Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 22 |
Tarih: | 21.11.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA HALİDE TÜRKOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına yönelik şiddet ve katliama ilişkin Genel Kurula sunduğumuz genel görüşme önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, başta kadınlar olmak üzere halklarımızı selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kadına yönelik şiddet ve katliamlara ilişkin sunduğumuz genel görüşme içeriğinde kadınların yaşadığı çok boyutlu şiddeti başlıklar hâlinde sunduk. Kadınların yaşadığı ekonomik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, duygusal şiddet, dijital şiddet bugün bizzat iktidarın caydırıcı yasalarının olmayışından, var olanların da etkin uygulanmamasından kaynaklı cezasızlık politikalarıyla birlikte derinleşerek artıyor. Kadınlar ekonomik şiddetin en derinini yaşıyor. Bu ülkede her 10 kadından sadece 3'ü çalışma hayatında yer alırken geriye kalan 7 kadın yaşamını nasıl idame ettiriyor? Ben söyleyeyim size nasıl idame ettirdiklerini: Erkeğe bağımlı yaşamak zorunda kalıp her türlü şiddete maruz kalarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor; merdiven altı işlerde, parça başı işlerde her türlü emek sömürüsüyle karşı karşıya kalarak hayatta durmaya çalışıyor; akşam 5 çocuğunu evde bırakıp hurda toplamaya giderek yaşamını idame ettirmeye çalışıyor. Evet, İzmir'in Selçuk ilçesinde 5 çocuğunu evde bırakıp hurda toplamaya gitmek zorunda kalan kadının hikâyesi, bu ülkedeki birçok kadının da ortak hikâyesidir. "Her şeyi paraya bağlıyorsunuz." demek bu ülkedeki kadın yoksulluğuna, işsizliğine göz yummaktır, bunu beslemektir; tüm kurumların bununla yüzleşmesi gerekir. Bu iktidarın kadın yoksulluğunu gidermeye dönük zerre samimiyeti varsa "Şu kadar elektrik desteği, şu kadar doğal gaz yardımı yapıldı." demekten vazgeçsin. Bakın, deprem bölgesinde yoksulluk ve şiddet sarmalında yaşayan kadınların isyanını duyuyor mu bu iktidar? Konteyner kentlerde kadınlar borçlarla, hacizlerle, şiddet ve istismarla yaşıyorlar. Bu yoksulluğu savaş politikalarıyla derinleştirmek, kadınları evlere hapsetmek, kadını aile içerisinde tanımlamak, toplumun öznesi olarak görmemek bu iktidarın bizzat politikalarıdır.
Değerli arkadaşlar, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne, 25 Kasım haftasına gidiyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de her yönüyle kadına yönelik şiddete dair isyanımızı büyütüyoruz. DEM Parti Kadın Meclisi olarak "Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız; erkek, devlet şiddetine karşı isyandayız, yan yanayız." şiarıyla kadınlarla birlikte alanlardayız. Defalarca söyledik ve bıkmadan usanmadan söylemeye devam edeceğiz: Bu ülkede kadınlar bir şiddet sarmalının içerisindedir, bu şiddet sarmalını besleyen iktidarın kendisidir. İşte bu yüzden, sadece erkek şiddeti değil bu, aynı zamanda devlet şiddetidir diyoruz. Bu ülkenin yargısı da adaleti de erkek egemenliğini, cinsiyetçiliğini teminat altına almaktadır.
Bakın, 9 Kasımda Kocaeli'de bir fail cezaevinden izinli çıkıyor, gelip evli olduğu kadını katlediyor. İzmir'de 34 yaşındaki Özge Polat, Serkan Yıldız tarafından katlediliyor. Fail daha önce Özge'yi yaraladığı ve çocuğunu alıkoyduğu suçlamasıyla bir ay cezaevinde kalıyor. Bunun gibi yüzlerce olay anlatabiliriz. Dün çok vahim bir durum yaşandı, bu ülkenin İçişleri Bakanı bir itirafta bulundu ve şunu söylüyor; koruma kararı olan 32 kadın katlediliyor ve "Ben uyardım ve aslında kadınlar kapıyı açmamış olsaydı katledilmezdi." diyor. "Devlet korumadı." demiyor, tam tersine, suçunu itiraf ederken bir şekilde katliamda kadınlara sorumluluk yüklemeye çalışıyor. Bu Bakanın aslında derhâl istifa etmesi gerekiyor, katledilen kadınlardan fail kadar bu Bakan da sorumludur. Katiller kadınların kapısına giderken siz neredesiniz? Ben söyleyeyim: Katilin arkasındasınız. Yazıklar olsun size, yazıklar olsun bu Bakanlığa da bu iktidarın bu politikalarına da!
İşte, bu yüzden bu ülkede iktidar kadınları değil failleri, katilleri koruyor diyoruz. Kadınların yaşamlarını koruyan değil kadınların kazanımlarına saldırmayı kendine görev edinmiş bir erkek iktidar gerçekliği var. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek kadınların yaşamlarını riske atan bu iktidardır; kadınların emeklerine, iradesine, yaşamlarına göz diken bu iktidardır; kadınlar üzerinde âdeta bir kırım politikası uygulayan bu iktidardır. Kadın iradesini tanımayan, halk iradesini tanımayan iktidar Hakkâri'ye, Mardin'e, Batman'a, Halfeti'ye, Esenyurt'a kayyum atadı. Daha önce olduğu gibi bugün de kayyumların ilk icraatları kadın kazanımlarına saldırmak oluyor, kadın müdürlüklerine erkek müdürler atıyorlar. İşte, sizin kadına yönelik şiddetteki, mücadeledeki samimiyetsizliğiniz budur. "..."(*) felsefesinin etrafında büyüyerek erkek egemen bu düzeni alaşağı edeceğiz. Yaşasın kadın mücadelemiz, yaşasın kadın dayanışmamız! "..."(*). (DEM PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)