Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 13 |
Tarih: | 30.10.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA ZÜLKÜF UÇAR (Van) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Ben bugün burada Adalet Komisyonunun görüşmeleri üzerine, yargı paketinin görüşmeleri üzerine söz aldım ama öncelikle ekran başında bizleri izleyen milyonları saygıyla selamlıyorum. Şu an Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan görüşmeler içerisinde salonda çok az sayıda milletvekili olması hasebiyle konuşmamı ağırlıklı olarak topluma, halkımıza yapacağım. Belki konuşmamın devamında özellikle AKP sıralarında 1 milletvekili varken daha fazlası gelir, daha fazlasına hitap ederiz diye düşünüyorum. Tabii, konuşmamda yine bu sabah itibarıyla halkın iradesinin gasbedilerek gözaltına alınan ve şu an itibarıyla ifadeleri alınmak üzere adliyeye getirilmiş olan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer için de birkaç kelamda bulunmak istiyorum. Bugün gözaltı sonrasında yapılan açıklamada kendisinin gözaltı gerekçesi olarak iki gerekçe ortaya konuldu: Birincisi, geçmişte yaklaşık yedi yıl öncesinde başlamış olan bir soruşturma gerekçe gösterildi; ikincisi de yine geriye dönük on yıllık süre boyunca iletişimin tespiti sonucunda yapılan görüşmelerinin suç içerdiği ve örgüt mensuplarıyla görüşme kaydının olduğu yönünde bir değerlendirme yapıldı. Birincisi, yedi yıllık bir soruşturmadan söz ediyoruz ama devlet tuzak kuruyor ve devlet, netice itibarıyla Ahmet Özer’in Esenyurt Belediye Başkanı olmasına müsaade ediyor, yedi yıl önce başlatılan bir soruşturma kapsamında bugün gözaltına alınıyor. İkincisi, geriye dönük olarak on yıllık bir süre kapsamında yapılan iletişimin tespiti doğrultusunda suç kayıtları ve iletişimin dinlenmesi kaydıyla suç delillerinin ortaya çıkarıldığı iddia ediliyor. Adalet Komisyonu Başkanı aynı zamanda bir akademisyen; Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135'inci maddesi çok açıkken, özellikle örgütlü suçlarda dinleme sürelerinin maksimum altı ay olacağı açıkça belirtilmiş olmasına rağmen geriye dönük olarak o on yıllık kayıtlara nasıl ulaşıldı? On yıl boyunca Ahmet Özer dinlendi mi? On yıl boyunca Ahmet Özer dinlendiyse o zaman bu toplumun tamamı dinleniyor. O zaman bu ülke bir istihbarat ülkesidir diyebilir miyiz? O zaman bu ülke on yıl boyunca vatandaşına tuzak kuruyor, her seferinde dinliyor, on yıl önceki kayıtlarını çıkarıp bugün kullanabiliyor. Peki, mahkemeler? Mahkemelerin verebileceği maksimum sürelere ne oldu? Ceza Muhakemesi Kanunu ne oldu? Çöpe mi attık? Biz biliyoruz, sizin bütün derdiniz kent uzlaşısı. Kent uzlaşısı kapsamında seçilmiş olan halkın iradesini bugün tutukladınız, gözaltına aldınız; “tutukladınız” dedim ama umarım öyle bir sonuç gelişmez, bir an önce serbest bırakılır ama bugün yapılanlar tarihe yine kara bir gün olarak geçiyor tıpkı kürdistanda yıllardır uygulanan halkın iradesinin gasbedilmesi gibi, kayyum politikaları gibi. Bir an önce bu hukuksuzluklara, bu garabet sisteme son verilmelidir. Değerli milletvekilleri, yönetimin toplumsal doğaya en uygun biçimi şüphesiz ki yozlaştırılmamış toplumsal ahlak kurallarıdır. Burada toplum kendi kurallarını özgür bir şekilde ortaya koymakta ve kendi yönetimini inşa etmektedir; biz buna “ahlaki ve politik” toplum diyoruz. Bu tarz toplumlarda hukuk kurallarına çok az ihtiyaç duyulur. Her güne yeni bir kanun teklifiyle uyanılmaz, ideal olan bu olsa da biz bu tarz bir toplumda maalesef ki yaşamıyoruz. Bu sebeple, hukukun özgürlükçü yorumunu ve yöntemini aramak zorundayız. Hukukun kaynağında toplumsal sorunların çözüm amacı yer alır. Özgürlükçü bir hukuk devletten ve sermayeden önce toplumun taleplerine odaklanır. Bu tanım hukukun özüdür, aksi her türlü anlayış, hukuka yüklenen başkaca her türlü anlam ise hukukun yozlaştırılmasıdır. Ne yazık, bu ülkede hukukun gerçek rolünü oynaması ve özgürlüklere hizmet etmesi için gerekli şartlar yaratılmadı, mevzuat hukukun etki alanındaki yurttaşlarla birlikte oluşturulmadı. Vatandaşlar hukukun oluşmasında değil, uygulanmasında muhatap oldu sadece; bir diğer ifadeyle, hukuk metinleri yurttaşların değil, devletin ve sermayenin kuralları olarak geliştirildi. Bu anlayış, mevcut iktidar döneminde de aynen sürdürüldü, sürdürülmeye devam ediyor. Lambadan çıkan cin misali, bir anda topluma