GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avrupa Konseyi İmtiyaz ve Muafiyetleri Umumî Anlaşmasına Ek Üçüncü Protokolün Onaylanmasına Dair 29/8/1961 Tarihli ve 358 Sayılı Kanuna Ek Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:110
Tarih:27.07.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BİROL AYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tarih boyunca hem insanlar hem de devletler arasındaki ilişkiler yazılı ve yazılı olmayan sözleşmelerle düzenlenmiştir. Hukuk dediğimiz şey zaten sözleşmeler toplamıdır. Bir toplumun huzur ve güvenliği, kişilerin sözleşmelere ne kadar sadık kaldıklarıyla, uygun davrandıklarıyla alakalıdır. Yeryüzünün huzur ve barışı da devletlerin uluslararası sözleşmelere ne kadar sadık kaldığıyla doğrudan orantılıdır. Bugün, bölgemiz ve özelde yeryüzü genelinde yaşadığımız problemlere bu açıdan bakmamız gerekir. Zira çocukları katletmeyi din yasaklar, vicdan yasaklar, ahlak yasaklar, hukuk yasaklar; insanları zorla yerinden etmek, açlığa ve susuzluğa mahkûm etmek tüm sözleşmelere göre suçtur. Mesela, soykırım suçu, Aralık 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'yle uluslararası hukuk alanında tanımlanan uluslararası suçlardan sayılmıştır.

Değerli milletvekilleri, öyleyse bugün oluk oluk akan ya da oluk oluk akıtılan kanı, bu açıdan, sebeplerine bakarak irdelememiz gerekiyor. 1897 Birinci Siyonist Kongresi'nden 1916 Sykes-Picot Anlaşması'na, 1917 Balfour Deklarasyonun'dan 1947'ye, 1969'dan günümüze, son olarak 7 Ekim 2023'ten bugüne hem Gazze'de yaşananları hem de bunun karşısında devletlerin ve uluslararası kurumların yaptıklarını ve yine, daha doğru ifadeyle, yapmadıklarını, yapamadıklarını nasıl değerlendirmeliyiz? Şaşırtıcı olan, savaş suçlusu Netanyahu'nun Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde ayakta alkışlanması mıdır yoksa daha şaşırtıcı olan, İslam âleminin âcizliği midir? Vahim olan, uluslararası hukukun iflas etmesi midir yoksa daha vahim olan, bizim kendi üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirememiş oluşumuz mudur? Ülkemizin ve bölgemizin bekası için BOP'un mu daha çok tehlike arz etmesidir önemli olan yoksa BOP'un yeterince anlaşılmaması mıdır? Ailesi bombalar altında can veren Gazzeli bir yetimin canını Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Batılı ülkelerin tavrı mı yoksa İslam ülkelerinin tavırsızlığı mı daha çok yakmaktadır?

Değerli milletvekilleri, biliyorum ki bu sorulara hep beraber yüzde 100 katılıyoruz ve aynı duyguyu, aynı hissiyatı taşıyoruz? Yine, hepimiz biliriz ki insan yaptığıdır, konuştuğu değil ve elbette herkes imkânları ölçüsünde sınanmaktadır. Ülkemizin bugünkü ekonomik durumu, bölgemizdeki tablo ve uluslararası güç dengesi açısından yapabileceklerimiz ve yapamayacaklarımız vardır; bu, muhakkak ancak yapamayacaklarımızı konuşmak yerine yapabileceklerimizi yapmak gerekmez mi? Doğal olarak iktidar yaptıklarını anlatır, muhalefet de iktidarın yapmadıklarını, yapamadıklarını dile getirir ama söz konusu Gazze olunca, tutumumuz, hep birlikte, yapamadıklarımızın mahcubiyetiyle yapabileceklerimizin sayısını artırmak olmalıdır. Elbette, İsrail zulmünü her platformda dile getirmek sorumluluğumuzdur ancak sorumluluklarımız burada bitmiyor, sadece başlıyor. Zira bu zulmü engellemek de yine bizim sorumluluğumuzdur.

Değerli milletvekilleri, söylediklerimiz yaptıklarımızla uyuştuğu takdirde kıymetli olacaktır. Elbette, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Batı âleminin iş birlikçiliğini vurgulayacağız ancak bunun yanında bizim Gazze'yle iş birliğimizi artırmamız gerekmiyor mu? Ancak bu şekilde Gazze'yle iş birliğimizi arttırdığımız takdirde söylediklerimizin bir kıymeti olacaktır. En duygusal konuşmaları yapmak bize yaraşır ancak en rasyonel, somut ve caydırıcı adımları atmak da bize yaraşır. Evet, uluslararası kurumların çifte standardını gözler önüne sereceğiz fakat bunun yanında bu çifte standarda son vermek adına ülkemizi güçlü kılacak adımları da atmamız gerekmektedir. Ne yapmalıyız? Adil ve yeni bir dünyayı kurmak için, ancak yaşanabilir bir Türkiye'yi, yeniden büyük Türkiye'yi kurmakla adil bir dünyanın inşasını başlatabiliriz.

Biz, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür." çıkışını anlamlı ve kıymetli bulduğumuzu her zaman dile getirdik ancak o 5'linin karşısına çıkabilecek 6'ncı ve yegâne gücün de Türkiye olduğunun, bu doğrultuda adımlar atmamız gerektiğinin altını çizdik. Bunun için de başta ülkemizde olmak üzere yeryüzünde bütün insanlar için adil bir dünyanın inşası için Türkiye'mizde özgürlüğün, adaletin, ahlakın, doğru yatırımın, sürekli üretimin, yaygın kalkınmanın, adil bölüşümün, şeffaflığın, hukukun tam üstünlüğünün egemen kılınması gerektiğini de vurguladık. Bugün, ülkemiz için bir şeyler yapacaksak öncelikle Gazze için bir şeyler yapmaya başlamamız gerekir ve Gazze için bir şeyler yapabilmenin yolu da Türkiye'mizde, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hep birlikte ve herkes için iyiyi, doğruyu, güzeli, faydalı ve adil olanı yapmaktan, çabamızı artırarak devam ettirmekten geçmektedir diyor, Gazze'ye, Gazze'de olanlara, olup bitenlere tekrar dikkatinizi çekiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)