GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/1899,1900,1901,1902,1903,1904) esas numaralı Bazı Özel Sağlık Kuruluşlarında Yaşanan Bebek Ölümlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılması, Özel Sağlık Kuruluşlarının Yenidoğan, Çocuk, Engelli ve Yaşlılarla İlgili Bakım Servislerindeki Uygulamalarının ve Mevzuatın İncelenerek Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Genel Görüşme Açılması İlişkin Önergelerin Ön Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:10
Tarih:22.10.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni doğan ünitelerinde meydana gelen ölüm olaylarını tüm yönleriyle araştırmak amacıyla kurulacak olan Meclis araştırması komisyonu hakkında Gelecek-Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gün geçmiyor ki cumhuriyet tarihinin en büyük skandalı şeklinde haber ve paylaşımlarla yatıp kalkmayalım. Yine, gün geçmiyor ki İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya’nın “tweet”leriyle haberdar olduğumuz büyük çete operasyonlarıyla uyanmayalım. Bu gibi sözlerin, hamasi açıklamaların artık ne bir anlamı ne de etkisi kaldı maalesef. Bu iktidar zihniyeti ülkeyi öyle bir cenderenin içine soktu ki toplum daha bugünün skandalını konuşurken bir diğeri boca ediliyor. İnsanlar acılarını bile yaşayamıyor. Toplum kendisini iğneli bir fıçının içindeymiş gibi hissediyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük sağlık skandalı, cumhuriyet tarihimizin en büyük uyuşturucu operasyonu, cumhuriyet tarihimizin en büyük yolsuzluk skandalı; çete skandalı, mafya skandalı, ihale skandalı, göçmen kaçakçılığı skandalı, domuz eti skandalı, kadın cinayetleri skandalı, tersane kazaları skandalı, İliç, Kozlu, Zonguldak, Soma maden kazaları skandalları, siyanür skandalı, çocuk kaçırılma ve kayıpları skandalı, bürokrat ve siyasetçilerin altın, uyuşturucu, göçmen, elektronik sigara kaçakçılığı yapan milletvekili ve general skandalı gibi haberler o kadar yaygınlaştı ki vakayıadiyeden sayılır hâle geldi. Aslında cumhuriyet tarihinin tek ve en büyük gerçek skandalı bu iktidarın bizzat kendisidir, diğer bütün skandallar bu zihniyetten neşet ediyor “Baş nereye giderse kuyruk oraya gidermiş.” denilen Anadolu’da güzel bir söz var. Bakınız, sayın milletvekilleri, ülke insanı kime sığınacağını, kime güveneceğini bilemez hâlde. İnsanlar mafyadan mı, çetelerden mi, maliyeciden mi, sağlık çalışanından mı, zabıtadan mı, özel güvenlikten mi, polisten mi korunacağını şaşırdı kaldı. Bu ülke kötülüğe teslim edilmiş bir ülkedir, bu ülke kötülüğe teslim edilmiş bir ülkedir. Tekrar ediyorum, bu ülke bilinçli ve planlı bir şekilde kötülüğe teslim ediliyor maalesef. İnsanlar sokak ortasında öldürülüyor, kadınların başları kesiliyor, uyuşturucu kullanımı 9 yaşına kadar inmiş, bebeklere tecavüz edilip öldürülüyor ama tek bir yetkili bile ar niyetine haysiyet gösterip istifa etmiyor. Gerçi onlar kim ki? Verilen görevleri yapan sorumsuz yetkililer. İnsanlar “Vicdansızlar 8 bin lira için bebeklere kıydı.” diye konuşuyor. Hayır efendim, birileri 8 bin lira için bebeklere falan kıymadı, birileri bu iktidarın yol verip göz yumduğu talan, yalan, yolsuzluk ve cezasızlık düzeninden payını almak için organizasyona dâhil oldu. Bu yanaşma düzeninde “suç” ve “ceza” gibi kavramların kendilerinden azade olduğunu gördükleri için de yolsuzluklarına insan ve bebek katletmeyi de ilave ettiler; o kadar. Yani balık baştan kokmuş, ortalık bataklık olmuş lakin olan bitenden kendileri sorumlu değilmiş gibi timsah gözyaşları döküp birkaç piyonu aslanların önüne atıyorlar. Kaldı ki bu olay buz dağının görünen küçük bir kısmıdır. Bu olay da diğer tüm olaylar gibi kazara ortaya çıkan bir sızıntıdan ibarettir. Bu, devede kulak bile değildir, devede tüy bile değildir; devasa bir kanalizasyon şebekesinden sızan küçük bir sızıntıdır. Bakınız, bu ülkede her sektör devletin tüm kurum ve kuruluşlarında etkili ve yetkili birileriyle beraber olup bir çete ve suç şebekesi kurmuştur. Bunun böyle olmadığını iddia edeniniz varsa bir yiğitlik yapıp