Konu: | Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 18 |
Tarih: | 13.11.2024 |
CHP GRUBU ADINA GÖKÇE GÖKÇEN GÖL (İzmir) - Kanun teklifinin bütünü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alıyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; inanın ki ben bu kanun teklifinizi çalışırken tek tek maddelerle ilgili desteklerimi veya itirazlarımı dile getirmeye niyetlenmiştim. Çünkü inanıyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne kadar birlikte çalışır, ne kadar birbirimizi anlayıp dinleyip tartışırsak milletimiz için de o kadar faydalı sonuçlar alabiliriz ama bugünkü koşullarda bu ne yazık ki mümkün olamıyor. Çünkü her ne kadar geri çekilmiş olsa da yeniden ısıtılıp gündeme getirilen birçok antidemokratik kanun teklifiyle karşılaşmaya devam ediyoruz.
Size bu kanun teklifinizle ilgili dört temel itirazımızı dile getireceğim. Birincisi, siz bu kanunları Mecliste değil yürütme organında hazırlıyorsunuz yani sizler hazırlamıyorsunuz. Bugüne kadar Adalet Bakanı defalarca açıklama yaptı; Grup Başkanınız, Grup Başkan Vekiliniz, Adalet Komisyonu Başkanımız, iktidar ortağınız defalarca açıklamalar yaptılar; biri "Yanlış anlaşıldı." dedi, bir diğeri "Taslakta hiç böyle bir madde olmadı." dedi; bir de size yakın medya organlarına sızan, sızdırdığınız haberler, metinler konuşuldu. Bugün de eleştirileri dikkate aldığınızı söylüyorsunuz, bu çok olumlu bir gelişme. Bu maddenin geri çekilmesinde emeği geçen Grup Başkan Vekillerimize, Adalet Komisyonu üyelerimize, hukukçu milletvekillerimize ve hepsinden önemlisi toplumsal muhalefete çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Fakat bir gün söylediğiniz ile diğer bir gün yaptığınız ne yazık ki birbirini tutmuyor. Kadının soyadı konusunda çok geç kalınmış, eşitlikçi bir düzenlemeyi hâlâ bekliyoruz. Bizim verdiğimiz kanun tekliflerini gündeme almıyorsanız, bizim önerilerimize ret oyu kullanıyorsanız, buyurun, eşitlikçi bir düzenlemeyi siz getirin; biz buna karşı çıkmayız, artık toplumun gerçek sorunlarına odaklanalım diyoruz.
Sayın milletvekilleri, biliyoruz, alıştırmaya çalışıyorsunuz; biliyoruz, normalmiş gibi davranalım istiyorsunuz ama demokratik bir ülkede kanunlar bu şekilde yapılmaz. "Kanun" dediğiniz şey yasama organında hazırlanır, yasama organında yapılır, bürokratların kıymetli desteği alınır fakat yasama yetkisi asla saraya devredilemez.
İkincisi, "torba kanun" diye bir şeyi hiçbir gerçek hukukçuya kabul ettiremezsiniz. Bir kanunla noterler hakkında işlerini kolaylaştıracak düzenlemeler yapıyorsunuz, aynı kanunla Hükûmetinize eleştiri getiren her vatandaşı çok ağır bir şekilde suçlayacak, çok ağır bir şekilde cezalandıracak başka maddeler getiriyorsunuz. Bu, demokratik bir ülkede olmaz.
Üçüncüsü, bölge adliye mahkemelerinde cumhuriyet başsavcı vekillerinin nasıl atanacağına dair düzenleme getiriyorsunuz. Size soruyorum: Böyle bir maddeye neden ihtiyaç duydunuz? Mevcut mevzuatta en kıdemli cumhuriyet savcısı cumhuriyet başsavcı vekili olarak görev yapıyor, şimdi ise hem kıdem şartını ortadan kaldırıyorsunuz hem de başsavcı vekillerinin sayısını birden çok olarak belirliyorsunuz. Ben size soruyorum: Neden bir tane doyurucu açıklama duyamadık maalesef? Şunu da sormak istiyoruz: Acaba istinaf mahkemeleriyle ilgili böyle bir düzenleme Ekrem İmamoğlu'nun istinaf mahkemesinde bekleyen davasıyla ve diğer siyasi davalarla ilgili olabilir mi?
