GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dünya Diyabet Günü'ne, cezaevlerindeki olumsuzluklara, kayyımlara ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:19
Tarih:14.11.2024

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi bugün Dünya Diyabet Günü. Dolayısıyla ülkemizde de diyabet hastası olan yaklaşık 8 milyon vatandaşımız bulunuyor; bunların bir kısmı da çocuk. Tip 1 diyabetle mücadele etmek mümkün, bunun tedavisi mümkün. Bunun için gerekli koşulların sağlanması için Sağlık Bakanlığı nezdinde bu konuda defalarca önerge vermemize rağmen, bütçeden buna daha fazla kaynak ayrılmasına yönelik taleplerimize rağmen her zaman olduğu gibi göz ardı edildi. Tip 2 diyabette de yine tedavi masrafları çok yüksektir. Bu konuda da gerekli desteğin vatandaşlara verilmesi gerekirken bırakın gerekli desteğin verilmesini, şeker ölçüm "strip"lerinin bile büyük bir kısmı vatandaşa ödettiriliyor. Bunun 150 lira olan maliyetinin 40 lirasını devlet karşılarken 110 lirası vatandaşa yük olarak yansıyor. Bu konuda hem duyarlılık anlamında hem de farkındalık anlamında mutlaka Sağlık Bakanlığı üzerine düşeni yapmalı, bütçeden bu konuda daha fazla kaynak ayrılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevleri konusunu ısrarla dile getirmeye devam edeceğim ta ki Adalet Bakanı çıkıp bu konuda üzerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirene kadar. Bakın, Antalya S Tipi Cezaevi, dün de bahsettim, buradan Harun Ölmez ve Mehmet Ayas isimli mahpusların mektupları geldi. Bu mektuplara baktığımızda hukuksuzluk, işkence, her türlü hak ihlali var ama ilginç bir şeyi size aktarmak istiyorum. Mahpusların haftada on saat spordan yararlanma, sosyal faaliyetlerden yararlanma hakkı var. Bu hak gasbediliyor, bu hak gasbedilmekle kalmıyor, daha sonra iyi hâl meselesi üzerine deniliyor ki: "Hiçbir etkinliğe katılmadınız. Dolayısıyla iyi hâl göstermiyorsunuz." Ya, böyle bir akıl, böyle bir işkence, böyle bir yöntem, böyle bir hak ihlali olabilir mi? Hem engelliyorsunuz hem de ondan sonra kalkıyorsunuz diyorsunuz ki: "Katılmadınız, o yüzden sizi iyi hâlden yararlanma haklarından da mahrum ediyoruz." Hatırlayın, daha önce de bununla ilgili bu tür açıklamalarda bulunmuştuk, demiştik ki: "Kitap okuyorsun, ceza; kitap okumuyorsun, ceza." Burada da spora katılmama cezası var ama spora katılmayı engelleyen bizzat cezaevi yönetimi. Bunlar cezaevi müdürü, yöneticisi değil âdeta gestapo üyeleri gibi davranıyorlar. Bütün mahpuslara yaklaşımdaki zihniyet aynen budur.

Başka bir olumsuzlukla da karşı karşıyayız cezaevlerinde, o da şu: Otuz yılını doldurmasına rağmen insanların tahliyeleri engelleniyor ve bunu engellerken de bu idare gözlem kurulunun açıklamaları, gerçekten, acımasızlığın geldiği yeri bize gösteriyor. Ne diyorlar biliyor musunuz? "Biz, sizi burada altı yıl daha tutacağız." En son Maltepe Cezaevinde Sinan Bülbül'ün yüzüne bunu söylüyorlar. "Biz seni altı yıl daha burada tutacağız." Yani otuz yılını doldurmuş, salıverilmesi gereken tutsağın yüzüne bunu söylüyorlar ve bunu da bir intikam duygusuyla yapıyorlar. Gerçekten bunlar birer kamu görevlisi mi yoksa başka bir şey mi bunu anlamaya çalışıyoruz ve hâlâ Adalet Bakanı sessiz. Kendisini ilgilendirmeyen her konuda konuşuyor Adalet Bakanı; kendisini ilgilendiren, insan haklarını ilgilendiren, hukuku ilgilendiren hiçbir konuda bir açıklaması yok, bir icraatı yok. Böyle Adalet Bakanlığı tabii ki yapılır. Adalet Bakanının tek derdi adalet saraylarının yeniden inşası yani bu müteahhitlik aklına o da kendisini kaptırmış.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayyım... Kayyımlar geleli on gün oldu, on günde, ondan fazla, hepsi birer suç işledi. Zaten 2016-2024 aralığında biz bunların nasıl birer suç makinesi olduğunu defalarca kanıtladık. Her türlü suçu işliyorlar. Bunlar da gelir gelmez, on gün içinde -hem Mardin hem Batman Valileri hem de Halfeti Kaymakamı- dur duraksız suç işlemeye devam ediyorlar ve suçları, ilk suçları, ilk icraatları... Bir kere, demokrasi düşmanı olduklarını biliyoruz, Kürt düşmanı olduklarını biliyoruz ama bir de kadın düşmanları. Kadınlara yönelik her türlü uygulamayı ortadan kaldırıyorlar. Kadınların işletmelerini kapatıyorlar. Kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye dair çalışan birimleri kapatıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Temelli.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Kadınları işten çıkartıyorlar yani akla hayale gelmeyecek bir kadın düşmanlığı ve bunlar aralarında herhâlde yarışıyorlar da ve bu süre gidiyor, aynı zihniyet, maalesef, devam ediyor.