konuşsun, ben de bunun bu ülkenin bir gerçeği olduğunu bilinen ve bilinmeyen yönleriyle anlatayım sizlere; zaten anlatıyoruz ya. Yaşadığımız bu olay, birkaç haysiyetsiz doktor, birkaç hemşire, üç beş 112 görevlisinin işi mi zannediliyor? Buradan soruyorum: Neymiş efendim, “Bir grup açgözlü haysiyetsiz bir araya gelip çete kurmuş ve bu işlere başlamış.” öyle mi? Halkımıza böyle anlatılıyor, buna inanmamızı istiyorlar. Bunlar sadece kamuoyunun önüne attıkları birkaç figürden ibaret günah keçileri, bunları halkın önüne atıp biriken öfkeyi dindirecekler; kiminin PKK’lı geçmişine, kiminin bilmen ne partisi üyeliğine vurgu yapıp alakasız mevzularla konuyu saptıracaklar bugüne kadar olduğu gibi; tıpkı günlerce kamuoyunu manipüle etmek, gündem değiştirmek için Narin yavrumuzun cenazesi üzerinde tepindikleri gibi. Sonra ne oldu? Bir anda olayı kamuoyunun önünden çekip aldılar, şimdi konuşan var mı? O zaman konuşturmaları da bir operasyondu, şimdi konuşturmamaları da ve elbette millet tüm bunları konuşurken de başka yenidoğan çeteleri işlerine devam edecek bu ülkede. Peki, sağlık konusunda sadece yenidoğan şebekesi mi var? Ben söyleyeyim, mesela, kanser şebekesinden haberiniz var mı? Tıbbi cihaz malzeme çetesini duydunuz mu? “Kalp krizi şebekesi” diye bir şey kulağınıza çalındı mı? Laboratuvar şebekesi de var bu ülkede. Sadece yenidoğan değil yetişkin yoğun bakım şebekesi de var, diyaliz şebekesi uzun yıllardır böbrek hastalarının kanını emiyor elbette. Siz, son yıllarda organ nakli şebekesinin haberlere niye konu olmadığını biliyor musunuz? Eskiden sık sık gündeme gelen bu konu artık yerelden yurt dışına taşmış ve büyük bir organizasyonun güdümüne girmiştir, bunlar dev şirketler gibi çalışmakta ve gündeme gelmemek için çok yönlü faaliyetler yürütmektedir. Rüşvetle, zaaflarla devşirdiği yetkililer ve maalesef bazı medya mensuplarıyla gemilerini yürütmektedirler. İlaç şebekesi var bu ülkede sayın milletvekilleri, ilaç şebekesi var. Değerli milletvekilleri, doktor pazarlama şebekesi var. Bu çeteler bildiğiniz doktor pazarlıyorlar, yetkisi ve uzmanlığı olmayan hatta doktor bile olmayan insanlara başka doktorların kaşesini ve imzasını kullandırıp hasta bakan, ameliyatlara giren doktorlar var bu ülkede. Burası bir bataklıktır maalesef, oltaya takılıp kazara yakalanan bu figürler tıpkı uyuşturucu çetelerinin sokaklarda dağıtıcılığını yapan torbacılar gibidir, bunların bir hükmü yoktur, gerçek patronlar başka kişilerle ve organizasyonla işlerine devam etmektedir; bunlara dokunabiliyor musunuz? Mevzuyu hamaset ve öfke dindiren ayrıntılara boğmanızdaki amacın ne olduğunu bilmiyor muyuz sanıyorsunuz, “Büyük resmi görmeyin.” deniliyor. O büyük resmin sahibi de herkesin malumu olanlar. Değerli milletvekilleri, şimdi, mevcut Sağlık Bakanı bu olayın üstüne kararlılıkla gittiğini ve bu vicdansızlara göz açtırmayacaklarını söyleyip hikâye anlatıyor. Bu kişi de Sağlık Bakanı gibi Andersen’den Masallar anlatmayı çok seviyor. Fahrettin Koca’ya sayısız soru önergesi vermiştim, kendisi bizi kale alıp cevap bile vermiyordu, kendisinin layüsel olduğunu düşünüyordu. Peki, buradan her iki Bakana da soruyorum: “Vicdansız” diyerek sulandırmaya çalıştığınız bu skandal ve benzeri olaylar yaşanırken pandemi gibi, Turkovac aşıları gibi uzaylılar mı görevdeydi? Biriniz Sağlık Bakanı, diğeriniz olayın yaşandığı İstanbul Sağlık İl Müdürü değil miydi? Şimdi “Şöyle yaptım, olayın böyle üstüne gittim, savcılığa suç duyurusunda bulundum.” vesaire diyorsunuz da mesela ölen bebeklerin doğum tarihlerini okuyorum sizlere: 15 Ağustos 2023, 8 Mart 2023, 26 Kasım 2023, 26 Kasım 2023, 13 Kasım 2023, 30 Ağustos 2023, 21 Haziran 2023, 14 Haziran 2023. Peki, bu bebekler ne zaman öldürülmüşler veya ölmüşler? Değerli milletvekilleri, bu bebekler soruşturma devam ederken ölmüş, farkında mısınız? Yani bu şebeke bu melanetleri işlerken takibe alınmış, izlenmiş, konuşmaları kaydedilmiş ama bu bebekler ölürken yetkililer sadece izlemişler. Öldürenler vicdansız birer katil de bunlara müdahale etmeyenler