GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, 2713 (2023) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı'na ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerimize uygun bir biçimde, gerektiğinde üçüncü ülkeler ve uluslararası örgütlerle iş birliği imkânları da kullanılarak, Somali ile ülkemiz arasında akdedilen milletlerarası anlaşmaların uygulanması kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, Somali'nin terörizm, deniz haydutluğu, yasadışı balıkçılık, her türlü kaçakçılık ve diğer tehditlere karşı güvenliğinin sağlanması faaliyetlerine destek verilmesi amacıyla Somali'nin deniz yetki alanları dâhil olmak üzere iki ülke tarafından müştereken belirlenecek bölgelerinde ve münhasıran tespit edilecek kurallarla görevlendirilmesi ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca iki yıl süreyle izin verilmesine dair tezkeresi (3/9
Yasama Yılı:2
Birleşim:110
Tarih:27.07.2024

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının Somali'ye iki yıl süreyle görevlendirilmesi hakkında Cumhurbaşkanlığı tezkeresi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Üzerime sorumluluk olarak addettiğim bir hususla sözlerime başlamak istiyorum, bu bir teşekkür. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Meclisi, üyesi 57 ülkenin parlamenterleri tarafından yürütülmekte, bazı komisyonlarla çalışılmaktadır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi de terörle mücadele komisyonudur. İki yıl Başkan Yardımcısı olarak hizmet ettiğim komisyonun geçen hafta itibarıyla Başkanı olarak atandım. Bu vesileyle, tebriklerini sunan, başarı dileklerini ifade eden, başta Saygıdeğer Genel Başkanım Devlet Bahçeli Beyefendi olmak üzere bu yüce Meclisi temsil eden, teşekkürlerini sunan delegasyonun Başkanı ve temsilcileri, partideki arkadaşlarım ve telefonla beni bu bağlamda motive edenlerin tüm tebriklerini kabul ediyorum, bir sorumluluk bilinciyle ben de teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Biz de kutladık.

KAMİL AYDIN (Devamla) - Evet, Ali Bey delegasyon üyelerinden biri, ben delegasyon üyelerine de söyledim zaten.

Saygıdeğer Başkanım, şimdi, tabii, önemli bir tezkereyi görüşmek üzere bir aradayız. Tezkerenin resmî mahiyeti, içeriği hem tezkerenin gerekçesinde çok açık ve net bir şekilde 2 sayfalık ifade edilmiş hem de benden önceki konuşmacı arkadaşlar çok net, açık bir şekilde ifade ettiler. Ben teknik boyutuna fazla girmeden bu tür tezkerelerdeki hassasiyetimizin niye önemli olduğunu vurgulama adına bir altyapı bağlamında bir iki hususu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, tabii, dünden bugüne özellikle tanıtım broşürlerinde ve turizm kitapçıklarında Türkiye'mizin konumunu dile getirirken "Asya ile Avrupa'yı birleştiren bir coğrafyadayız..." Tamam da bunu bir bakıma bir lütuf olarak kabul edelim ama şimdi biraz da analitik baktığım zaman, bu, bizim aynı zamanda jeopolitik konum ve stratejik hamleler noktasında da çok hassas bir bölgede olduğumuzu dikkate almamızı gerektirmektedir. Yani son yüzyılda özellikle yaşadığımız, Millî Mücadele'den bugünlere kadar geçirdiğimiz süreçte başımıza gelenleri de dikkate aldığımızda aynı zamanda bu coğrafya bir değerli büyüğümüzün ifadesiyle "sırtlanlar kavşağı" bir coğrafya yani anlık bir gaflet ve dalalet tolere etmeyecek bir coğrafyadayız, dikkatlerimizin çok çok üst düzey olmasını gerektiren, Genel Başkanımızın diğer bir ifadesiyle -çok hoşuma giden bir ifadedir- uyku orucunda olmamız gereken bir coğrafyadayız. Onun için, şöyle, neler oldu gibi bir iki cümleyle ifade etmek gerekirse: İşte Karadeniz'de olanları görüyoruz. Gerçekten, bir bakıma hem "kazan-kazan" bağlamında mücadelenin yaşandığı hem de stratejik, jeopolitik olarak birtakım egemenlik iddialarının olduğu bir coğrafya ve Ege öyle, Doğu Akdeniz öyle, karasal bağlantılarımıza baktığımız zaman da çok da iyi bir durumda değiliz. Onun için, bizim, gerçekten, yaşananları da dikkate alarak milletin, Gazi Meclisin milletvekilleri olarak bütün bu hassasiyetleri göz önünde bulundurmamız kaçınılmazdır.

