GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:13
Tarih:30.10.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve değerli halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Zindanda direnen yoldaşlarıma da buradan selamlarımı, saygılarımı iletiyorum. Görüşmekte olduğumuz Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi iktidarın pragmatik siyasi beklentilerini karşılamaya dönük olarak, birbiriyle alakasız farklı konularda yasal düzenlemelerin bir araya getirildiği torba yasa yöntemiyle hazırlanmıştır. Bu yöntemle, hepimizin bildiği gibi, farklı hukuk alanlarına ilişkin birçok düzenlemenin arasında gizlenen bazı tekliflerin toplumsal ve politik muhalefetin direncine takılmadan geçirilmesi amaçlanmaktadır. Yasa yapım süreçleri demokratik süreçlerin işletildiği, toplumsal katılımın sağlandığı, diyalog ve müzakere süreçlerinin yürütüldüğü, şeffaf ve demokratik yasa yapım süreçleri olarak işletilmekten çok uzaktır. Hukuk devletlerinde yasaların herkes tarafından ulaşılabilir, açık ve anlaşılır olması gerekmektedir. Böylece halkın yasaları bilmesi, anlaması, hak ve sorumluluklarını bilmesi amaçlanmıştır. Ancak birbiriyle alakasız kanunlarda bir arada ve aralarında ilişki bulunmayan farklı konularda yasal düzenlemeler yapılması, bırakın sıradan bir yurttaşı, hukukçuların dahi yasaları takip etmesini zorlaştırmaktadır. Torba yasalarla halkın hakları ve hayatlarına dokunan kararlar alınmaktadır. Hukuk devletlerinin dayandığı hukuki güvenilirlik, hukuki belirlilik ve hukuki tutarlılık ilkeleri ihlal edilmektedir. Kanun tekliflerinin hazırlık aşamalarında toplumun ilgili kesimlerinin temsilcileri olan odalar, sendikalar, dernekler, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partilerin görüşleri alınmadan komisyon süreci başlatılmaktadır. Yasa teklifiyle doğrudan ilgili kesimlerin görüşleri alınmamaktadır. Bu antidemokratik yasa yapma süreci, halk egemenliğine yönelik en büyük darbelerden biridir çünkü halkın cebinden toplanan vergilerden tutun da halkın kaderini belirleyen birçok düzenleme devlet, toplum, vatandaş mutabakatı kurulmadan kabul edilmektedir. Hiçbir maddesi için ilgili kurumların ve siyasi partilerin görüşü alınmamıştır. Örneğin, kadının soyadına dair kanun metnindeki Anayasa’ya aykırı düzenleme, kadın kurumlarından görüş alınmadan Komisyona getirilmiştir. İnsanlar arasındaki eşitsizliklerin en yaygın şekillerinden biri kadın ve erkek arasındaki eşitsizliktir. Türkiye'deki mevzuatta bu cinsiyet eşitsizliği hâlâ varlığını sürdürmektedir. Torba yasada teklif olunan yasal düzenlemeyle, kadının evlendiğinde kendi soyadını kullanması engellenmeye devam edilmektedir. Bugün nüfus müdürlüklerinde evlilik sonrası kendi soyadını kullanmak isteyen kadınlar yasada dayanak olmadığı ve kendilerine bir bilgi gelmediği gerekçesiyle geri çevrilmektedir. Kadınların soyadlarıyla ilgili on yıllardır verdiği mücadelenin kazanımı olan AYM kararının hilafına yapılan düzenleme süreklileşmiş bu saldırıların son halkası olarak karşımıza çıkmaktadır, kadınların Anayasa Mahkemesi başvurusuyla kazandığı soyadını kullanma hakları ellerinden alınmaktadır. Yargı paketi taslağında gördüğümüz şey şu: Ortada Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılığına işaret eden bir AYM kararı yokmuş gibi AYM’nin iptal ettiği hüküm aynen geri getirilmek isteniyor. Üstelik yasa koyucu eski hükmü aynen tekrar ederken bunu son derece patriarkal bir yorumla gerekçelendiriyor yani AYM kararı örneklerini ne yazık ki giderek daha çok gördüğümüz üzere bir kez daha uygulanmıyor; bu, kabul edilemez. Bu, sadece kadınların sorunu değil, demokratik bir hukuk devletinde yaşamak isteyen herkesin sorunudur. İktidar, kadın-erkek eşitliğinin yerine aile içindeki geleneksel cinsiyet rollerinin çizdiği sınırlar içerisinde kadının tanımlanması yaklaşımını esas alıyor. Bir günde 7 kadının erkekler -ki çoğu boşanmak istediği erkekler- tarafından katledildiği bir ülkede kadın cinayetlerinin önlenmesi için seferberlik ilan edilmesi gerekirken kadınların elde ettiği hakların engellenme çabaları kadın politikalarının özetidir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre 2023 yılında erkekler tarafından 315 kadın katledilmiş, 248 kadın şüpheli şekilde ölü bulunmuştur. Yine, 2024 yılının ilk altı ayında erkekler tarafından 205 kadın katledilmiş, 117 kadın şüpheli şekilde ölü bulunmuştur. Kadın kırımı verilerinin yükselen bir seyirde olması ile iktidarın kadın politikalarının yıl yıl kadın aleyhine seyretmesinin güçlü bir bağı bulunmaktadır. Bu torbada yer alan sorunlu başlıklardan bir diğeri Türk Ceza Kanunu ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’da belirtilen suçlarla ilgili şirketlere ve mal varlığı değerlerine kayyım atanabilmesine imkân tanıyan geniş yetkilerin verilmesidir. Bu yetki Anayasa’ya birçok madde bakımından aykırılık teşkil etmektedir. Öncelikle, işlenen bir suçun tespiti, soruşturulması ve yargılama sonucu ceza verilmesi gibi yetkilerin asli birer yargı yetkisi olması karşısında, bütün bu sürecin yürütme organının bir bileşeni olan Bakanlığın soruşturma iznine bağlanması Anayasa’yla düzenlenen kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Teklif maddesiyle öngörülen ve yürütme organına soruşturma izni verme yetkisi sunan düzenleme anayasal düzlemde “yargısal yetki” şeklinde tanımlanmış olan soruşturma yetkisinin yürütme organı eliyle gasbedilmesi anlamına gelmektedir. Madde, mülkiyet hakkına ölçüsüz ve keyfî müdahale imkânını getirmekte, yargılamasız ceza söz konusu, burada apaçık hukuka aykırılıklar sorununu içermektedir. Torba yasayla ilgili bir başka hüküm, Anayasa Mahkemesinin 2023/221 sayılı Kararı… 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17'nci maddesinin değiştirilmiş hâli olan eğitim, adli hizmet ve spor tesisleri ile ceza infaz kurumlarının devlet ormanları üzerinde kurulmasına izin veren hükmü Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi orman alanlarının korunmasının anayasal bir zorunluluk olduğunu ve kamu yararının dahi bu zorunluluğu ortadan kaldıramayacağını belirtmiştir. Bu bağlamda geçici maddenin (3)'üncü fıkrası Anayasa’nın 169'uncu maddesine aykırı olup devlet ormanlarının adli hizmetler ve ceza infaz kurumları gibi amaçlarla kullanımına izin verilmesi anayasal yükümlülüğe aykırıdır. Ülkenin içinde bulunduğu mevcut politik koşullar da hukuk ve yargının sorunları ve bu sorunların çözüme kavuşturulması bazı kanunlarda değişiklik yapılmasıyla giderilebilir bir durumda değildir. Toplumun çeşitliliği, ekonomik sorunlar, sosyal sorunların temel çözüm noktası, yeniden toplumsal uzlaşmanın sağlanması gerekliliği Anayasa'da gerekli değişikliklerin yapılması zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Dokuzuncu yargı paketine ilişkin aylardır AKP iktidarı tarafından halk bilinçli olarak beklenti içerisinde bırakılmış ve Meclise “yargı paketi” adı altında sunulan yasa teklifiyle hayal kırıklığına uğratılmıştır. Maalesef, önceki yargı paketleri gibi bu paketi de yargı sistemindeki en önemli sorunlarını gündemine almamış, çözüm üretmemiştir. Nasıl ki önceki sekiz yargı paketi yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yok eden düzenleme ve uygulamaları Türk Ceza Kanunu'nun ifade ve barışçıl toplanma hakkını sınırlandıran hükümlerini, uzun tutukluluk sürelerini ve kamu sektöründen keyfî ihraçların sebep olduğu hak ihlallerini, ifade özgürlüğüne gelen kısıtlamaları; ayrımcı, insani olmayan infaz rejimini, kadına ve çocuğa yönelik suçlarda haksız tahrik indirimini ve benzerini ortadan kaldırmadıysa bu yargı paketi de bunların hiçbirini ortadan kaldırmayı kendine dert edinmemiştir. Bu yargı paketiyle birlikte gelen tüm yargı paketleri bırakın toplumsal sorunları ve yargıdaki çürüme sorununu çözmeyi, tam aksine toplumsal sorunları ve yargıdaki çürümeyi derinleştirmiştir. Türkiye’de yönetim ve hukuk pratiğinde hemen her dönem yapısal bir sorun olarak var olan ayrımcılık ve ötekileştirme sorunu, son yüzyılda ciddi bir demokrasi ve hukuk krizine dönüşmüş durumdadır. Bu ayrımcılığın ilk elden ve en şiddetli yansıdığı mekânlar hapishanelerdir. Ağır hasta mahpuslar tedavi olabilmek için tahliye talebiyle yaptıkları tüm başvurulara rağmen, başvuru süreçleri sürüncemede bırakılarak ve tıp etiğine uygun olmayan, bilimsel ölçütlerden yoksun ve tekelleşmiş Adli Tıp Kurumu raporları gerekçe gösterilerek tahliye edilmemektedir. Düzenlenen torba yasalarla, siyasi mahpuslara uygulanan düşman ceza hukukuyla mahpusların infazlarının yakılması, tedavi hakları ve dolayısıyla yaşam haklarının engellenmesi, işkence ve benzeri sebeplerle cezaevlerinden her gün yeni ölüm haberlerinin gelmesini engellemeyecektir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Düşünmez, lütfen tamamlayın. ONUR DÜŞÜNMEZ (Devamla) - Önümüzdeki teklif metninin halklar için tercümesini yapacak olursak tecrit politikalarına ısrar edileceği, bağımsız yargı ilkesine ilişkin sorunların derinleşeceği, kadın haklarının gasbına devam edileceği, cezaevindeki yüzlerce ağır hasta mahpusun ölüme terk edileceği, AYM kararlarına uymama hâlinin teamül hâline geleceği, kısacası yargı alanındaki tüm sorunların katlanarak devam edeceğidir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)