GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/1899,1900,1901,1902,1903,1904) esas numaralı Bazı Özel Sağlık Kuruluşlarında Yaşanan Bebek Ölümlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılması, Özel Sağlık Kuruluşlarının Yenidoğan, Çocuk, Engelli ve Yaşlılarla İlgili Bakım Servislerindeki Uygulamalarının ve Mevzuatın İncelenerek Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Genel Görüşme Açılması İlişkin Önergelerin Ön Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:10
Tarih:22.10.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) – Sayın Genel Kurul, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında bugüne nasıl geldik? Beklediğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Hepimizin de bildiği gibi 2003 yılında AKP iktidarı ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla sağlık sistemi piyasaya açıldı; performans sistemi getirildi ve o günden bugüne hızla büyüyen bir şekilde ve denetimsiz olarak sağlık özel sektörün insafına terk edildi. İktidarın neoliberal sağlık politikaları birinci basamak sağlık hizmetlerini geriletti; koruyucu, önleyici halk sağlığı uygulamalarının yerini tedavi edici sağlık aldı ve tabii ki bütçe tercihleri de bu yöne kaydı. Özel sektör desteklendi, halkın kolayca ulaşabildiği şehir merkezlerindeki hastaneler kapatıldı ve yerini hasta garantili, sağlık bütçesini yutan, kamu-özel ortaklığıyla yapılan şehir hastaneleri aldı. Başlangıçta toplumda "İstediğim hastaneye gidebiliyorum, istediğim doktora ulaşabiliyorum." algısı yaratan bu sistemin nitelikli ve ulaşılabilir olmadığını hep söyledik. Geldiğimiz noktada ise maalesef kısır bir döngüyle yılda 1 milyar hasta başvurusu olan, halkın sağlık sorunlarına çözüm bulamayan, çürümüş bir sistem ve sağlıksız bir toplum ortaya çıktı. Kamuda muayene süreleri beş dakikaya kadar çekildi. Randevu kuyrukları büyümeye devam ettikçe etti ve nitelik düştükçe düştü. Yenidoğan ölümlerine neden olan bu çete olayı, iktidarın çete-mafya-siyaset üçgeninde çürümüş sisteminin sağlığa yansımış hâli aslında ve maalesef tüm kurumlarıyla ülkenin geldiği hâl budur. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde sağlık hizmeti sunmaya yetkili olmayan kişilerce ve uygun olmayan standartlarda hizmet sunulmaya çalışıldığını görüyoruz. Endikasyon dışı hasta yatışları ve yenidoğanların uzun süreler yoğun bakımda tutulmasıyla kazancın maksimize edilmesinin asıl amaç olduğu görülmekte. Yaşanan ölümlerin temelinde bu kâr hırsı yatmaktadır. Burada denetimlerin ve yoğun bakımların standartlarının takibinin düzenli olarak hakkıyla yerine getirilmediği de görülmekte ve bile isteye bu çarpık çarka göz yumulmaktadır. O yüzden, bu Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulayıcısı tüm sağlık bakanları ve bürokratları soruşturulmalı ve o dönem İl Sağlık Müdürü olan şimdiki Sağlık Bakanı bu olaylardan birinci derece sorumlu olarak istifa etmelidir. Sadece toplumun sağlık hakkını hiçe sayan bu çete üyeleri değil sorumluluğu olan herkes hesap vermeli, yargılanmalı en ağır şekilde de cezalandırılmalıdır. Yoğun bakımlar özel hastaneler için son zamanlarda kazançların en iyi olduğu yerler. 2008'de yenidoğan yoğun bakım yataklarında özel sektör oranı yüzde 38 iken 2023'te bu oran yüzde 52'ye yükselmiştir. Gerekli uzman ve yenidoğan hemşiresi desteği de buralara yeterince sağlanmamıştır. 2018 sonrası hastane patronlarının Sağlık Bakanı olarak atanması, özel hastanelerin kâr oranlarını artırıcı politikaları da öncelemiştir. Koronere ilişkin yoğun bakımlar bugün mercek altına alınsa bu kâr güdümlü hizmet anlayışının oralarda da birçok usulsüzlük ve sağlık hakkı ihlalleriyle kamuyu da zarara uğratacak şekilde var olduğu görülecektir. Ki çok geçmedi, stent, göz ve anjiyo çetelerinin de olduğu, SGK'yi milyonlarca lira zarara uğrattıkları haberleri de basına düşmeye başladı. Özel hastanelerin SGK'den kaptıkları payı ifade etmesi açısından 2024 yılının ilk altı ayında özel hastanelere hasta başvurusu sayısı üçüncü basamağın üçte 1’i kadarken yapılan ödeme ise üçüncü basamağın yarısı kadar. Türkiye, OECD ülkeleri arasında millî gelirine oranla en az sağlık harcaması yapan ülke ve bu miktar OECD ortalamasının yarısı bile değil. Hane halkları tarafından tedavi, ilaç ve benzeri amaçlı cepten yapılan sağlık harcaması ise 2022 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 