Şimdi, efendim, bir Rusya-Ukrayna savaşı yaşandı. Şu anda Gazze'de bir vahşet var ve dünyanın bu bağlamda ne kadar pürmelal hâl içerisinde olduğuna tanıklık ediyoruz. Daha öncesinde Gürcistan sıkıntılar yaşadı ve Güney Kafkasya'da gerçekten çok ağır bedellere matuf birtakım olaylar geçmişte yaşandı ve özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gözetiminde oluşturulan birtakım yapılar kangrene dönüşen olumsuzlukları, işgalleri sonlandıramadı ama bizim özellikle çok güçlü ve önce ülke ve millet, sonra bölge ve dünya barışını önceleyen o güçlü geleneğimizi de dikkate alarak yaptığımız hamleler ışığında bir baktık ki bu bölgelerde bir anda gerçekten sulhu salah çok açık bir şekilde inşa edildi. İşte, Karabağ kırk dört günlük mucizevi bir sürede azatlığına kavuştu, Kıbrıs'ta yaşananlar bugün ortada, müthiş bir barış ortamı var, Doğu Akdeniz'de iddia edildiği gibi "Efendim, macera aramaya gidiyoruz..." Macera mı arıyoruz? Hayır, macera aramadığımız açıkça ortaya çıktı ki macera değil ama enerji kaynakları arıyoruz şu anda ya da "Efendim, Libya'ya, fizana gidiyoruz, fizana asker gönderiyoruz. Dolayısıyla orada askerlerimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bir hiç uğruna canlarından olacaklar." denildi yani sürekli bir galebe çalma girişimleri, Allah'a şükür boşa çıktı. Bugün gördük ki iyi ki o hamleler olmuş, iyi ki bu yüce Meclis bu kararları almış, ön açıcı davranmış. Ne oldu? Libya'da bakınız, biz "Yurtta sulh ve cihanda sulh." diyen bir ekolün temsilcileriyiz yani beş yüz yıllık bir haricîye geleneği olan bir yapının, iki bin beş yıllık da "devlet, millet, ordu" geleneği olan bir yapının mensuplarıyız. Öyle kolay kolay oldubittiye gelecek hamlelerden ariyizdir bu duruşumuzla. İnanın, daha önce bu Mecliste kabul edilen tezkerelerin sonuçları itibarıyla olumlu birtakım gelişmelere katkıda bulunduğuna tanıklık ettik elhamdülillah. Niye? Libya'da hem iç huzur kısmen oluşturuldu hem de sağ salim giden evlatlarımız aynı şekilde döndüler, misyonlarını başarıyla ifa etmenin gururuyla.

