Konu: | Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 21 |
Tarih: | 20.11.2024 |
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başında bizi izleyen değerli yurttaşlarımızı, halklarımızı ve aynı zamanda demokratik siyaset yürüttükleri için cezaevlerinde esir tutulan siyasi tutsak yoldaşlarımı buradan bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Türkiye "demokrasi" kavramını bir tiyatro sahnesine çeviren bir rejimin pençesinde şu anda can çekişiyor. Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyum atanması "halkın iradesi" söyleminin aslında lafta tutulduğunu bir kez daha bize kanıtlıyor. İktidarın demokrasiye dair bütün söylemleri, bütün iddiaları işte bu hukuksuz uygulamayla alaşağı ediliyor, hiçbir anlam ifade etmemeye başlıyor. Ancak bu darbenin bir diğer çirkin yüzü, öteki çirkin yüzü ise bu haksızlığa karşı, adaletsizliğe karşı protesto eden yurttaşlara yönelik uygulanan polis şiddeti, polis işkencesidir ve Batman'da, Halfeti'de, Mardin'de kendini gösteren bu şiddet, şiddetin ve işkencenin hangi boyuta çıktığını gözler önüne seriyor.
Belediye binalarını halka değil iktidarın talimatlarına hizmet edecek hâle getirmeye çalışıyorlar. Belediyeleri kuşatan kolluk kuvvetleri sanki halk bir tehdit unsuruymuş gibi, halk ile halka ait olan arasına bir bariyer kuruyor, bir duvar örüyor. Ancak biliyoruz, siz defalarca denediniz, başaramadınız, yine başaramayacaksınız. Sizin bu gazlarınıza, plastik mermilerinize, coplarınıza, uyguladığınız işkencelere rağmen bu halk o barikatları aşmaya çalıştı, hiçbir şekilde de korkmadı, sinmedi. Sizin aslında bu kuşatmanın arkasında vermek istediğiniz mesajın, korkutma ve susturma olduğunu biliyoruz ancak halk ne korktu ne de sustu. Belediye duvarlarının dibinde siz yüzlerce insanı sıraya dizdiniz, işkenceyle getirdiniz; işkenceyle getirdiğiniz yetmemiş gibi, plastik kelepçelerle orada beklettiniz ve onları saatlerce aşağıladınız. Bu tablo, hukukun olmadığı bir ülkede düzen sağlama operasyonunun maskesidir kesinlikle.
Tabii ki sadece bununla kalmadı, işkencenin boyutu değişti, polisin kullandığı köpekli saldırılara da tanık olduk. Ancak bunu ilk kez görmüyoruz, daha önce yapılan ev baskınlarında, siyasetçi ve TJA aktivisti Rojbin Çetin de köpekli işkenceye maruz kalmıştı, köpekle işkence ettirilmişti. Ancak ne oldu? Bakıyoruz, tekrardan bir cezasızlık, tekrardan bir ödüllendirme! Yaklaşık bir hafta önce hakkında dava açılan işkenceci polis, ilgili davada beraat ettirildi ancak Rojbin Çetin şu an cezaevinde fakat işkenceci polis değil! Bunu da böyle hatırlatmak gerekiyor.
Tabii, sadece bununla sınırlı değil, kadın gazeteciler yerlerde sürüklendi, darbedildi, basın kartıyla işini icra etmeye çalışan basın mensupları da şiddete maruz kaldı. JINNEWS muhabiri Pelşin Çetinkaya sürüklenerek gözaltına alındı. Yeni Yaşam gazetesi muhabiri Veysi Akören kimlik göstermeyen, defalarca kimlik göstermesini talep ettiği kişilerce, hatta yüzü maskeli kişilerce zorla gözaltına alınmaya çalışıldı. Kendilerini "Türk İntikam Tugayı" olarak tanıtan bu kişiler kimdir, kime ve neye hizmet etmektedir, kolluk kuvvetleriyle bağlantısı nedir, açıklamak zorundasınız.
Tabii ki bunlarla sınırlı değil, kadınlar, protestocu kadınlar tecavüz tehdidiyle, cinsel taciz tehdidiyle aşağılandılar ve böyle bir muameleye de maruz kaldılar. Bu durumun kadınlar boyutu buyken çocuklar için de başka bir boyutu var: Bugün, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nden bahsediyoruz ama çocuklara işkenceden de yine söz etmek zorunda kalıyoruz. Çocuklar ters kelepçeyle, zorla, işkenceyle polis araçlarına, zırhlı araçlara bindirildiler. "Siz hayırdır?" demek istiyoruz, "Batman düşman yurdu mu, Batman bunu mu hak ediyor?" diyoruz.
Bu şiddet rejiminin arkasında yalnızca diktatörlük değil, aynı zamanda iktidarın kendi çaresizliği de vardır. Halkın iradesini gasbedenler bu gaspın halk tarafından kabul edilmeyeceğini bildiği için kürdistanda şiddetin dozunu arttırıyorlar. Ancak biz bütün bu zulme rağmen, bütün bu baskıya ve şiddete rağmen direnişe ve boyun eğmemeye nasıl devam ettiysek, aynı şekilde çözümü, onurlu barışı, özgürlüğü çağırmaya ve savunmaya devam edeceğiz. "Kayyum değil, demokrasi; tecrit değil, özgür de." diyeceğiz. Türkiye'nin demokrasisi halkın cesaretiyle yeniden yükselecek ve demokrasi bu halkın kendi elleriyle yeniden bu topraklarda inşa edilecek. Bu yüzden demokrasi karanlık bir düzenin çöküşüyle de ama aynı zamanda halkın aydınlık mücadelesi de bu topraklara halkın eliyle armağan edilecek.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)