GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kayyum atamalarına ve hazırladıkları teklife, gıda güvenliğine, vize problemine, Kaz Dağları’ndaki projeye, canlı hayvan ve et ithalatına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:22
Tarih:21.11.2024

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kayyum konusundaki uygulamalara itiraz ettiğimizi müteaddit defalar ifade ettik. Millet iradesine ipotek koymanın doğru olmadığını ifade ettik. Bunun başka bir çözüm yolunun olması gerektiğini ifade ettik. Başta Sayın Genel Başkanımız Dervişoğlu olmak üzere bütün parti yetkililerimiz bu konudaki kanaatlerini müteaddit defalar ortaya koydular. Bizim de parti olarak bir teklifimiz olacak, bu hazırlıkları tamamladık ve Meclise takdim edeceğiz. Umuyorum bu demokratik tutum ve tavır Parlamentoda uygun görülür ve Türkiye'de bugün yaşanan bu sıkıntılara bir nebze olsun çözüm olur.

Değerli arkadaşlar, 6 Kasımda burada bir konuşma yaptım, dedim ki: "Türkiye'den yurt dışına giden gıda ürünleriyle ilgili ciddi sıkıntılar var." Avrupa Birliğinin resmî sitelerinden aldığım rakamları paylaştım ve o gün dedim ki: "380 parti mal -o gün itibarıyla- Avrupa'dan geri dönmüş. Birçoğunun içerisinde kanserojen ürünler var, sağlığa zararlı ürünler var." Avrupa diyor ki: "Ben bunları sokmam ülkeme, insanların sağlığına zararlı." Ben de o zaman şu soruyu yönelttim -Meclisteki konuşmam burada- dedim ki: "Bunlar Türkiye'den nasıl çıktı dışarıya? Türkiye'de bunlar denetlenmeden mi çıktı? Ve nasıl tekrar Avrupa Birliğine girme teşebbüsünde bulundu? Avrupa Birliği bunu geri iade etti. Peki, iade etti de ne oldu? Bunları kim kullandı? Bu firmalara ceza verdiniz mi? Bu ürünlere ne oldu?" Ne yazık ki her zaman olduğu gibi Meclis kürsüsünden yapmış olduğumuz bu talep karşılıksız kaldı ve Tarım Bakanı buna duyarsız kaldı. Fakat piyasada yaptığımız çalışmalarda görüyoruz ki birçok ürün markasız bir şekilde satılıyor. Özellikle Antep fıstığıyla ilgili ciddi soru işaretleri var, bununla ilgili neler yapıldığını sorduğumuzda da yine maalesef Tarım Bakanlığı kayıtsız kaldı. Fakat Antalya'dan bir vatandaşımız rastgele bir markete girerek -marketin adını vermeyeceğim- ürünleri alıyor ve aldığı ürünleri laboratuvarlarda incelettiriyor. Ne yazık ki çıkan sonuç son derece vahim, ürünlerin önemli bir kısmında pestisitler yani kan kanseri dahi yapan birtakım toksik ürünlerin ortaya çıktığı netleşmiş oluyor. Buradan açık çağrım var Tarım Bakanına: Lütfen, gıda güvenliği konusunda gerekeni yapın. Tağşiş edilmiş gıdaların dışında, kalıntı ihtiva eden gıdalar da piyasada son derece yaygın. Avrupa'nın gönderdiği, kapısından sokmadığı, geri iade ettiği ürünleri biz yemek zorunda mıyız? Bütün bunlar kontrol edilmeden niye piyasaya sürülüyor? Bu konuda Tarım Bakanlığını daha ciddi, daha sorumluluk sahibi bir davranışa davet ediyoruz.

Vize konusu: Bakın, Avrupa Birliğiyle ilgili Schengen vizesi konusunda sorunlar giderek artıyor. Hatırlayacaksınız, Türkiye Avrupa Birliğiyle bir geri kabul anlaşması imzaladı. Bu anlaşmayı imzalarken de dedi ki: "Avrupa'ya ne kadar mülteci giderse gitsin, hepsini alacağız, merak etmeyin. Zaten sizin güvenliğiniz bizim önceliğimiz." Hatta zamanın Başbakanı da dedi ki: "Onları burada tutuyoruz da Avrupa'yı terör belasından koruyoruz. Onun için biz burada onların güvenliğini sağlıyoruz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayalım lütfen.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bununla beraber, Avrupa Birliği de dedi ki: "Biz size vize serbestisi tanıyacağız." Ancak gelişmeler öyle şekillenmedi, maalesef şu anda vatandaşlar ciddi olarak vize problemi yaşıyor. Buradan Dışişleri Bakanına sesleniyorum: Bu konuda vatandaşın dertleriyle ilgilenin ve muhataplarınızla yoğun çalışmalar yapın.

