Konu: | Kayıp çocuklara ve çocuk haklarına ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 3 |
Tarih: | 03.10.2024 |
İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen sevgili halklarımız; hepinizi DEM PARTİ adına saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Yeni yasama yılının ilk konuşmasında Dünya Çocuk Günü'nü buradan partimiz adına kutluyor ve herkesi tekrar sevgiyle selamlıyorum. Bu kutlamanın sadece bir kutlama olmadığını, aynı zamanda Türkiye'nin imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Dair Sözleşme'ye, bir anlamda sözleşmeye konulan şerhlere ya da bir anlamda konulmayan uyum politikasına karşı uyulması gereken de bir politika olarak çağrımız olduğunu ifade etmek isterim. Maalesef, çocuklarla ilgili dün yaşanan tartışmalar sonrası gündemden düşmeyen konular devam ediyor. Belki çocukların mevcut haklarının... Dünkü tartışma sonrası araştırma önergemiz kabul edilmedi, buradaki vekiller buna itiraz edebilirler ama biz, her gün, her yerden çocuklarımızla ilgili, haklarının savunulmasıyla ilgili talepleri dinliyor, alıyor ve bunu gündem yapma konusunda kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdürmek istiyoruz çünkü her ne kadar siz kabul etmeseniz bile bu talebin, toplumsal bir talep olduğunu, halkımızın bir talebi olduğunu ifade etmek isterim.
Evet, çocuk haklarıyla ilgili çok yaygın sorunlarımız var; sadece katledilmeleriyle ilgili değil aynı zamanda istismarla ilgili, çocuk haklarının emek haklarıyla ilgili, boyutlarıyla ilgili, güvencesiz çalışmakla ilgili ve 18 yaşından küçük birçok çocuğumuzun sahada çalıştırmasıyla ilgili birçok konusu var. Bu konularla ilgili sürdürdüğümüz mücadeleyi özellikle şöyle ifade etmek isterim: "Biz sokaklarda çocuklarımız için onurlu bir gelecek yapacağız, onlara onurlu bir gelecek bırakacağız." şiarlarıyla bu Meclise gelmiş insanlar olarak bunu asla bırakmayacağımızı ifade etmek isterim. "Çocuk" deyince sadece 3 çocuğun hikâyesini burada konuşmaya çalışmamızın bile ülkedeki çocuk haklarının ne durumda olduğunu göstermek bakımından önemli olduğunu düşünüyorum. Dün burada konuşmacı arkadaşımız söyledi, örneğin, Ceylan'ın hikâyesi başlı başına bir sorun. Narin'in hikâyesi gündemden düşmemiş, kırk yedi gündür hakkında herhangi bir şekilde... Katlediliş biçiminin, kimin katlettiğinin somut açığa çıkmamış olduğu biliniyor. Yine "Efe Boz" diye bir çocuğumuz var ki, 6 yaşında, İstanbul Maltepe'de bir okulda, okulunun ihmali sonrası hayatını kaybetmiş.
Aslında Ceylan'ın hikâyesini biraz anlatmakta fayda var. Biliyorsunuz, Ceylan Türkiye'nin gündemine girdi. Ceylan nasıl katledildi, nasıl öldü? Türkiye'deki bir karakoldan atılmış bomba sonrası paramparça olarak bir sahada bulundu; annesi, kardeşleri ve yakınları onu bulmak için çok uğraştılar, uzun süre güvenlik gerekçesiyle ulaşamadılar ve en sonunda annesi bir çuval içerisinde, bir torba içerisinde ya da eteklerine doldurarak çocuğunun parçalarını getirmek, mezara koymak zorunda kaldı. Bu, Türkiye'nin mevcut kaderi falan değil; bunu Türkiye'nin siyasal olarak yürüttüğü, sürdürdüğü siyasetin bir parçası olarak ele almak gerektiğini düşünüyoruz.
