GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:19
Tarih:14.11.2024

MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 164 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin içerisinde öncelikle kamu görevi yaparken avukatlık stajı yapmak üzere başvuruda bulunanların, avukatlık stajı yapmak isteyenlerin durumuyla ilgili Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında oluşan müphem durumu gideren bir düzenleme var. Her ne kadar avukatlık stajı yapmak isteyenlerle ilgili bir düzenleme varsa ve buna çözüm üretiliyorsa da aynı zamanda kamu görevlisi olup avukatlık görevini yapan yani kamu avukatı olan kişilerin de meslektaşlarımızın da yaklaşık 1980'li yılların başından beri birikmiş olan sorunlarının da mutlaka ayrıca konuşulması ve üzerinde bir çözüm üretilmesi gerekiyor. Gerçekten de 1982 yılında oluşturulan eşitsizliğin günden güne derinleşmesiyle birlikte, günden güne bu çatlağın büyümesiyle birlikte bugün kamu avukatlığı artık hem iş yükü anlamında hem hukuki statüsünün belirsizliği nedeniyle çekilmez bir hâl aldı ve nitekim de kamu avukatlarından da çok ciddi miktarda istifa haberleri alıyoruz yani her gün onlarca kamu avukatının mesleği bıraktığına ilişkin haber alıyoruz. Üstelik de kamu avukatlığı artık hukukçular için tercih edilen bir nokta olmaktan uzaklaştı. Bunun elbette ki bazı sebepleri var çünkü kamu avukatlığı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36'ncı maddesinde tarifi yapılan bir meslek türüydü. Avukatlığın bağımsızlığı yani Avukatlık Kanunu'yla yapılan tarif bir tarafta, biz aynı zamanda yüksek disiplin gerektiren ve ona göre örgüsü oluşturulmuş olan Devlet Memurları Kanunu'nun 36'ncı maddesinde bu mesleği bir kere daha tarif etmek suretiyle farklı bir hukuki statü oluşturduk. Tabii ki zaman içerisinde Devlet Memurları Kanunu dışında 2 tane daha yeni kamu avukatlığı formu ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle getirilmiş bulunan KİT'lere ilişkin kamu avukatlarıydı, diğeri de İş Kanunu hükümlerine göre çalışan kamu avukatlarıydı. Dolayısıyla, şu an hukuki rejimimiz içerisinde birbirinden farklı şekilde tarif edilmiş, aynı işlevi gören, kamu avukatlığı yapan, devletin yargı organlarında temsil görevini gerçekleştiren ama birbirinden farklı ücret alan, birbirinden farklı iş yüküyle karşı karşıya olan ve birbirinden farklı mesai kavramları olan kamu avukatlarını teşekkül ettirmiş olduk. 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle işte bu 3 farklı statünün en azından belli bir çatı altında birleştirilmesine ilişkin bir umut doğmuştu, kamu avukatlığı baştan tarif edilecekti fakat 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle ortaya birtakım yeni sorunları da beraberinde getirdik. 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde bir taraftan kamu kurum ve kuruluşlarına dışarıdan, kamu avukatlarına ek olarak serbest piyasadan, serbest avukatlardan hizmet temini yolunun önünü açtık, bir belirsizlik bu oldu; diğer yandan da yine, kamu avukatlarının statüsüyle ilgili tarif ve tanımlamaları yapmaktan maalesef oldukça uzaklaştık. Ve en nihayetinde, bugün sayıları binlerle ifade edilen kamu avukatlarımız nitelikli bir eğitim almış olmalarına rağmen, hukuk fakültesi mezunu olmalarına rağmen aynı kurumda bu kadar nitelik gerektirmeyen işleri yürüten kamu görevlilerinden maalesef ki çok daha düşük bir ücretle ama çok daha ağır bir mesaiyle çalışmak mecburiyetinde kaldılar, bununla karşı karşıya geldiler. Bu, temel bir sorun olarak ortada duruyor ve yaklaşık kırk yıldır, bunun da otuz yılında çok daha aktif bir şekilde kamu avukatları kendi sorunlarının çözümü konusunda bir gayret içerisindeler. Nitekim, yargı reformu strateji belgesinin ilanı aşamasında Sayın Cumhurbaşkanımız da bu sorunun varlığını ifade etmek suretiyle bunun mutlaka çözülmesi gerektiğine işaret etmişti ancak hâlihazırda bu konuyla ilgili maalesef ki binlerce kamu avukatımız bir çözüm bekliyor.