Bakın, elimde bir belge var. Bu belgenin sahibi son derece saygın, son derece çalışkan bir öğrencimiz. Bu öğrencimiz İtalya'ya vize başvurusunda bulunuyor -adını da söyleyeceğim, Bilgin Melis Deniz- ve bütün belgeleri koyuyor; babasının banka hesapları, babasının gayrimenkulleri, babasının sponsorluk taahhütnamesi, her şeyini koyuyor, İtalya'dan "..." (*) var fakat İtalya kendisine "Ya, gelirsin ama ne olur ne olmaz, sen bize iltica falan edersin. Onun için biz seni reddediyoruz." diyor. Mahkeme olarak da "Senin ülkenin mahkemeleri değil, buradaki İtalyan mahkemeleri." diyerek adres gösteriyor.

Ben Sayın Cumhurbaşkanına açıkça söylüyorum: Meloni'yle güzel fotoğraflar vermek anlamlı, tebessüm eden fotoğraflar güzel ama ülkeye yapılan bu muamelenin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - ...lütfen bir an önce bitmesi için gerekeni yapın.

Bakın, Almanya çok nadir vize veriyor ve verdiği vizeler hakikaten toplumu aşağılar nitelikte; iki günlük vize vermiş yani giriş çıkış baksanız, bugün girseniz yarın çıkacaksınız, iki günlük vize vermiş. Vatandaş da diyor ki: "Ben bu vizeyi ne yapayım?" Dolayısıyla bununla ilgili gerekenlerin yapılması son derece önemli.

Geçen hafta Kazdağları'ndaydık. Kazdağları'nda bir doğa katliamı yaşanıyor. 2019 yılında buradaki lisans, buradaki ruhsat Kanadalı firma tarafından bir Türk şirketine veriliyor. Türk şirket buna 55 milyon dolar ödüyor ve alelusul bir ÇED raporu hazırlanıyor. Bu ÇED raporu 600 hektarlık alanı ihtiva eden bir rapor ve derhâl orada ağaç kesimlerine başlanıyor. Ağaç kesimlerinin önüne geçmek için sivil inisiyatif mahkemeye veriyor, konu Danıştaya intikal ediyor. Danıştay "Hayır, bunu yapamazsın çünkü bu hukuka aykırı, çevreye zarar vereceksin. " diyor. Bunun üzerine şirket "Sen öyle mi dedin? Ben yargıdan da büyüğüm, Ankara'dan da büyüğüm." diyor ve projeyi 600 hektardan 6 bin hektara çıkarıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Projenin adını da değiştirerek 6 bin hektarda tekrar ağaç katliamına başlıyor.

Geçen hafta oradaydık, içiniz parçalanır. Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi. Dünyanın en güzel coğrafyasında hukuksuz bir şekilde ağaç katliamı devam ediyor, buna lütfen "Dur!" diyelim. Ben bu konuda Danıştayın bir an önce karar vermesi gerektiğinin altını çiziyorum.

Son bir konu, Sayın Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı ve dedi ki: "Et fiyatlarını düşürmek için Brezilya'dan, Uruguay'dan et ithalatına izin vereceğiz." Ya Sayın Cumhurbaşkanı daha önceden verdiği müsaadenin farkında değil ya unuttu ya da etrafındaki danışmanlar hakikaten demagoji yapmaktan ve polemiklere girmekten kendisini doğru yönlendiremiyorlar. Bu talimattan tam on dört sene önce verildi ve on dört yıldır harıl harıl bu ülkeye hayvan ithal ediliyor ve maalesef şu rakamlar da TÜİK'ten alınmış rakamlar, inanılmaz rakamlar var. 11 milyar dolardan fazla hayvan ithalatına para verilmiş, milyonlarca hayvan ithal edilmiş, sadece besilik sığır sayısı 5 milyondan fazla. Bu rakamlar da TÜİK'in rakamı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, lütfen.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Balıkesir'de dolaştığım her yerde köylü feryat ediyor, hayvan yetiştiricisi feryat ediyor ve önümüzdeki sene hayvanlar kesime giderek dram daha da artacak. Net olarak söylüyorum, Sayın Erdoğan bunu ithalle çözmeye çalışıyor. Bakın, bu ithalatla çözülecek olursa Türkiye yarın aç kalacak ve et fiyatları Avrupa'nın çok önüne geçmiş durumda. Esas olan şu: Yerli üreticiyi, yerli tarımı, yerli hayvan yetiştiricisini desteklemek lazım. 5-6 tane et çetesini destekleyerek, yabancı üreticiyi destekleyerek bu konu çözülmez. 11 milyar dolardan fazla verilmiş hayvan ithalatına. Sayın Erdoğan "Tekrar ithal edeceğiz." diye topluma mesaj veriyor, bunlar yanlış. Yerli ve millî üretime ağırlık vermek hepimizin sorumluluğudur diyorum.

Teşekkür ediyorum.