GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:7
Tarih:15.10.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bugün gündemimizde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun var. 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle bazı değişiklikler öngörülüyor. 6502 sayılı Yasa’mızın amacı tüketicilerin sağlığı, güvenliği ile ekonomik çıkarlarını korumak, olası zararlarını tazmin etmek, çevresel tehlikelerden korumak, aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmektir. Peki, biz gerçekten bu yasanın gerektirdiği şekilde davranabiliyor muyuz? Modern ekonomilerde tüketici piyasanın en önemli ve en temel öznelerinden biridir. Tüketici, seçme özgürlüğü oldukça, tekelleşmeye karşı korundukça huzurlu olur, güvende olur, piyasanın kalitesi artar. Tüketiciyi korumak yalnızca bireylerin haklarını savunmak anlamına gelmez, aynı zamanda ekonomik dengenin sağlanması ve adil bir piyasa yapısının oluşturulması açısından da büyük bir önem taşır. Günlerdir vatandaşlarımızdan şikâyetler yağıyor. Neyle ilgili? GSM operatörlerinin yaptığı yüzde 300’ü aşan zamlarla ilgili. Peki, Sayın Bakan ne diyor? “Serbest piyasada bizim düzenleyici yetkimiz yok.” Evet, Sayın Bakan, haklısınız, sizin serbest piyasada buna müdahale etme hakkınız, yetkiniz yok ama bu GSM operatörlerinin tüketicilere sundukları hizmeti hemen yanı başımızdaki Bulgaristan seviyesine çıkarma fırsatınız var. “Çağımızın en önemli teknolojik unsuru internet iken altyapıdan sorumlu bir Bakan olarak internet hızını geliştirecek altyapıyı hazırlamak veya firmaları lisanslarken onlardan bunu talep etmek sizin sorumluluğunuzda değil midir?” diye sormak bizim hakkımızdır diye düşünüyorum. Değerli vekiller, bu Genel Kurulda sürekli jeopolitik tehlikelerden ve savaş risklerinden bahsediyoruz. Göz ardı edilmemesi gereken bir diğer çatışma sahası da dünyada yaşanan ekonomik savaşlardır. Özellikle küreselleşmeyle başlayan sermayenin ve hizmetlerin sınır ötesi hareketi, yerel markaları küresel devler karşısında zor durumda bırakmaktadır. Bakın, yıllar evvel bir markamız vardı, reklamlarını hepiniz hatırlarsınız; millî yeteneğimiz Sergen Yalçın’a atıfta bulunan reklamla piyasaya çıkan Cola Turka. Markanın sahibi kendisi açıkladı, ABD Büyükelçisi tarafından nasıl şikâyet edildiğini ve kendi Bakanlığımız -evet, yanlış duymadınız, kendi Bakanlığımız- tarafından nasıl cezaya tabi tutulduğunu kendisi açıkladı. Peki, soruyorum size: Pazar payı o yıllarda zirveye çıkan Cola Turka’ya ne oldu? Bugün nerede? Ceza alacak bir projeye yatırım yapılmayacağı için zaman içerisinde pazar payını kaybetti ve maalesef satıldı. Bugün de benzer bir hikâyeyle karşı karşıyayız; Köfteci Yusuf konusu. Yerli değerlerimizin bu kadar kolay harcanmasına müsaade etmemeliyiz. Değerli dostlar, bakın, pidenin ana vatanı olan ülkemiz, bir İtalyan pizzası gibi büyük bir marka yaratamamış, batıdan doğuya her yöremizin kendine has peyniri varken Hollanda peyniri gibi bir marka ortaya çıkaramamışız, dünyadaki herkesin bildiği bizim baklavamızı Yunanlıların sahiplenmesine maalesef fırsat vermişiz. Açık söylüyorum, bu sorumluluk bizim sorumluluğumuzdur. Peki, bu noktada geri kalmışken, yüzlerce şubesi, on binlerce işçisi olan, bu toprakların lezzeti olan bir yemeği global hâle getirip, bütün dünyaya yayılmasına destek olmak varken neden bir linç kampanyası başlatılmasına müsaade ediyoruz? Burada, sorumluluk sahipleri elbette hesap vermelidir ama bu durum marka değerine zarar vermemeli, aksine Amerikan hamburgerinin karşısında Türk köftesini, yerli