| Konu: | Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 03.10.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu konuşuyoruz. Çocuklarımızın geleceği, esasında ülkemizin geleceği olan eğitim sistemini emanet edeceğimiz öğretmenlerimizin eğitilmesi, mesleki gelişimi, zaman koşullarına göre kendilerini yenileyebilmesi açısından Öğretmenlik Meslek Kanunu son derece önemlidir. Konunun esası fevkalade önemli ama bu önemli konunun ele alınma yöntemi de o derece önemlidir. Esasında öğretmenlik mesleğinin itibarı açısından bu düzenleme son derece önemli bir fırsat içeriyordu ülkemiz için. Böylesine önemli bir fırsat varken neden çoğulcu bir yaklaşımla hareket etmeyi düşünmez bir iktidar, gerçekten bunu anlamakta zorlanıyorum. Böylesine önemli bir kanun teklifi hazırlanırken siyasi partilerden, sendikalardan, konunun doğrudan muhatabı olan öğretmenlerimizden neden görüş alınmaz, gerçekten anlayamıyorum. Neden böyle davranılıyor? Ülkemiz adına, gençlerimiz adına, öğretmenlerimiz adına sitemlerimizi ifade etmek istiyorum.
Bir önemli gerçekliği dikkatlerinize anmak istiyorum: Her iktidarın kendi ideolojik kalıbıyla eğitim sistemini ele alması, farklılıkların hassasiyetlerini, beklentilerini düzenlemeye yansıtmaması yanlış bir bakış açısıdır. O zaman bu düzenlemeye reform diyemezsiniz. Biz bugüne kadar eğitimin ideolojik olarak ele alınmasından geçmiş dönemlerde acılar yaşamış bir ülkeyiz. Oysa bu tablolardan ders alabilmeliydik. Esasında toplumun gönül rahatlığıyla onaylayabileceği, millî-manevi değerleri özümseyen, çağın gereklerine ayak uyduran bir eğitim sistemi öncelikli düşüncemiz olmak zorundadır. Eğer böyle olmazsa yeni gelen iktidar da kendi zaviyesinden bu meslek kanununu değiştirme gayreti içerisine girebilir ve Türkiye bu kısır döngüyü yaşar durur. Bunlara gerek yok değerli milletvekilleri. Biz hep birlikte aklıselimi bulabiliriz, Türkiye'yi bu kısır döngüden çıkarabiliriz ama bunun için tartışmalıyız, ortak bir çıkış yolunu birlikte bulmalıyız. Bu açıdan, süreci eksik buluyorum.
Millî Eğitim Akademisi konusu tam olarak konunun bam teli. Maddeyle, Bakanlığa bağlı bir Millî Eğitim Akademisi kurulması öngörülüyor; öğretmen adaylarının mesleğe hazırlanması, öğretmen, yönetici ve diğer personelin mesleki gelişimi gibi konular burada amaçlanıyor. Şimdi, değerli milletvekilleri, burada amaç olarak "nitelikli eğitim için nitelikli öğretmen" bakış açısını ortaya koyuyorsunuz. Peki, soruyorum şimdi: Ücretli öğretmenlik uygulamasını da kaldıracak mısınız? Bu uygulama üzerinden alacağınız öğretmenlerimiz Akademi eğitiminden geçmeden mi hizmet verecek? Evet, bunu tekrar soruyorum: Ücretli öğretmen olarak aldığınız öğretmenlerimiz Akademi eğitiminden geçecek mi? Bu bir çelişki değil mi?
Bir başka çelişki, değerli milletvekilleri, mülakat için de bu çelişki var; öğretmenlerimizi mülakatlardan geçiriyorsunuz ama aynı eğitimi verecek olan ücretli öğretmenleri mülakatlardan geçirmiyorsunuz. Bu çelişkiyi de dikkatlerinize sunuyorum.
Bir çelişki daha sunuyorum: Proje okullarının müdürleri nasıl atanıyor? Bakanlık tarafından atanıyor, mülakatsız olarak atanıyor. Bu çelişkiyi de sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum.