Değerli arkadaşlar, ben daha çocuktum, tüm Türkiye bir şiir okuduğu için siyaset yasağıyla karşılaşan Recep Tayyip Erdoğan'ı konuştu ve Cumhuriyet Halk Partisi siyasetin yargı eliyle dizayn edilmesine ilk günden itibaren karşı çıktı. Peki, şimdi ne olacak? Bugünler geçtiğinde, devir değiştiğinde sizler siyaset yasaklarıyla mı anılacaksınız yoksa olgun bir şekilde demokrasiye saygı mı göstereceksiniz? Sizin önünüzde bir tercih var.
Dördüncüsü ve kamuoyunun da en çok ilgilendiği mesele etki ajanlığı. Burada söyleyeceklerimi, olur da maddeyi tekrar evirip çevirir, biraz daha yumuşatır, sivil toplumu razı etmeyi amaçlarsınız diye, tekrar getirirsiniz diye dile getirmeye önemli buluyorum çünkü Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu düşüncenin kendisine temelden itiraz ediyoruz. Etki ajanlığı yani devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları doğrultusunda suç işlemek. Mesela, ben merak ediyorum, Türkiye Cumhuriyeti devletinin iç veya dış siyasal yararları nedir? Bunu kim belirleyecek? Mesela Abdullah Öcalan'ın cezaevinden çıkmasını ve Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek kürsüde konuşmasını talep etmek iç veya dış siyasal yararlara aykırı mıdır, bu yararlara uygun mudur? Fethullah Gülen'i sağlığında bu ülkeye çağırmak, "Gel, bu hasret bitsin." demek iç veya dış siyasal yararlara aykırı mıdır, uygun mudur? Rahip Brunson'un serbest bırakılmasını savunmak ne zaman siyasal yararlara aykırı, ne zaman uygun olarak görülecek? İsrail'le yapılan ticaretle ilgili konuşmak siyasal yararlara aykırı mıdır, uygun mudur? Dün Meclise çağırıp bir akademisyen olarak dinlediğiniz Ahmet Özer'i savunmak bugün siyasal yararlarınıza aykırı mı olacak ya da Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanının sıklıkla övgüyle bahsettiği Ahmet Türk'ün hakkını savunmak bugün siyasal yararlarınıza aykırı mı olacak? Bunun gibi daha kaç iniş ve çıkış yaşayacağız? Vatandaşımız hangi görüşünüze göre hareket edecek? Hukukta belirlilik, hukuk güvenliği esastır. Ceza hukukunun temel prensiplerine göre bir kişi hangi fiilinin sonucunun ne olacağını bilmek zorundadır; bunu sağlamak zorundasınız. Yoksa bu dönemde Anayasa’nın ilk 3 maddesini değiştirme tartışmaları çıkardığınız gibi, Anayasa’nın 2'nci maddesini çoktan çöpe atmış olursunuz.
Sayın milletvekilleri, getirdiğiniz ve daha sonra tekrar da değerlendireceğinizi düşündüğümüz, öyle de söylediğiniz bu kanun teklifi yakın geçmişe kadar yürürlükte olsaydı Montrö Antlaşması'nı savunan bildiriye imza atan emekli amiraller etki ajanı olacaktı bugün. Güvenpark davasında PKK terör örgütünün katlettiği insanlarımızın ailelerinden tazminatları geri isteyen Danıştayı eleştirmek ajanlık olacaktı. 10 Ekim Gar katliamının ardından IŞİD terör örgütünün hedef aldığı insanlarımızın hakkını savunmak ajanlık faaliyeti olacaktı bugün. Dün alkışlayarak kabul ettiğiniz, bugün de şeytanlaştırdığınız İstanbul Sözleşmesi'ni savunan, katledilen her kadının davasına sahip çıkan kadın platformları bugün ajan olacaklardı; ana akım medyada artık kendine yer bulamayan bağımsız gazeteciler bugün ajan olacaktı; bilimsel projeleri için uluslararası fonlara başvuran, burada sizlerin fon vermediği bilim insanları bugün ajan olacaklardı; Akbelen'de ağaçlarına sahip çıkanlar, Kaz Dağları'nda yeşiline, doğasına sahip çıkanlar bugün ajan olacaklardı; yakınları için mezar isteyen, bir adalet isteyen Cumartesi Anneleri ajan olacaktı; Çorlu tren katliamında evladını kaybeden anneler bugün ajan olacaktı, Gezi'de çocukları öldürülen insanlar bugün ajan olacaktı. Şunu söyleyebilirsiniz, "Ajanlıktan ceza almak için aynı anda başka suçun da işlenmiş olması gerekiyor." diye bir itiraz dile getirebilirsiniz ama bu itirazınız geçerli olmayacak çünkü siz bütün bu saydığım insanları yargıladınız zaten, uydurma suçlarla yargıladınız zaten. O yüzden, kimse kimseyi kandırmasın arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, teklifte "devlet veya organizasyon" deniyordu. Mesela bu organizasyona -merak ediyorum- Türkiye Cumhuriyeti olarak kurucusu olduğumuz, bizim de görev yaptığımız Avrupa Konseyi dâhil midir, değil midir; uluslararası insan hakları örgütleri dâhil midir, değil midir? Bunlara cevap bekliyoruz. Ben size söyleyeyim, bu yasa geri gelirse akademisyenler, dernekler, sivil toplum örgütleri ve gazeteciler için çok ağır bir şekilde ajanlık suçlaması yöneltilecek.
