GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:7
Tarih:15.10.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BİROL AYDIN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerine Gelecek-Saadet Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Meclise sunulan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’yle, tüketicilere yönelik kredi sözleşmelerinin şekil şartları yeniden düzenlenmekte, doğrudan satış sistemiyle ilgili tarafların hak ve yükümlülüklerine ilişkin düzenlemeler, ticari reklam ve haksız ticari uygulamalara ilişkin idari para cezaları düzenlemeleri, uzlaşma müessesesinin ticari reklam ve haksız ticari uygulamalara uygulanması ile yurt içi pazar yerleri ve e-ticaret sitelerine ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. Değerli milletvekilleri, biz, bu düzenlemelerin gerekli olduğunu, bunun yanında Komisyonda muhalefet şerhimizi de belirttiğimizi, birtakım soru işaretlerimizin olduğunu, bunların da giderilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Zira, her zaman vurguladığımız gibi, düzenlemeler, kanunlar, yasalar önemlidir fakat bundan daha önemli olan uygulamadır, yerine getirebilmektir. Bakınız, 2023 yılında tüketici hakem heyetlerine 727.630 başvuru yapılmış. Bu rakam bize her şeyin yolunda olmadığını, aslında her şeyin yolunda gitmediğini işaret etmektedir. Özellikle dijitalleşmeyle birlikte siber dolandırıcılar vatandaşlarımızın en çok şikâyetçi oldukları konuların başında yer almaktadır. E-devlet uygulaması dâhil, bankaların mobil uygulamaları, sosyal medya hesaplarımız ve daha birçok mecrada ciddi bir güven açığı olduğu görülmektedir. Değerli arkadaşlar, daha net ifade edeyim: Ülkemizde son yıllarda ve her alanda bir güven problemiyle karşı karşıyayız. Vatandaşlarımız kendisini güvende hissetmiyor; alışveriş yaparken tedirgin, sosyal medyada tedirgin, sokakta tedirgin, okulda tedirgin. Dahası, hiçbir suçu olmasa dahi karakolda ve adliye koridorlarında dahi insanımız tedirgin. Mobil şifrelerinden emin değil, yediğinden içtiğinden emin değil, yarın nasıl bir güne uyanacağından emin değil. Kanunlarımızda, yasalarımızda birtakım eksikliklerin olduğu muhakkak. Fakat bundan önce, bu güvensizlik iklimine son verecek adımları hep birlikte atma zorunluluğumuz vardır. Öyle bir ortam ki devlet vatandaşına, vatandaşı da devletinin kurumlarına güvenmiyor. TÜİK'i bir kenara bırakın, Adli Tıp Kurumu bir şey açıklıyor, vatandaş güvenmiyor. Değerli milletvekilleri, geldiğimiz bu noktanın psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve diğer tüm yönleriyle ele alınması gerekmektedir. biz millî görüş hareketi olarak ta işin başından itibaren önce ahlak ve maneviyat derken bir ön şart âdeta ileri sürdük, bugün yaşadıklarımız da bu güvensiz iklimin, bu emin olmayan, bu kaygı ve endişe verici ikimin çözümü için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Elbette sosyal hayatımızda yaşanan bu güvensizlik krizinin bir kısım temel nedenleri vardır ama ikisine işaret etmek isterim: Birincisi, kamu görünürlüğü yüksek olan insanların -bu, Cumhurbaşkanından bakanlara, milletvekillerine, sivil toplum kuruluşlarına, kanaat önderlerine kadar inebilir- tutarsızlığının, aymazlığının, çelişkili durumlarının ortada oluşudur. Konuyla doğrudan bağlantılıdır, değildir diye düşünmeyin ama insanımızın siyaset kurumuna olan güvenini sarsmak açısından son birkaç