Bu bir sorun olmanın ötesinde, bir başka sorunumuz var; birbiri ardına açılan hukuk fakültelerinin sanıyorum ki bugün sayısı 150'ye doğru ilerliyor ve sadece içeride açılmış olan hukuk fakülteleri dışında aynı zamanda da yurt dışındaki birçok üniversitenin Türkiye'de denklik alması nedeniyle yurt dışından da ciddi miktarda hukuk fakültesi mezunu olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu mesleği icra ve ifa etmek için görev almaya çalışıyorlar. Dolayısıyla, bugün 80 bine yakın diploma bekleyen hukuk fakültesi öğrencisinin de sisteme girmesiyle beraber maalesef ki hem hukuk eğitimindeki nitelik, hukuk eğitimindeki kalite günden güne düşerken nitelikli bir meslek grubu olan hukukçuların her geçen gün mali durumları, ekonomik durumları da çok doğal olarak geriye doğru gidiyor. Dolayısıyla mutlaka ama mutlaka iki aşamalı bir planı devreye sokmak mecburiyetimiz var. Bunlardan bir tanesi, sayıları her geçen gün artan hukuk fakültelerine ve kontenjanlarına mutlaka ama mutlaka esaslı bir düzenlemeyle çekidüzen verilmesi gerekiyor. Hukuk fakültesi mezunu sayısının mutlaka azaltılması gerekiyor ama bir de aynı şekilde, şu an sosyal hayatın içerisinde konum, statü sahibi olmaya gayret gösteren hukukçu arkadaşlarımız var, bunlar için de özlük haklarının baştan düzenlenmesi, statülerinin baştan düzenlenmesi, ücretlerinin mutlaka baştan düzenlenmesi şeklinde esaslı bir plan dâhilinde kamu avukatlığı cazip bir mecra hâline getirilerek en azından şu anda meslek bekleyen, bir iş bekleyen hukuk fakültesi mezunu arkadaşlarımızın da kamu avukatı olarak yönlendirilmelerinde mutlaka ama mutlaka fayda olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda, birbirinden farklı şekilde tarif edilmiş bu kamu avukatlığı statüsünün de tek bir yasal düzenlemeyle ve tek bir tanımlamayla, tek bir statüyle makul ve mantıklı bir zemine getirilmesi lazım.

659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yapılan esaslı bir başka hata daha vardı, o da Avukatlık Kanunu'nda yargı organları önünde vekillik görevi münhasıran avukatlara ait olmasına rağmen buna getirilen istisnaydı. 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle hukuk müdürlerine ve yine hukuk müşavirliği içerisindeki muhakemat müdürlerine davalarda temsil yetkisi de verilmek suretiyle avukatlık mesleğine bir istisna tanındı. Bu istisnanın ötesinde, hukuk fakültesi mezunu olan avukatların hukuk fakültesi mezunu olmayan amirlerinin altında görev yapması uygun görülmek suretiyle de avukatlığın bağımsızlığına da ciddi bir istisna getirildi, ciddi bir darbe vuruldu. Dolayısıyla, tekrar en baştan ifade etmem gerekirse tek bir yasal düzenleme çerçevesinde kamu avukatlarının özellikle ücret haklarının, karşı karşıya oldukları ağır iş yükünün karşılığı olacak ücret haklarının kendilerine tekrar mutlaka tesis edilmesi gerekiyor.

Aynı zamanda, Avukatlık Kanunu'nun 166'ncı maddesinde dava sonunda hükmedilen ücretin avukata ait olduğu belirtiliyor olmasına rağmen kamu avukatlarına bu ücretin verilmediğini, buna bir istisna ve sınırlama getirildiğini biliyoruz. Devletin en büyük davalarını teslim ettiğimiz, kendilerini geliştirme mecburiyeti içerisinde olan, mutlaka ama mutlaka mesleki donanımlarını her gün arttırmak dolayısıyla da iyi bir sosyal konumda olmak mecburiyeti olan avukat arkadaşlarımızın hak etmiş oldukları bu vekâlet ücretlerinin herhangi bir sınırlamaya ve istisnaya tabi tutulmaksızın kendilerine verilmesinin bir yasal düzenlemeyle mutlaka teminat altına alınması gerektiğini ifade ediyorum.

Sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)