Millî İstihbarat Teşkilatı Hukuk Müşaviri Komisyonda bu teklifle ilgili konuştuğunda bazı açıklamalarda bulundu. Kendisinin tüm anlattıklarından şu sonucu çıkarıyoruz: Ülkemizde tehdit, şantaj, iftira, insan kaçırma, uyuşturucu suçlarının cezaları ya da bu cezaların yatarı yeterli olmadığı için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyuluyor ve yepyeni bir suç üretiliyor. Bu söylemler, MİT Hukuk Müşavirinin Komisyondaki bu söylemleri adalet sisteminin, yargı sisteminin doğru işlemediğinin bir itirafı aslında ama sorunu çözmenin yolu da bu kadar muğlak bir kanun getirmek değil. Bugün eleştirilerden rahatsız oluyor olabilirsiniz; bizlerin, vatandaşımızın konuşmasını istemiyor olabilirsiniz, caydırıcı bir etki yaratarak iktidarınızı sonsuz kılmak istiyor olabilirsiniz; uzun süredir de politikanız bu zaten. İktidara gelirken söyledikleriniz ile yirmi iki yıllık karnenize bakanlar "Nereden nereye..." diyorlar bugün ama unutmayın, sizi getiren halk geldiğiniz gibi geri göndermeyi de bilecek. 31 Martta Cumhuriyet Halk Partisini 1'inci yapan halkın gücü artık sizlerin arkasında yok. İstediğiniz kadar deneyin, susturamazsınız; insanların düşüncelerini, sözlerini, davranışlarını "ajanlık" gibi hakaretlerle cezalandıramazsınız; Gürcistan halkına haksızlık olarak gördüğünüzü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına dayatamazsınız. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak en başından itibaren kararlılıkla direndiğimiz bu maddeyi, etki ajanlığı utancını yalnızca bugün değil bütün gündeminizden kalıcı olarak çıkarın, Anayasa ihlallerine bir an önce son verin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Gökçen Göl.
GÖKÇE GÖKÇEN GÖL (Devamla) - Kalan son zamanlarınızda,hurdacılık yapan bir annenin 5 çocuğuna nasıl bakacağını, o çocukların nasıl öldüğünü, neleri yanlış yaptığınızı, kimleri yoksulluğa terk ettiğinizi bir tekrar düşünün; Diyarbakır'da bir çocuğun nasıl katledildiğini hâlâ aydınlatamadığınızla bir yüzleşin; kaç tane istismarcıyı serbest bıraktığınızı, kaç cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin hangi koşullarda kaldığını bir tekrar düşünün; beraat etmiş insanları nasıl fişlediğinizi, KHK'lileri ve ailelerini sivil ölüme nasıl mahkûm ettiğinizi bir tekrar düşünün; uyuşturucuya bulaşan gençlerin ailelerinin "Keşke ölseydi de bu hâlini görmeseydim." sözlerini bir tekrar düşünün değerli milletvekilleri; mülakatları kaldırma sözü verip de hayallerini yıktığınız o gencecik öğretmenleri bir düşünün. Hak arayanla daha fazla uğraşmak yerine kalan zamanlarınızı böyle değerlendirmeniz memleketin faydasına olacak.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)