malımızı, yurdumuzun malını nasıl koruyacağımızı da düşünmeliyiz. Yasa teklifiyle ilgili elektronik ticarete ilişkin düzenlemelere de dikkat çekmemiz gerekmektedir. Elektronik ticaretin küresel etkileri üzerine düşünürken iki yönlü bir sorumluluk olduğunu da vurgulamak istiyorum. Öncelikle küreselleşme rüzgârına karşı ülkemizi neyle koruyacağız? Elbette ki yerli markalarımızla, yerel değerlerimizle koruyacağız. Bizim bir yanda yerli markalarımızı global devler karşısında korumamız gerekmektedir. Bu koruma, yerel işletmelerin büyümesini ve rekabet gücünü artırmak adına kritik bir adım olarak görülmelidir. Küresel pazarda rekabet edebilmek için yerli markalarımızın desteklenmesi, teknolojiye erişimlerinin artırılması ve pazar fırsatlarına ulaşmalarının sağlanması elzemdir. Öte yandan, bu koruma sağlanırken aynı sorumluluğun tüketicilerimize ve yeni girişimcilere karşı da gözetilmesi gerektiğini unutmamamız gerekmektedir. Serbest pazar ilkesi önemli olmakla birlikte iç pazarda tekelleşmenin önüne geçilmesi de bir o kadar önemlidir. Özellikle büyük firmaların piyasa üzerindeki hâkimiyeti yeni girişimciler ve küçük işletmeler için adil olmayan bir yaratma riski taşıdığı da unutulmamalıdır. Bu nedenle, 11'inci ve 12'nci maddelere dikkat çekmek istiyorum. Bu maddelerin e-ticaret sektöründeki büyük ölçekli firmaların daha az yıllık ticaret lisans bedeli ödeyebilmelerine dönük düzenleme olduğu görülmektedir. Haksız rekabetin oluşmaması adına pazar payı sınırlarının yeniden gözden geçirilerek adil bir rekabet ortamı sağlanmasının gerekliliğine vurgu yapmak istiyorum. Yine, kanun teklifinin 10’uncu maddesinde, mevcut kanunun 77'nci maddesinde yapılan değişiklikle idari para cezalarında Reklam Kuruluna takdir yetkisi tanınması, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelere finansal baskı, denetim ve gözetim eksiklikleri gibi olumsuz etkilere yol açabilir. Yerli markaların korunması stratejilerinin tüketici haklarını da gözetecek şekilde, dengeli bir şekilde yürütülmesi önemlidir. Tüketicinin seçenek özgürlüğü korunmalı ve yeni girişimcilerin pazara girişi desteklenmelidir. Sonuç olarak, adrese teslim hukuki düzenlemelerin yerine tüketiciler başta olmak üzere, piyasadaki bütün aktörlerin hukukunu koruyan düzenlemeler yapılmalıdır. Değerli vekiller, teknoloji devrimiyle birlikte değişen dünyaya ayak uydurmak en önemli önceliğimiz olmalıdır. Bu noktada üzerimize düşen en önemli sorumluluk global rekabete acilen odaklanmaktır. Amerikalı Amazon’a, Çinli Alibaba’ya karşı rekabet edecek hangi global bir markamız var? Bu soru önemlidir. Bu iki dev firmanın stratejileri yalnızca e-ticaret sektörünü değil, aynı zamanda teknolojiyi, lojistik sektörünü ve dijital ödeme sistemlerini de dönüştürmeye devam edecektir. Bu yüzden, firmalarımızı bu doğrultuda, yeni çağın gereklerine göre hazırlamalı ve global rekabette yerimizi almalıyız. Dünyanın merkezinde yer alan, ticaretin insanlık kadar eski olduğu bu coğrafyada nitelikli nüfusumuzla, üretim kapasitemizle global markalar çıkarmamız millî bir meseledir. Sonuç olarak, güçlü, dünya pazarlarında rekabet eden bir ekonomi inşa etmek adına büyük şirketlerin tekelleşmesini önlemek ve küçük girişimcilerin pazarda kendine yer bulabilmesini sağlamak ve en önemlisi tüketicilerimize olabildiğince fazla seçeneğin sunulduğu, tüketicilerimizin korunduğu uzun vadeli ve sürdürülebilir bir ekonomik model oluşturmak zorundayız. Bu düşüncelerle, kanun teklifinin bu konudaki düzenlemelerde yetersiz kaldığını, daha kapsamlı bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)