| Konu: | Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 5 |
| Tarih: | 09.10.2024 |
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimizi ve bizi izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi’nin 31'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Tabii, teklifin tümü Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarımızda görev yapan öğretmenlerimizi, öğretim üyelerimizi ilgilendiren hatta mesleğe yeni başlayacak olan öğretmen adaylarımızı da ilgilendiren bir kanun teklifi yani özetle, KPSS sınavına girmiş olan 570 bin öğretmen adayımızı ve 1 milyon atanmamış olan öğretmenimiz ile 750 bin kadar da üniversitelerde okuyup mezun olmayı bekleyen öğrencilerimizi ilgilendiren bir kanun teklifi. Bu kanun teklifinin aslında 31'inci maddesi bu kanun teklifinde sözü edilen Akademide görev alacak olan öğretmenlerimizin özlük haklarını, maaşlarını falan düzenleyen bir bölümü içeriyor; bu, aslında çok da önemli değil -diğer hatiplerimiz bundan söz etmiş idi- önemli olan, asıl bakmamız gereken Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun bütününün içinde öğretmenlerimiz için ve çalışanlarımız için zararlı olan hususları bir bütüncül olarak ele almaktır. Şimdi, öğretmenlik mesleğinde normalde iyileştirme yapılması gerektiği hâlde burada bu kanunla yapılmak istenen şey, aslında sözleşmeli öğretmenlik modelinin daha fazla öne çıkarılması. Sözleşmeli öğretmenlik modelinde de üç gün çalışıp 8 bin liraya, 7.500 liraya razı olan öğretmenlerimizin varlığını da biliyoruz, hatta kendi meslekleri dışında ayrıca ek işlerde çalışan öğretmenlerimiz var; bunlara ilişkin herhangi bir düzenleme yok maalesef. Şimdi, bu yasa teklifi ne diyor? Lisans öğretimini tamamlayan öğretmenlerimizi yeniden Akademiyle sınava tabi tutmayı öngörüyor. Akademiyle yeniden sınava tabi tutulup, tasnif edilip “aday öğretmen” “öğretmen” “uzman öğretmen” “başöğretmen” gibi ünvanlar alacak olan öğretmenlerimiz için aslında yapılması düşünülen şey şu: “Biz istediğimizi göreve getirebileceğimiz, istediğimizi de tasfiye edeceğimiz bir yöntemi veya yasayı getiriyoruz.” demektir. Şimdi, Millî Eğitim müfettişlerinin raporları yoluyla görevinden alınan öğretmenlerin varlığından bu kürsüde söz etmiştim. Mahkeme kararlarına rağmen hâlâ görevlerine iade edilmeyen öğretmenlerimiz var ama şimdi, AK PARTİ Grubu olarak bize diyorsunuz ki: “Yeni bir Anayasa için buyurun, bir tartışalım da teklifte bulunalım.” Mevcut Anayasa’nın ya da yargı kararlarının tamamına uymadığınız hâlde, böyle bir teklifte bulunmaya bir defa hakkınızın olmadığını peşinen söyleyelim. Şimdi, değerli milletvekilleri, iktidar, millî eğitimi aslında tarikatlara, cemaatlere ve vakıfların kontrolüne bırakmış durumda. Kindar ve dindar nesiller yetiştirme hedefinize ve amacınıza uygun olarak eğitimde bilimsellikten uzaklaştırılmış hâldeyiz ve eğitim ne yazık ki ticarileştirilmiş durumda ve biz bu kanunlarla öğretmenleri ancak köleliğe mahkûm etmeye devam ettiğimizi söylemek durumundayız. Öğretmenlerin eğer nitelikleriyle ilgili bir kanaatiniz yoksa ve bunun için bir akademi kurulması ihtiyacı var ise buyurun, Akademide görev yapacak olan o akademisyenleri götürün, lisans eğitimi yapan üniversitelerimizde şimdi eğitimini verdirin, dört yıl yerine beş yıl vermek gerekiyorsa beş yıl verin ama öğretmenlerimizi yeniden tasnif yapacak veya özelleştirmeye meydan verecek şekilde kategorize etmekten kaçının. Millî Eğitim Bakanlığının daha önemli görevleri var. Değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısının ilkiydi, Sayın Cevdet Yılmaz geldi, dedi ki: “Türkiye bütçesinin en büyük payını Millî Eğitime ayırdık.” İçimden bir sesle “Allah Allah, nasıl oldu?” falan diye bir gururlanmama rağmen belli etmedim. Sonra öğrendim ki Millî Eğitime ayrılan payın yüzde 85'i maaşlarmış yani okulların rehabilitasyonuna, öğretmenlere, atamalara hiçbir şey ayrılmamıştı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Ocaklı. TAHSİN OCAKLI (Devamla) – Peki. Bugün de gelinen noktada, bu yasa teklifinin ne öğretmenlerimize ne okullarımıza hiçbir katkısı yoktur. Verilen sözlerin tutulmadığı, atamaların hâlâ yapılmadığı, çocuklara bir öğün yemeğin verilemediği, hijyen ve temizliğin sağlanamadığı okullarımızda özellikle uyuşturucunun ta ilkokul çağlarına kadar düştüğü bir dönemde Millî Eğitim Bakanının veya Millî Eğitimin bu tür bir kanunla, işe yaramayacağını düşündüğümüz, itirazlarımız sonucunda Anayasa Mahkemesinden döneceğini düşündüğümüz kanunla… Bence AK PARTİ milletvekilleri vakit kaybetmeden şöyle bir vicdan muhasebesi yapsınlar, bu kanun teklifini geri çekmeyi, bütünü üzerinden Türkiye'ye fayda sağlamayı bir sağlasınlar; bir kere görmüş olalım. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Genel Kurula saygılarımızı sevgilerimizi sunuyorum. Sağ olun Başkanım.