Ceylan'ın hikâyesi böyle ama Efe Boz'un da hikâyesi başka türlü. Okulda 6 yaşında bir çocuk katlediliyor ya da öldürülüyor, ölüyor ama arkasından yapılan soruşturma sonrası küçük cezalarla, okul müdürü, görevli öğretmen, her birisi neredeyse affedilir gibi gidiyor. Yani cezasızlıkla karşı karşıya kalınan bir durum olduğunu ifade etmek isteriz.
Yine, Efe Boz meselesiyle ilgili durum böyleyken Narin'in durumu hâlâ devam ediyor. Burada Narin'i asla unutmayacağımızı, kırk yedi gündür devletin kontrolünde olan bir köyde hâlâ çocukla ilgili bir gelişmenin olmamasını, katilin kim olduğunun tespit edilememesini, bir şeylerin korunmasını, örtülmeye çalışılmasını kabul etmediğimizi buradan ifade etmek istiyorum.
İstismar konusuyla ilgili, sadece TÜİK verilerine göre, ülkemizde 27 bin civarında çocuğumuzun... TÜİK'e göre bile -bakın, TÜİK diyorum çünkü biz, yasal olarak her türlü kapatma işlemlerinin yapıldığı bir TÜİK'ten bahsediyoruz- 27 bin çocuğun istismara uğradığının tespiti var. Böyle bir ülkede yaşıyoruz ve böyle bir ülkenin içerisinde gerçekten çocuklarımızla ilgili yapılacak her türlü düzenlemenin, uluslararası sözleşmeye uygun davranmanın bizim temel siyasal görevlerimiz olduğunun buradan altını çizmek istiyorum.
Peki, ayrıca, çalışma koşulları bakımından bakıldığında nasıl bir durum var? Bizim ülkemizde 85 milyon nüfustan bahsediliyor; yine, resmî rakamlara göre 18 milyon çocuk -yani nüfusun yüzde 20'sine yakın bir çocuk nüfusu var- büyük ölçüde mevcut insan haklarına uygun, çocuk haklarına uygun bir şekilde yaşatılamıyor. Eğitiminden tutun iş hayatı bakımından da bu böyle. Bu çocuklarımızın önemli bir kısmı, yine TÜİK'e göre şu anda yaklaşık 700 bin bir tespit var ama bize göre 1 milyonun üzerinde çocuk çalıştırılıyor. Yani 18 yaşından küçük çocuklarımızın çalıştırıldığını biliyoruz ve görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen tamamlayın.
İBRAHİM AKIN (Devamla) - Bakın, şöyle bir şeyden bahsedeyim ben, ekmek ve adalet mücadelesini yürüttüğümüz sırada gördüğümüz tablo şudur: Sizleri, özellikle güvencesiz çalışanlara, Mersin'e, Torbalı'ya, Kınık'a ve bir başka yere davet etmek istiyorum. Buradaki çocuklarımıza, 6 yaşından 15 yaşına kadar çocuklarımıza annesiyle, babasıyla beraber sahada domates, biber toplatılıyor ve bu çocuklarımız bu koşullarda yaşamaya mahkûm ediliyor. Buradan özellikle Çalışma Bakanına söylüyorum: Bu koşullarda çalışmak hiç kimsenin hakkı değil ama aynı zamanda çocuklarımızın hiç hakkı değil; bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bu çalışma koşulları içerisinde, bu hayat koşulları içerisinde çocuk hakkını savunmak da mümkün değil. Biz, acilen, mevcut koşullarda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'ye koyduğu şerhin kaldırılmasını, Türkiye'de de artık uluslararası standartlara uygun çocuk haklarının icra edilmesini istiyoruz, Meclisin de bu konuda görev almasını istiyoruz. Bu Meclis kapatarak, yasaklayarak, katilleri koruyarak çocuk haklarını savunamaz. Narin'i de Ceylan'ı da Efe'yi de savunmaya devam ettiğimizi bir kez daha ifade etmek isterim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)