"Nitelikli öğretmenlik" kavramı için önce öğretmenlik mesleğini saygın bir şekilde tanımlamamız gerekiyor; 1'den fazla öğretmenlik tanımlamasının olduğu bir yerde nitelikli öğretmenden bahsedemeyiz; kadrolu öğretmen var, sözleşmeli öğretmen var, ücretli öğretmen var, var da var arkadaşlar. Önce bunu bir düzeltelim; öğretmen sadece öğretmen olmalı.
Öğretmenler özlük hakları açısından 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olacak ancak görev ve sorumluluk bakımından Öğretmenlik Meslek Kanunu'na tabi olacak. Mesele şu: Endişemiz, Akademi, bir disiplin sopası olarak öğretmenlerimizin üzerinde durabilecek. Burada bu önemli soruna dikkat çekiyoruz. Soruyorum: Öğretmen adaylarını mesleğe hazırlamak için Akademi kurulacaksa fakülteler ne iş yapacak? Temel sorumuz bu. Evet, mesleki gelişim için, öğretmenlerimizin zamanın koşullarına göre kendilerini yenilemesi için Akademi kurulabilir ama bir fakülte mezununun öğretmen olmak için tekrar Akademiye gitmesini doğru bulmuyoruz.
Sonuç olarak, toplumda kaygı duyulan bir husus var: "İktidar bu vesileyle kadrolaşma yoluna mı gitmek istiyor?" Bu kaygıyı da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Toplumu yormaya ne gerek var diye soruyorum. Ayrıca, Akademide -bakın, burası çok önemli- eğitimi kim verecek arkadaşlar? Fakülteden gelen hocalar verecek. Orada yetersiz gördüğünüz hocalar burada yeterli mi olacak? Bu çelişkiyi de ayrıca dikkatlerinize sunuyorum.
Olması gereken nedir? Bakın, olması gereken eğitim fakültesi kontenjanlarının amaca uygun bir şekilde sınırlandırılması, fakülte eğitimlerinin iyileştirilmesi, staj uygulamalarının gerçekçi hâle getirilmesi ve objektif kriterlere dayalı bir KPSS sınavının yapılmasıdır. Bu çerçevede, iktidarın Akademi konusundaki bu dayatmaya son vermesini talep ediyoruz. Hiçbir şey için geç değil, bunu düzeltebiliriz.
Yine, Akademiyi ilgilendiren 34'üncü madde çok tartışmalı bir düzenlemedir. Müfettişler tarafından inceleme yapılan ve hakkında "Mesleki anlamda yetersiz." raporu verilen öğretmen akademiye alınacak, buradaki eğitim sonrasında da yetersiz olanların hizmet sınıfı değiştirilecek. Bu madde öğretmenin üzerinde bir sopadır, bir tehdittir; öğretmenin amiri olan okul müdürünü de yok sayan bir maddedir, okul müdürünü de işlevsiz hâle getiren bir maddedir. Yıllarca birlikte görev yaptığı okul müdürü öğretmeni tanıyamayacak ama müfettiş birkaç saat içerisinde öğretmeni tanıyacak. Arkadaşlar, bu bir çelişkidir. Bu durum, çalışma hayatının olağan akışına aykırıdır. Bakın, öğretmenimiz otuz yıl öğretmenlik yapmış, müfettiş gelecek, otuz yıl öğretmenlik yapan bir hocamıza "Yetersizsin." diyecek. Müfettişi kim denetleyecek, orası belirsiz arkadaşlar. Öğretmenlerimizin üzerinde "sopa" olarak duran bu tehlikeli madde kaldırılmalıdır ya da yeniden düzenlenmelidir.
Bizim geniş çaplı bir eğitim reformuna ihtiyacımız var. Okullarımızı yeniden reforme etmek zorundayız. Piyasada büyük bir ara eleman sorununu hepimiz sahada görüyoruz. Bunun için meslek liselerinin reforme edilmesi büyük bir ihtiyaçtır. Buyurun, bunu hep beraber yapalım. Bu sorun ortada, çözümden kaçmayalım, çözümü birlikte ortaya koyalım.
