GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:18
Tarih:13.11.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 164 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, yine bir torba yasayla karşı karşıyayız. Biz her seferinde temel hak ve özgürlüklerle ilgili konuları torba yasanın bir parçası hâline getirmeyin demekten sıkıldık ancak iktidar inatla önümüze getirmekten maalesef sıkılmadı. Birbirinden farklı konular aynı kanun teklifi içerisinde yasa yapma tekniğine aykırı bir şekilde önümüze getiriliyor; bu önemli bir sorun.

Değerli milletvekilleri, teklifin içerisinde kabul edebileceğimiz maddeler var, konular var ama tartışmalı konular da var; böyle olunca kanun teklifinin tamamına "ret" vermek zorunda kalıyoruz. Bakın, Genel Kurula gelen teklifin adı nedir? "Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi." Peki, biz en fazla hangi maddeyi tartışıyoruz ya da tartıştık? Teklifin 16'ncı maddesini. Bakın, bir tarafta Noterlik Kanunu, bir taraftan Türk Ceza Kanunu'nun 339'uncu maddesinde bir değişiklik yapılıyor "etki ajanı" diye adlandırılan ilgili madde. Maddenin geri çekilmesi olumludur yani iktidar partisindeki arkadaşlarımızın buradaki tepkileri göz önünde bulundurması önemlidir, bu anlamda kendilerini de tebrik ediyorum. Yeni bir düzenleme olacaksa da hukuka aykırı bir düzenlemeyle tekrar Meclis önüne gelinmemelidir.

Peki, biz bu maddeye neden itiraz etmiştik? Bu kayıtlarımızı düşelim ki önümüzdeki hafta bu konu yine tartışılacak. Gelin, maddeyi bir okuyalım, "Devletin güvenliği ile iç ya da dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir." diyor. Bakın, elbette gelişen teknolojiye göre yeni düzenleme ihtiyacı hasıl olabilir ama bu düzenlemeler hukuka aykırı olamaz; temel mesele bu. Bakın, bir hukukçu olarak şunu söylemek istiyorum: Hukuk fakültelerinde daha 1'inci sınıfta hepimize öğretilen bir ilke vardır, suçta ve cezada kanunilik ilkesi; öngörülebilirliği, belirliliği ve bilinirliği ifade eder. Yani hukukun belirlilik ilkesinden bahsediyoruz, yasaların açık ve anlaşılır olmasını ifade eder. Burada, bakın, suçun maddi unsurları vardır. Suçun maddi unsurları, suçun işlenmesi için hangi fiilin işlenmesi gerektiğini ifade eder.

Şimdi, buradaki en temel nokta burada. Peki, bu suçun yani düzenlenmeye çalışılan, geri çekilen suçun maddi unsuru nedir? Hangi fiil işlendiğinde, somut olarak hangi fiil işlendiğinde bu suç işlenmiş olacak? Devletin güvenliği aleyhine olan fiiller nelerdir? Hangi fiiller dizisinin devletin güvenliği aleyhinde olduğunu kim, hangi ölçülere göre tanımlayacaktır?

Bakın, eleştirimiz maddenin soyut olan metninedir, bunu özellikle not düşmek istiyorum. Hukukun üstünlüğü, demokrasi ve adaletin temel taşıdır. Yasaların belirsiz olması bireylerin hak ve özgürlüklerini tehdit eder ve hukuk güvenliğini de zedeler. Her birey hangi davranışların suç teşkil ettiğini bilme hakkına sahiptir. Bu nedenle yasaların açık ve net bir şekilde tanımlanması gerekmektedir. "Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz." diye de bir ilke var. Evet, burada yazılan metne göre kanunu bileceğiz ama hangi kriterlere ceza verileceğini bilmeyeceğiz çünkü soyut kriterler var. "Devletin çıkarları aleyhine" gibi belirsiz ifadeler içeren düzenlemeler -hepsini geçtim- hukukun temel prensiplerine aykırıdır.

Geçtiğimiz hafta -bakın, bam teli burası değerli milletvekilleri- burada bir tartışma yaşadık, Genel Kurulda İsrail'e ticaret konusuyla ilgili bir tartışma yaşandı. AK PARTİ Grup Başkan Vekili bir arkadaşımız "Muhalefetin bu söylemi İsrail ağzıdır." diye çok ağır bir ifade kullandı. Bir hâkimin de -bakın, en önemli nokta burası- böyle bir konuda, böyle bir eleştiride, böyle bir çalışmada aynı kanaati taşıması hâlinde -soruyoruz- sonuç ne olacaktır? O zaman, kişilerin subjektif değerlendirmesine bırakmadan objektif kriterler üzerinden bu düzenlemeyi yapmamız gerekir. Dış politikada yaşanan başka bir gelişmeyi eleştirdiğimizde hain mi olacağız, bunu sormak istiyoruz.

Bakın, değerli vekiller, Anayasa'ya, hukukun temel ilkelerine açıkça aykırı olan bu tür düzenlemeler ancak baskıcı ve otoriter rejimlerin başvurduğu yöntemler olabilir. Bu tür belirsiz yasal düzenlemelerin geri çekilmesi doğrudur, daha doğrusu ise bu Meclise hiç gelmemesidir. Bunun için, hukuka aykırı olarak bu düzenleme tekrar Meclise gelmemelidir.