98,8 oranında artmıştır. Toplum, cebinden daha fazla sağlığa bütçe ayırmak zorunda. Tüm bu yoksulluğun içinde 2 katı bütçeye sahip olması gereken sağlık bütçesinin bu hâliyle bir de sermaye tarafından sömürülmesi ve bunun usulsüzlüklerle sağlanıyor olması kabul edilemez. Bugün SGK’yle anlaşması olan tüm özel hastanelerde hemen inceleme başlatılmalıdır. SGK de mercek altına alınmalıdır. Kamu hastaneleri de bugün bu sistemin bir parçasıdırlar. Burada da performans dayatması var. Baktığınız hasta sayısı, yaptığınız ameliyat işlem sayıları döner sermayeden alacağınız payı belirlemekte. Hekim-hasta arasına dolaylı da olsa bir para ilişkisi girmektedir. Hastaneler yine taşerona devredilmiş durumda. “Laboratuvar ve görüntüleme hizmetleri” adı altında niteliksiz bir hizmet alımı söz konusu. Bizler de yine sağlık-emek örgütleri de sağlık alanının kâr alanı olamayacağını; eşit, ücretsiz ve ana dilinde sağlığın bir kamusal hak olduğunu defalarca dile getirdik. Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmesi gerektiğini hep savunduk. Sermaye-sağlık ilişkisinin rant alanını deşifre etmeye çalıştık. Sözümüz ulaşmadığı gibi sistemin sorunları da sağlık emekçilerine yük ve sağlıkta artan şiddet vakaları olarak yansıdı ve iktidar siyaseti burada hep hekimleri, sağlık emekçilerini hedef gösterdi. “Giderlerse gitsinler.”e varan söylemlerin yanında, hekimlik mesleğinin değerleri sürekli saldırıya uğradı. “İstediğim doktora ulaşabiliyorum.”dan artık “İstediğim doktoru dövebiliyorum.”a gelindi. Bugün bu piyasacı çürümüş sistemin sonuçlarını her alanda görebiliyoruz. Tarlada ürünler çürüyor, okullar temizlenmiyor, pislik içinde; işsizlik, sokaklarda çete, mafya hesaplaşmaları, kadın cinayetleri had safhada. Otoriter, özgürlükleri kısıtlayan bir sömürü düzeni hâkim. Ülke ekonomisi kara para, faiz ve adaletsiz vergi düzenlemeleriyle döndürülmeye çalışılıyor ve maalesef, toplum da bu çürümeden nasibini alıyor. Kolay para ve zenginlik hiçbir ahlaki sınır tanımıyor. Bu olayda da görüyoruz, ruhsatı elinden alınan bu özel hastanelerden biri Özel Avcılar Hastanesi, eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na ait. Yine, Özel Şafak Hastanesinin SGK'yi dolandırdığı nedeniyle sözleşmesi sonlandırılmış ve sonra her nasılsa sözleşmesi yenilenmiş ve hâlâ bu olayla ilgili dava süreci de devam ediyor. Bu hastane son olayda da karşımıza ruhsatı iptal edilen hastaneler arasında çıkıyor. Bunun gibi birçok olayda gördüğümüz, asıl dikkat etmemiz gereken siyaset-mafya-çete ve iç içe geçmiş rant ve çıkar ilişkilerinin bir şekilde örtbas edilmeye çalışılması ve konuların başka zeminlere kaydırılarak asıl sorumluların gizlenmesi, tartıştırılmaması. Bu yüzden, bu konuya Meclis bizzat dâhil olmalı ve tüm detaylarıyla araştırmak üzere sorumluluk almalıdır. Sayın vekiller, toplumsal öfkenin birkaç hastane ve sorumlu birkaç sağlıkçıya yıkılarak sönümlenmesine izin vermemeliyiz. Bu, basit bir çete veya hastane meselesine indirgenemez; bu bir sistem sorunu ve bu sistemin yıllardır uygulayıcısı AKP iktidarı. Sağlık alanı başta olmak üzere, uygulayıcısı olduğu neoliberal politikalar talana, ranta ve emek sömürüsüne dayalı. Sermayenin, yandaşların, cemaatlerin ve savaş lobisinin kamu kaynaklarından beslenerek semirdiği, toplumun geri kalanının ise sömürüldüğü ve sağlıksızlığa itildiği bu sistem her gün öldüren, hastaneleri ticarethaneye dönüştüren, hastayı müşteri olarak gören bu piyasacı düzen terk edilmelidir. Bu düzeni değiştirecek olanlar yine bizleriz; bilimden, toplumsallıktan, demokrasiden, insan haklarından, eşitliklerden ve özgürlüklerden yana olan bizler. Bugün, toplumsal sağlık mücadelesi yürütenler, her zamanki gibi kararlı ve örgütlü bir yerde durmaya devam ediyorlar. Bu piyasacı, ahlak ve vicdan yoksunu düzen eğer hâlâ toplumu ve canlılığı yok edemediyse bu kararlılığın ve örgütlülüğün direnci sayesindedir. Hekimlik de insan hakları ve demokratik toplum savunucuları gibi binlerce yıldır şarlatanlara, etik dışı uygulamalara ve karanlık anlayışlara direndi ve direnmeye de devam ediyor. İktidarınızın da sağlık politikalarınızın yarattığı sistemin çıkar ve suç ilişkilerinden beslenen bunun gibi çete elemanlarının da ne hekimlik mesleğinin onurunu ne de insanlık değerlerini çiğnemesine, sömürü düzeninize kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)