Sanki ikili bağlamlarda böyle görevler oluyor da uluslararası yapılar altında olmuyor; oluyor. Bizim birliklerimiz aynı şerefli görevlerini ifa etmelerini NATO şemsiyesi altında da yapıyorlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin aldığı kararlar muvacehesinde aldığı görevlerde de yerine getiriyorlar yani Türk ordusunun gittiği, Türk askerî yapısının gittiği, ulaştığı her yerde herkes artık şunu genelgeçer bir gerçek olarak kabul ediyor ki, huzur geliyor, barış geliyor, kardeşlik geliyor. Bu tezkereye de biraz bu bağlamda bakmak lazım çünkü Somali'yle bizim gerçekten zaten ayakta duran -ilk defa olan bir şey değil- hâlihazırda Birleşmiş Milletler kararları muvacehesinde birtakım adımlar atılmış, birtakım oluşumlar, görev, yetki ve sorumlulukların dağılımı olmuş, biz de bu yapı içerisinde epey bir yükümlülük almışız ve bugüne kadar da başarıyla sürdürüyoruz. Peki, bundan sonra ne olacak? O zaman biraz da tabii, zamanın ruhunu dikkate almak lazım. Niye bunu söylüyorum? Çünkü zamanın ruhunun ve koşullarının hızlı bir değişim sürecine girdiği yeni bir küresel manzara karşısında siyasetin de buna bigâne ve tepkisiz kalarak statükocu tavır sergileme yerine özellikle uluslararası işleri merkezine alan, dışişlerinde kurumsal sorumluluğu olan yetkili organların reorganizasyonuna gidilmesi kaçınılmazdır. Bu öngörüyle hareket eden Dışişleri, İçişleri, Millî Savunma Bakanlıkları ve Millî İstihbarat Teşkilatı birimleri yakın bir eş güdümle çalışarak bu ön okuma becerisiyle büyük başarılara imzalar atmışlardır. Özellikle son yıllarda gerek küresel ve gerekse bölgesel olarak ağır yansımalarına tanıklık ettiğimiz birtakım kaos, kriz ve hatta savaşlarda bu başarılı tutum ve davranış sayesinde ülkemizin çok fazla olumsuz etkilenmediğine şahitlik ediyoruz. Bunun en yakın örneği, işte birilerinin hiç hesaplamadan, tamamen başkalarının aldığı kararların arkasına takılarak, Rusya-Ukrayna savaşında doğrudan taraf olmalarının bugün ödenen ağır bedellerine rağmen, Türkiye en çok olumsuz etkilenmesi gerekirken ya da hesaplanırken, Allah'a şükür, duruşuyla hâlâ barışı önceleyen, hâlâ barışı savunan bir nitelikte. Bu, hem Karadeniz'in güvenliği açısından hem de bölgesel huzur açısından önemli bir katkı olarak algılanmalıdır. Bazen de değerli milletvekilleri, bu tür riskleri almanın, bu tür tezkereler sonucunda birtakım hamleleri yapmanın yani sınırın ötesine çıkıp "Ben de varım." demenin bir bakıma riskler odağından bir fırsatlar muvacehesine dönüştüğüne tanıklık ediyoruz. Yani bir risk olarak görülen bir şey aynı zamanda bir fırsata da dönüşebilmektedir. İşte, bugün ticari kıta sahanlığı imzaları, savunma sanayisi anlaşma imzalamaları buna çok açık ve net bir kanıttır.

Öte yandan, yine tezkereler silsilesinden devam ettiğimizde, baktığımızda özellikle sınır ötesi operasyonlarda da hem iç güvenliğimize hem de temel ilke edindiğimiz bölgede barışa, dünyada barışa katkı sağlaması açısından da büyük mesafeler katedildiğini bizatihi biliyoruz. Hem Suriye hem Irak bağlantılı tezkerelerde de bu sonuç çok açık ve net bir şekilde alınmıştır. Dolayısıyla, şimdi Somali'yle iş birliği tezkeresi gelmiş önümüze. Bizim de bu yüce Meclisin mensupları olarak birinci dereceden sorumluluğumuz, siyasetimizin ana temel ilkesi, bütün uluslararası ilişkiler kitaplarında, siyaset bilimi kitaplarında yazıldığı, ifade edildiği gibi, iki amaca matuftur. Birincisi güvenliktir, ikincisi kalkınmadır, refahtır. Ama ikisi arasında bir tercih yapılırsa, tecrübe sonucunda söylendiği şekliyle güvenlik refahın garantisidir. Yani güvenlik olmadan refahın ve kalkınmanın inşa edilmesi olanaksızdır. Onun için biz de bunu mütemadiyen şiar edinerek diyoruz ki: "Önce emniyet ve güvenliğimiz ve bunun inşallah garantörlüğünde de bir kalkınma modeli oluşturmak." Bu vesileyle, işte bu tür tezkereleri de gündeme getiriyoruz.