Toplum olarak hukukun üstünlüğüne ve adaletin sağlanmasına olan inancımızı korumalı ve bu tür düzenlemelere karşı hep beraber durmalıyız. Şurası çok iyi anlaşılmalıdır: Bu tür düzenlemeler binlerce yıllık devlet geleneğimize zarar vermekten başka bir şey sağlamaz. Bunu tekrar okumak istiyorum, asıl derdimiz de burası; şurası çok iyi anlaşılmalıdır: Bu tür düzenlemeler binlerce yıllık devlet geleneğimize zarar vermekten başka bir şey sağlamaz. Kurumlarına güvenen gerçek bir hukuk devletinin bu tarz düzenlemelere ihtiyacı yoktur. Ancak üzülerek ifade etmek istiyorum ki son dönemde yaşadığımız birçok olay, özellikle iktidarın yanlış adımları maalesef devlet geleneğimizi yıpratmaktadır, asıl sorun da buradadır. Arkadaşlar, devlet gelenektir, devlet sürekliliktir, devlet devamlılıktır; iktidarlar geçicidir, devletler bakidir.

Bakın, devlet kurumunun yara almasından bahsediyoruz, asıl derdimiz bu. Mesela, şunu da söylemek istiyorum: Devletin önemli kurumlarının teamüllerinin, işleyişlerinin yok olmasından bahsediyoruz, üzerinde durmaya çalıştığım husus burası. Mesela, yılların birikimine sahip, süreklilik normunun gerekliliğini karşılayan; ehliyet, liyakatin tam da karşılığı olan cumhuriyet başsavcı vekillerinin en kıdemli cumhuriyet savcısı olması teamülü kimleri hangi sebepten ötürü rahatsız etmiştir? Benzer bir uygulama hatırlarsanız seçim kurulu başkanları için de maalesef yapılmıştı. Bu geleneğin terk edilerek bu kadar kritik bir atamanın HSK tarafından yapılacak olmasının sebebi nedir? "Efendim, emekliye ayrılıyorlar, sistem tıkanıyor." gibi eleştiriler geliyor. O zaman, arkadaşlar, emeklilik düzenlemesi yapmayı neden düşünmüyoruz? Liyakat yerine sadakat arzusu mudur buna sebep olan? Bunu da soruyoruz. Daha HSK'nin yapısındaki sorunları halledememişken, hâkim teminatı yerlerde sürünürken, coğrafi teminat sağlanamamışken cumhuriyet başsavcılığı vekâleti makamına müdahaleyi de ellerimizi kaldırarak onaylamamız bekleniyor; elbette karşı çıkacağız. Üzülerek görüyoruz ki dün kendi ideolojik çıkarları gereği demokratikleşmeyi askerî vesayet lehine engelleyen ve geciktiren bir zihniyet ve o zihniyetin ardına sığınanların yerini, bugün kendi güç alanını tahkim etmek için devletin her kademesine müdahaleyi uhdelerine alan ama bunu yaparken de tüm kurumsal teamül ve birikimleri yerle bir eden bir anlayış almış durumda; itirazımız da işte bu yanlış anlayışadır. Örnek mi istiyorsunuz? Mesela Devlet Planlama Teşkilatının lağvedilmesi. 2011'de kaldırıldı, yerine Kalkınma Bakanlığı kuruldu, o da 2018'de kaldırıldı. Acaba neden? Eğer bugün Devlet Planlama Teşkilatı ya da onun işlevini yerine getiren bir güzide kurumumuz olsaydı kamu-özel iş birliği projeleri bu derece hesapsız kitapsız, nesillerin geleceğini ipotek altına alır şekilde, iki elin parmaklarını geçmeyen adreslere teslim edilip hazinenin yani milletin emaneti bu derece çarçur edilebilir miydi? Bakanlıkların hafızası olan müsteşarlık kurumu... Bakın, bu kurum da lağvedildi maalesef, yerine de bakan yardımcılığı ihdas edildi. Müsteşarlık, geleneksel tecrübe, bilgi birikimi, süreklilik, kariyer ve liyakat prensipleri gözetilerek oluşturulmuş bir kadro iken, merkez ile taşra arasında önemli bir köprü vazifesi görürken, görev basamaklarının adım adım çıkıldığı bir ehliyet merkeziyken neden kaldırıldı, yerine de neden siyasi bir pozisyon ihdas edildi?

Sayıştay gibi önemli bir köklü kurumun -kurumsal bir kurumumuz- görev ve yetkileri maalesef budandı. Türkiye'nin en önemli kurumlarından biri olan Sayıştay kurumu bugün gerçek işlevini ortaya koyamaz hâle geldi. Gerçi ne demiştiniz arkadaşlar? "Sayıştay da açık arıyor." diye eleştirmiştiniz. Arkadaşlar, bu kurumun görevi zaten açık aramaktır, yanlışı aramaktır; bunu da özellikle paylaşalım. Bir başka...

Evet, kıymetli vekiller, bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bu düzenlemelerle sadece köklü kurumları lağvetmiyoruz, binlerce yıla dayanan devlet teamüllerimizi ve hafızamızı yok ediyoruz, endişemiz bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Şahin.

İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Türkiye gibi binlerce yıllık devlet yönetme geleneğine sahip bir hukuk devletine etki ajanlığı yasası gibi basit yasalar çıkarmak yakışmaz. Bu sadece uluslararası camiada bizim prestijimizi zedeler, hukuka olan güven sorununu ortaya çıkarır. "Ben yaptım oldu." zihniyetiyle bugünü kazanırsınız belki ama yarını mutlaka kaybedersiniz. Unutmayalım ki bu devlet, bu memleket hepimizin, çocuklarımızın ve torunlarımızın. Bir Kızılderili atasözü de şöyledir: "Yeryüzü atalarımızın mirası değil çocuklarımızın emanetidir."

Evet, değerli milletvekilleri, derdimiz devletimizin bekasıdır. Devletimizin bekası için yüzyıllardır uygulanagelen teamüllerin, kurumların yok edilmesine itirazımız vardır.

Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)