Kayyım suçtur, kayyım darbedir, kayyım demokrasi düşmanlığıdır. Bu kayyımların bir an önce görevden el çektirilmeleri gerekmektedir. Demokrasinin, hukukun gereği neyse bu mutlaka hayata geçirilmelidir. Bu konudaki ısrar, aslında defalarca dile getirdiğimiz gibi, toplumsal barışı yok etmektedir. Toplumsal barışı sağlayabileceğiniz en önemli zeminler yerel yönetimlerdir, yerel demokrasilerdir çünkü halkın doğrudan katıldığı, söz yetkisinin bizzat hayata geçtiği alanlardır. Siz bu alanları gasbediyorsunuz, yok ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli tamamlayın lütfen.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşülüyor, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi aslında gerçekten önemli bir bütçe. "En fazla kaynağı biz buna ayırıyoruz. Bütçeden aslan payını eğitime ayırıyoruz." diye iktidar sürekli bununla övünüyor fakat bu aslan payının büyük bir kısmı zaten maaşlar, ondan sonraki ikinci kalemde yine müteahhitlere aktarılan kaynaklar dolayısıyla öğrencilerin eğitim hayatını, eğitim niteliğini yükseltmeye yönelik bir kaynak aktarılması söz konusu değil. Bırakın kaynak aktarmayı, belki de Mehmet Şimşek'in tasarruf performansında ilk sırada eğitim haklarının gasbı yer alıyor. Evet, taşımalı eğitim alanında yapmış olduğu tasarruf nedeniyle bu eğitim hakkından yararlanan öğrencilerin yarısı yararlanamıyor. Bunun sonuçları ne biliyor musunuz? Okul hayatını bırakıyor öğrenciler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temelli, son kez açıyorum, lüften tamamlayın.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bunun da en fazla yaşandığı il, maalesef, vekili olduğum Muş ili. Liseye giden öğrencilerin büyük bir çoğunluğu okulu bırakmış durumda. Temizlik, hijyen koşulları engellenmiş. Orada insanları üç günlüğüne çalıştırıyorlar ve günlük 566 lira veriyorlar yani kölelik ücreti.

Diğer taraftan "Öğrencilere bir öğün yemek..." dedik, ısrarla söylüyoruz. Sermayeden 3 trilyon lira vergi almaktan vazgeçenler -vergi harcaması yapanlar- öğrencilere bir öğün yemeği çok görüyor. Yumurta olmuş 8 lira. Yumurta endeksine göre maaşları, gelirleri artırmış olsaydınız bu ülkede biz, bugün, bu sefaleti konuşmayacaktık ama siz, bunları gasbede ede, sermayenin 3 trilyon lirasını bir kalemde onlara vergi harcaması eliyle aktarırken öğrenciye yemeği çok görüyorsunuz. Ben buradan Mehmet Şimşek'e bir kez daha sesleniyorum: Emekçiden...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Temelli.

SEZAİ TEMELLİ (Muş) - ...yoksul halktan, onların çocuklarının eğitim hakkından elini çek! Zaten yakında seni geldiğin yere, İngiltere'ye geri gönderecekler. Bence bir an önce çek git, daha da gelme!