Somali özelinde biraz önce söyledik, Birleşmiş Milletlerin aldığı kararlarla zaten o bölgede bir uluslararası sorumluluk alma yapısı oluşmuş. Bir de şubat ayında -Dışişleri Komisyonumuzda da biz bunu görüştük- bir ticaret ve güvenlik anlaşması yaptık, değil mi? Sanıyorum şubatın ortalarıydı. Şimdi, bu anlaşmada onu esas alarak, ona bağlı olarak, o zaman talep edildiği şekliyle Somali Hükûmeti tarafından ne yapılması gerekir? Özellikle güvenlik bağlamında birtakım savunma talepleri var. Hâlihazırda orada eğiten, donatan, bilgilendiren bir askerî yapımız var zaten ama bu yeterli değil, daha fazla talepleri var. Bu da uluslararası bağlamda biraz önce ifade ettiğim gibi belki bir risk gibi görünüyor birilerinin çok böyle ince eleyip sık dokuyarak söyledikleri gibi ki biz fazlaca görmüyoruz, bu risk görünen şeyi fırsata dönüştürmek de aynı zamanda yine bu yüce Meclisin de alması gereken çok önemli bir karar. Ben inanıyorum ki hem bölgede bizim ticari varlığımızı sekteye uğratan birtakım terör eylemlerini engelleyeceği gibi ve Somali devletinin mali gelişimini, kalkınmasını garanti altına alıp ikili ilişkilerde bizlerin de bu bağlamda belirli bir mesafe kat edeceğimize katkı sağlayacağı çok açık ve net bir şekilde görülmektedir.

Dolayısıyla bakınız, hiçbir zaman endişeye mahal vermeden, şüpheyi esas kılmadan, çok dikkatli, tabii, ince eleyip sık dokuyarak... Yani biraz önce ifade ettiğim gibi, binlerce yıllık bir devlet olma geleneği, bir ordu geleneği olan bir yapının öyle kolay kolay basit tuzaklarla, ifade edildiği ya da endişe duyulduğu şekliyle sanki bir yokluğa, hiçliğe gidiyormuş gibi algılamak gerçekten bu milletin evlatlarına bir bakıma güvensizlik de olur aynı zamanda. Libya'nın şartları bundan daha ağırdı ama Allah'a şükür yüzümüzün akıyla o kahramanlar gittiler, üstlendikleri görevleri çok açık ve net bir şekilde ifa etmeyi başardılar. Ne oldu kazanım olarak? Bölge kısmen bir huzura vardı, iç savaşları durdu, iyi kötü birazcık kalkınma modelleri ya da anlaşma zeminleri oluştu. Türkiye de bu bağlamda gerçekten uluslararası boyutta büyük bir prestij, büyük bir saygınlık kazandı. Dün olduğu gibi bugün de aynı şeyleri inşallah devam ettirme niyetindeyiz. Burada esas aldığımız şey, zaten daha önce yapılan bir anlaşmaya matuf olarak detaylandırılıp adını koyarak somut bir şekilde hangi adımların emniyet ve güvenlik bağlamında atılacağını içeren bir anlaşma metni. Efendim, hiçbir endişeye mahal vermeden ki Somali'nin zaten insan dokusu, kültürel dokusu, geçmişteki olan güçlü bağlarımızı da dikkate aldığımızda her iki tarafın da kazanımına katkı sağlayacak bir girişim olduğu kanaatini çok açık ve net bir şekilde ifade etmek isterim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu tezkereyi olumlu karşıladığımızı ve "evet" oyu vereceğimizi yüce heyetimizle paylaşmak ister, en derin saygılarımı sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)