Yine, öğretmenliği konuşuyoruz. Öğretmen liseleri vardı eskiden. 2012 yılında ilginç bir şekilde bu okullar kapatıldı, Anadolu liselerine çevrildi. Ben, kuruluşu 1940 yılına dayanan bir öğretmen okulu, Düziçi Anadolu Öğretmen Lisesi mezunuyum, şimdi fen lisesi oldu. Bu okullardan mezun olan öğrenciler, öğretmenlik mesleğiyle lise yıllarında tanışma fırsatı buluyordu ve nitelikli öğretmenlerin yetişmesine bu okullar katkı sunuyordu. Neden kapatıldığını sormak istiyorum, gerçekten anlamak istiyorum.
Meclis tutanaklarına da şunu geçmek istiyorum: Kapatmayı değil, reforme ederek yaşatmayı tercih etmek zorundayız. Öğretmen liseleri zamanın koşullarına göre reforme edilerek yeniden açılmalıdır.
Yine, imam-hatip konusu... Bakın, liseyi öğretmen lisesi, ortaokulu imam-hatip ortaokulundan mezun olan bir kardeşinizim. Son dönemlerde çok sayıda imam-hatip okulu açılmış olmasının da imam-hatiplere bir fayda değil, bir zarar olarak görüyorum, ihtiyaç sayısı kadar açılması gerektiğini düşünüyorum. Ben ortaokula giderken sınavla alınıyordu bu okullara. Evet, açalım ama ihtiyaç sayısı kadar açalım, nitelikli bir eğitim verilsin. İhtiyaç fazlası her okul niteliği ortadan kaldırıyor ve amacınızdan sizi uzaklaştırıyor maalesef. Bunu da dostane olarak dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Özel okul öğretmenlerimizin yaşadığı sorunlara da dikkat çekmek istiyorum. Özel okul öğretmenlerimiz zor şartlar altında çalışmaktadır. Yaptıkları işe göre çok düşük maaş almaktadırlar. Ocak ayında asgari ücret zammı belirlenir ama özel okullarda öğretmenlere ekim ayında zam yapılır, on ay gecikmeli olarak zamlarını alırlar. Elde ettikleri gelirle bırakın bir büyükşehirde yaşamayı, kirasını dahi ödemekte zorlanır vaziyetteler. Siz, bunlardan mesleki anlamda kendilerini bir de geliştirmelerini bekleyeceksiniz. Özel okul öğretmenlerimizin de özlük hakları iyileştirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bizim buradaki meramımız bağcıyı dövmek değildir; meramımız, derdimiz üzüm yemektir; bu ülkeye katkı, fayda sağlamaktır. Dolayısıyla, bu Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi öğretmenlik mesleğimizin geleceği açısından bakın, yeterli değildir. Biz üç yıl, beş yıl sonra tekrar tartışacağımız bir teklifi buradan geçirmek istemiyoruz, itirazımız burayadır. Bizim iktidardan beklentimiz, bu kanun teklifi bu hâliyle yetersizdir. Dolayısıyla, bu kanun teklifinin ilgili maddelerinin düzenlenmesini ya da bu kanun teklifinin geri çekilmesini sizlerden beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen tamamlayın.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Son olarak, Millî Eğitimi konuşurken mülakatları konuşmadan geçmek istemiyorum.
Sayın Bakan Yardımcımız da geldi, kendisine de hayırlı olsun diyorum, tebrik ediyorum, görevinde başarılar diliyorum.
Mülakat sorunu... Bakın, öğretmen adaylarımızın mülakat süreci bir krize dönüşmüştür. Mülakatlarla ilgili sistemde yanlışlıkla sonuçlar açıklandı 20 Eylülde, sonra sistem tekrar kapatıldı ve orada alınan sonuçlara göre Sayın Bakanım, bakın, bölgelere göre farklı puanlamalar yapıldığı ortaya çıkmıştır. İstanbul'da KPSS puanının 1 puan üzerinde; İzmir'de, Van'da 5-6 puan üzerinde notlar verilmiş gibi bir tablo var; bu hakkaniyetsiz bir durum oluşturacaktır. Bu tablo, iktidar partisini de -açık söyleyeyim- izah edemeyeceği bir duruma sokacaktır. Dolayısıyla burada en hakkaniyetli durum KPSS puanı ile mülakat puanlarının aynı şekilde verilerek bu sorunun çözülmesidir. Bu soruna da bir kere daha dikkat çekiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)