı? Evet, var. Türkiye'de bütün yargılama süreçlerinde önemli bir sorun var. Gerçekten, yargılama heyeti yargılama sürecinin bir safhasında herhangi bir biçimde değiştiriliyor ve bu, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını önlüyor. Öyleyse bize düşen görev nedir? Mevzuatta değişiklik yapmak, hâkimlere ve savcılara coğrafi teminat sunmak ama bu sadece adil kanunlar düzeyinde yapacağımız bir değişiklikle ümit ettiğimiz faydayı sağlayacak bir sonuç yaratmayacaktır. Anayasa'mızın 139'uncu maddesi "Hâkimlik ve Savcılık Teminatı" başlığını taşıyor. Bu maddeye acilen "coğrafi teminat" hükmünün eklenmesi gerekir. Eğer bu hüküm eklenirse bütün cezai yargılama süreçleri bakımından adil yargılanma hakkı teminat altına alınacak, böylece başta yaşama hakkı olmak üzere birçok anayasal hakkınız güvenceye kavuşacak; tabii, Anayasa’nın 153'üncü maddesinin de gereği yerine getirilmiş olacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP, DEM PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)