GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:10.10.2024

CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerinde grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Önceki yasama yılında başlanan kanun görüşmelerinde bugün son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Farklı partilerden arkadaşlarımız burada çok kıymetli eleştirilerde ve önerilerde bulundular. Kanun teklifinin geri çekilmesi veya değiştirilmesi talepleri maalesef karşılık bulmadı. Bu kanun teklifinden hareketle, öğretmenlerin yaşamış olduğu sorunların girmiş olduğumuz bir kısır döngünün çıktısı olduğunu üzülerek belirtmek istiyorum. Arkadaşlarımızın yapmış olduğu hesaplamalara göre tüm öğretmenlik branşlarının ortalaması alındığında ve son on yıllık atama rakamlarına göre bir simülasyon yapıldığında tüm eğitim fakülteleri bugün kapatılsa bile ülkemizin yedi yıllık öğretmen ihtiyacını karşılayacak bir mezun kitlesiyle karşı karşıyayız. Bu rakam sınıf öğretmenliğinde iki yıl, ancak din kültürü öğretmeni üzerinden hesaplanırsa seksen altı yıl. Yeni mezuna hiç ihtiyaç olmadan eğitim sistemimiz yürüyebilir. Varmak istediğim sonuç şu: Planlama ve hesaplama yapılmadan, ülkenin iş gücü ihtiyacı tahlil edilmeden 81 ile üniversite kurmanın, eğitim fakülteleri açmanın bedelini maalesef işsiz öğretmenlerimiz ödemektedir. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen olarak yetiştirip mezun ettiği, girmiş olduğu KPSS sınavından da başarı notu olan 70'in üzerinde puan almış öğretmenlerine kadro açmıyor. Hükûmet, öğretmenini özel okullarda, dershanelerde veya üç harfli marketlerde zor koşullarda çalışmak zorunda bırakıyor. Sayın milletvekilleri, kanun teklifinde bir millî eğitim akademisi kurulacağından bahsedilmektedir. Henüz kanun yürürlüğe girmeden internet sitesi açılan Millî Eğitim Akademisinin açılış sayfasında şu ifadeler yer almaktadır: “Akademinin kurulma amacı öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini güncel gelişmelere göre artırmak ve eğitim kalitesini yükseltmektir.” İşte bu cümle, 81 ile üniversite açmanın bahtiyarlığını yaşayan iktidarın, yeni mezun olan öğretmenlerinin yeterliliğini artırmak ve kalitesini yükseltmek ihtiyacı duyduğunu ortaya koymaktadır. Üniversitelerin ülke sathına yayılması bizleri elbette memnun eder ancak kaliteli eğitimden taviz vererek, bölgelerin ihtiyaçlarına ve potansiyellerine göre bölümler yerine ihtiyaç fazlası bölümlere ağırlık vererek, öğretim kadrosunun dengesi gözetilmeyerek açılan üniversiteler yalnızca açılıştan ibaret kalmış, bir eğitimli işsiz sınıfının doğmasına sebep olmuştur. Üniversitelerin kadro ve işleyişlerine yapılan müdahaleler ve liyakatsiz görevlendirmeler de üniversiteye geçişte en nitelikli öğrencilerimizin yurt dışında eğitim almayı tercih etmeleri sonucunu doğurmuştur. Türkiye'nin, maalesef, en iyi liselerinden mezun olan gençlerimiz ülkemizde eğitim görmeyi tercih etmemektedir. Kıymetli milletvekilleri, üniversite öğrencisi ve mezunu sayılarının yüksek görünmesi, işsizliğin belirli bir süre de olsa ertelenmesi, halkımızın üniversiteye erişiminin vermiş olduğu motivasyonu siyasi malzeme yapmak gibi sebepler; akademik eğitim vermek, bilim üretmek için var olan bir yol ve yöntemi zorunluluk hâline dönüştürmüştür. Kontenjanların artırılması, baraj puanlarının önce düşürülüp sonra tamamen kaldırılması gibi uygulamalardan bir an önce vazgeçilmelidir. Sanayicilerimiz her geçen gün ara eleman sıkıntısı çektiklerini dile getirirken, Hükûmet ihracat odaklı bir büyümeyi hayata geçireceğini iddia ederken, genç nüfusumuzla üretim konusunda öne çıkabileceğimiz bir potansiyele sahipken Türkiye'nin bugün en önemli gündemi mesleki eğitimi güçlendirmek ve özendirmek olmalıdır. Sanayi bölgeleri ile mesleki eğitim kurumlarının koordinasyonunu sağlayarak, asgari ücreti onurlu bir yaşam sürebilecek miktara çıkararak, ilkokul ve ortaokullardaki rehberlik sistemini başarılı bir şekilde kurgulayarak, toplumumuzu bu alanda bilinçlendirici kampanyalar düzenleyerek meslek liselerinin ve mesleki eğitimin itibarını hep beraber hak ettiği yere çıkarmalıyız, gençlerimizi meslek sahibi olmaya teşvik etmeliyiz. İktidarın her zaman kullandığı bir tabir var: Beka meselesi. Evet, arkadaşlar, eğitim bir beka meselesidir. Ülkemizin en büyük zenginliği olan beşerî sermayeyi doğru yönlendirmezsek bu sefer gerçekten bir beka problemiyle karşı karşıya kalacağız. Hep birlikte üniversite eğitiminin zorunlu bir tercih olmadığını anlatalım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Tamamlayın, lütfen. CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) – Tarım ve sanayi alanları başta olmak üzere sektörleri besleyecek verimli bir mesleki eğitimi hayata geçirelim, gençlerimizin gözünde bu meslekleri hak ettikleri değere çıkaralım. Üniversite kontenjanlarını sınırlayarak yüksek eğitimde kaliteyi artırıcı tedbirleri gündeme alalım. Akademik kurumları özgürlükçü bir anlayışla yönetelim, bu kurumlarda farklı fikirlerin ortaya çıkmasını tehdit değil bir zorunluluk olarak görelim. Unutmayalım, ancak özgür bir ortamda bilimsel üretim verimli olabilir; eminim tüm Parlamento bu konuda desteğini esirgemeyecektir. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)