gündür “Long” tartışmaları var ya, bu bir bakanlıkta konuşulmuyor ki, birçok yerde var, bu sıraları -şu anda burada değiller ama- dolduran birçok eski bakan, eski bürokrat aynı teraneleri işliyorlar. Kimse mütevazı arabaya binmez. Bunlar kâşanelerde büyümüşler, yaşamışlar, çok elit insanlar; sanki benim gibi dağdan, köyden gelmiş bir insan değil de “Long”da doğmuş, sarayda doğmuş Passat’a binemiyor beyefendiler, “Long”a binecekler. Ya, bu fakirliğin, fukaralığın, geçim darlığının bu kadar yaygın ve hissedilir olduğu bir ortamda insanlarımıza yazık değil mi, haksızlık değil mi? Güvensizlik, eminsizlik durumu bu temsil durumundaki insanlardan başlıyor, bir diğeri de şüphesiz ekonomik krizdir. İnsanlarımız kendilerini ekonomik olarak güvende hissetmiyor, hissetmeleri de mümkün değil. Gençlerimiz iş bulacağından emin değil, çalışanlarımız çalışmaya devam edip edemeyeceklerinden emin değil, emeklilerimiz aldıkları maaştan emin değil. 10-15 bin lira maaş alan emeklilerimiz nasıl kendilerini güvende hissedebilir? 17 bin lira asgari ücretle geçinmeye çalışan bir insan kendisini nasıl güvende hissedebilir? Saadet Partisi olarak her zaman ifade ediyoruz, çözüm adil paylaşımdadır. Büyük balıkları her geçen gün daha da semirten bu çarpık anlayışa son vermek boynumuzun borcudur. Büyük büyük holdinglerin, şirketlerin, medya patronlarının vergi borçlarını tek kalemde silip gazete, TV satın almaları için milyonluk kredi tahsis edenlerin vatandaşların kredi kartına vergi getirmek istemeleri adil midir Allah aşkına? Ve burada yine bir güven problemiyle karşı karşıyayız. Vatandaşlarımız kendinden toplanan vergilerinin gideceği yerden emin değiller. “Deprem vergisi” olarak bilinen özel iletişim vergisinin akıbeti bu güvensizliğin haksız olmadığını göstermektedir. Tabii, şimdi, biraz önce de burada dile getirildi, 2025’e tehir edildi. Savunma sanayisine ilişkin vatandaşlarımıza salınacak, onların cebine uzanacak elle ilgili bir tehir söz konusu. Değerli arkadaşlar, bu gelecek. Sadece ekim ayında bu iktidar 160 milyar borç ödeyecek, ödemeye devam ediyor şu anda. Bunun sadece 40 milyarı anapara, diğerinin tamamı faize gidiyor. Bütün bu 167 milyarı ödeyebilmek için de 212 milyar borçlanmaya gidiyor, bunu bir yerden alması gerekiyor. Bunu garip gurebaya yıkacak ve böylece alacak. Vatandaşa sabrı ve fedakârlığı tavsiye edenlerin yaptıkları israf kalemlerine ilişkin olarak “insaf” diye çağrıda bulunması gerekiyor. Defalarca test edilmiştir ki AK PARTİ iktidarının ekonomi formülleri yanlış bile değildir. Altını çizerek söylüyorum, AK PARTİ iktidarının ekonomi formülleri yanlış bile değildir. Aynı şekilde yeni getirilen vergi düzenlemesine de “Doğru değildir.” demek hafif kalır, zira yanlış bile değildir. İktidarın ekonomide attığı adımlar, aldığı kararlar adil değildir. Değerli arkadaşlar, hanelerimize, sokaklarımıza, okullarımıza, iş yerlerimize öncelikle bir güven iklimi tesis etmeliyiz. Çözüm, adaletten eğitime, ekonomiden dış politikaya bir bütüncül yaklaşımla problemlerimizi ele almaktan geçmektedir. Çözüm, iktidarın ihtiyaçlarına göre değil ülkemizin ve insanımızın ihtiyaçlarına göre yasalar yapmaktır. Çözüm, ülkemizin problemlerinin çözümü adına birbirimize siyaseten değil samimiyetle el uzatmaktan geçmektedir. Çözüm, vatandaşın cebine uzatılan elleri geri çekmekten geçmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)