vicdanlı mı? Peki, olayların yaşandığı bu hastanelerde bu melanetler işlenirken faaliyetlerine devam etmiş mi? Evet, etmişler ve üstelik Sosyal Güvenlik Kurumundan ödemeleri de yapılmış mı? Evet, yapılmış. Bu mu üstüne kararlılıkla gitmek, bu mu vicdansızlara göz açtırmamak? Bir yavrumuzun bile canı o kadar kıymetli ki bunu annelere, babalara sorun; siz o zaman müdahale etseydiniz bu bebekler yaşayacaktı. Yenidoğan çocukları öldüren çete üyelerinin iş birliği yaptığı siyasilerin, bürokratların uluslararası kriminal örgütlerle, mesela ABD’deki Epstein gibi çocuk ticareti, organ kaçakçılığı yapan bu büyük organizasyonlarla iş tutmuş olabileceğini de unutmayalım. Türkiye’den ABD’ye kaçırılan çocuklar konusu yakın zamanda gündem olmuştu ama bu ciddi mevzu komplo teorileriyle gargaraya getirildi. 6 Şubat 2023’teki deprem sonrasında gündeme gelen bu olay yetkililer tarafından yalanlanmıştı ancak depremde kaybolan ve hâlâ ailelerinin ulaşamadığı yüzlerce çocuğumuzun akıbeti hakkında tek bir makul açıklama yapıldı mı? Hayır, yapılmadı. Değerli milletvekilleri, ülkemizin maalesef taciz, tecavüz, sömürü odağında olan çocuklarımıza yönelik cinsel sömürü karnesi içler acısı boyutlardadır. Türkiye, çocuğun cinsel istismarında hem kaynak hem de transit ülke olmuştur, tıpkı uyuşturucu konusunda transit ülkeyken pazar ülkesine getirildiği gibi. 2014 Küresel Kölelik Endeksi’ne göre, Avrupa’da modern köleliğin yani cinsel sömürü ve erken yaşta evliliğin en fazla olduğu ülke neresi biliyor musunuz? Söyleyeyim, Türkiye. Aslında her sektörde yaşanılan bu çöküşün sağlık alanında niçin yaşandığının cevabı da çok nettir. Değerli milletvekilleri, başta da söylediğim gibi, bu olay büyük bir kanalizasyondan sızan küçük bir sızıntıdır. Kamuoyunun bugün tartışmasına vesile olan ise olayın üzerine kararlılıkla giden bir savcı sayesindedir. Şimdi, tüm bu sürecin serencamı nasıl gelişecek, merak ediyoruz. Gerçi bu iktidarın cemaziyelevvelini biliyoruz; bu olayı da diğer tüm rezalet skandallar gibi zamana yayacaklar, kanıksatacaklar, gazlar alınıp milletin öfkesi dindirilecek ve olay bir müddet sonra da unutturulacak, zira pek yakında bir başka skandalla kamuoyunun gündemi zaten değiştirilecek. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Teşekkür ederim. Ben burada bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Mevzu dosyayı takip eden savcımız başta olmak üzere, konunun takipçisi yargı mensuplarıyla ilgili nasıl bir karar alınacak acaba? Umarım birileri kapalı kapılar ardında, ayarlanmış yargı mensuplarıyla bu işlerin kendilerine ulaşmaması için operasyon planlamıyorlardır. Değerli milletvekilleri, son söz olarak da şunu söylemek istiyorum: Burada, geçenlerde çocuk cinayetleri ve çocuk istismarlarıyla ilgili olarak önergeler verdik, reddettiniz bu önergeleri. Sonra da baktınız ki pabuç pahalı “Siz gelin, beraber, birlikte bir önerge verelim.” dediniz, önerge verdiniz ve kabul ettik. Sonra, ardından kadın cinayetleri ve kadın istismarlarıyla ilgili olaylar meydana geldi; yine aynı şekilde grup önerileri verdik, siz yine reddettiniz. Sonra bizleri aradınız ve “Beraberce bir grup önerisi verelim, Meclis araştırma komisyonu kuralım.” dediniz. Şimdi, aslında bugün ben arkadaşlarıma itiraz etmiştim, demiştim ki: Gelin, biz grup önerisini verelim, İYİ Parti versin, CHP versin, HDP versin; hepsini reddetsinler. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) – Sonra da AK PARTİ’nin grup önerisi gelsin, aynı önerge olsun, biz de onlara “kabul” diyelim; biz yapıcı muhalefet olduğumuzu, onların da yıkıcı bir iktidar olduğunu, Parlamentoyu çalıştırmamak adına çalıştıklarını kamuoyuna takdim edelim dedim ama arkadaşlarımız böyle uygun gördüler. İnşallah bu araştırma komisyonu sonucunda bu rapor Türkiye Büyük Millet Meclisine iner ve ona uygun kanunlar yaparız, ardından da Türkiye’de bu problemlerin bir daha neşet etmemesi için hep beraber çalışırız diyor, saygılar sunuyorum. Çalışacaklara şimdiden başarılar diliyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)