bir yasa teklifi ilan ediliyor, bunun yarattığı kaosun düzeyi ölçülüyor, tepkilerin dinmesi bekleniyor ve son olarak Meclise getirilerek yasalaştırılıyor. Oysa, doğru yöntem bu değil; bütün toplumun fikirlerinin alındığı, demokratik usullerdir asıl olan. Sivil toplum alanıyla tartışma, onların görüşlerine başvurma, acil toplumsal ihtiyaçları esas alma ve genel toplumsal rızayı alarak adım atmadır doğru yöntem. Eldeki pakette bu şartların hangisi sağlandı? Hangi madde toplumsal ihtiyaçlara dönük olarak hazırlandı? Hangisi toplumun ve bireylerin temel özgürlüklerini teminat altına almak için yazıldı? Cevapları elbette biliyoruz. Barolarla ilgili düzenlemeler öngörüyor teklif. Peki, bu teklif hazırlanırken kaç avukatla görüşüldü? Hangi barolarla görüşüldü numaracı baroların dışında? Kadının soyadına ilişkin düzenleme getiriliyor. Hangi kadınlarla, hangi kadın örgütleriyle görüşüldü? Kaç tanesinin fikri alındı? Tek bir teklifle onlarca farklı kanundan, onlarca farklı konudan değişiklik öngören torba yasa usulünde demokratik hiçbir içerik olmadığı gibi bu usul birçok sorunun da sebebi olmaktadır. Bu usul her şeyden önce teklifin sağlıklı bir şekilde tartışılmasını engellemektedir. Nitekim tekliflerin anlaşılmasını engelleyen büyük bir karmaşa yaratmaktadır. Bu usul sebebiyle hukuk devletinin dayandığı hukuki güvenirlik, hukuki belirlilik ve hukuki tutarlılık ilkeleri ihlal edilmektedir. Bu tarz mevzuat yaratma yöntemleri tepeden indirilen balyoz gibidir; tek işlevi, özgürlükleri paramparça etmektir. Yaptığınız şey ne yazık ki sadece budur. Toplumun, toplulukların, sivil toplum örgütlerinin ve bireylerin fikrini esas almıyorsunuz, anladık. Peki, kanun tekliflerinizin altındaki amaç nedir? Biliyoruz ki toplumu dikkate almadığınız gibi toplumsal beklentileri de dikkate almıyorsunuz. Bugün halkın yoğun bir şekilde, başta infaz olmak üzere, talepleri, beklentileri vardır. Buna dair en ufak bir çalışmanız var mı? Çok net bir şekilde biliyoruz ki tek bir çalışmanız yok. Bize her gün onlarca mail, faks, telefon geliyor; sizlere gelmiyor mu? Sayın Adalet Bakanı, AKP milletvekilleri, Sayın Adalet Komisyonunun Başkanı ve üyeleri; her gün halk sizlere de ulaşıp infaza dair beklentilerini ortaya koymuyor mu? İki pakettir halka yönelik, infaza dair düzenleme yapılacağına dair beyanatta bulunuyoruz ama hâlâ buna dair en ufak bir düzeltme, en ufak bir çalışma, yargı paketinde en ufak bir çalışma yürütülmüyor. Cezaevlerinde ihlaller yoğun bir şekilde devam ediyor. Bu ihlallerin başını da oluşturulan idare ve gözlem kurulları… İdare ve gözlem kurulları cezaevlerinde âdeta korsan mahkemeler işlevi görüyor. Vermiş oldukları kararlarla, özellikle başta siyasi tutsaklar olmak üzere, iyi hâl gerekçesiyle tutsakların cezaevlerinde bulunma süreleri artırılıyor; zulme, işkenceye devam ettiriliyor. Toplum yoğun bir baskı altında, toplum tecrit altında tıpkı kırk üç aydır İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan’ın yoğun bir şekilde tecrit altında hâlâ tutuluyor olması gibi. Teklifle getirmiş olduğunuz düzenlemelerde birçok madde var. Kadının soyadına ilişkin bir düzenleme Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen yeniden getiriliyor. TMSF’ye kayyum atamasına ilişkin yetki kapsamı genişletiliyor, hukuk gasbı resmen alenileştirilmeye, meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Barolarla ilgili yapılan çalışma, düzenleme hakeza, aynı şekilde önümüzde duruyor. Adalet Bakanlığı soruşturmacılarına cumhuriyet savcılarından daha fazla yetkiler veriliyor. Bu yetkilerin neye sebep olacağı acaba öngörülüyor mu? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uçar, lütfen tamamlayın. ZÜLKÜF UÇAR (Devamla) – Özetle ifade etmek gerekirse kanunlar, temel hak ve özgürlükleri daha da büyüten bir havza gibidir, oysa her bir kanun teklifi sizin elinizde temel haklarımızı biçen birer tırpan, özgürlüklerimize inen birer balyoz gibi; sadece parçalıyor, dağıtıyor ve yok sayıyorsunuz. Oysa toplum diye bir gerçeklik var; bireyler var, kuruluşlar, dernekler, sendikalar, sivil toplum örgütleri var, yığınla mağduriyet, büyük trajediler var, yoksulluk ve esaret var. Şu duvarların arkasına bir kez olsun vicdanınızla baktığınızda göreceksiniz bütün insanlar sizden sadece ve sadece adalet bekliyor. Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)