GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:108
Tarih:25.07.2024

HAYDAR ALTINTAŞ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Lozan Anlaşması'nın 101'inci yılının 2'nci gününü kutlamakta olduğumuz bu anda her ne kadar Lozan Anlaşması'yla alakalı bazı çevreler ısrarla "Lozan'ı bize zafer diye yutturdular, esasında hezimettir." deseler bile bizim için Lozan, bağımsız devletimizin ve cumhuriyetimizin tapu senedidir. Bugün, bu Parlamentoda, yasama hakkımızı kullanıyorsak Lozan'da kazandığımız bağımsızlığın üzerine kuruludur bu yasama hakkı.

Dolayısıyla, bir devletin bağımsızlığını kazanmasıyla beraber belirgin olan işaretlerinden biri bayrak, biri marş, diğeri pasaport, para ve vergidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin marşı ve bayrağı özgürdür, pasaport ve parası tutsaktır. Pasaport ve paranın tutsaklığı devletin itibarıyla özdeştir, aynı anlamda anılır ama bunu destekleyen hadiselerden biri de vergidir çünkü sizin getirdiğiniz vergilerde adalet, ruh ve mantık yoktur; vergi gerektiğinde bir devleti kurar ve var eder, gerekirse adaletsiz kullanıyorsanız bir devleti de batırır. Onun için, gelin, bu işleri yaparken adaletli bir vergi ve ruhu, mantığı ve felsefesi olan bir vergi ortaya koyabiliyor muyuz, koyamıyor muyuz ona bakmak lazım.

Cumhuriyetin ilanından sonra 1925 yılında aşar vergisi ve ağnam vergisinin kaldırılmasından sonra modern vergileştirmenin temeli atılmış olmakla beraber, esas bugün Türk vergi sisteminin omurgasını oluşturan Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu 1950 yılında bizim partimizin mensupları tarafından çıkarılmış ancak ne hikmetse bir müddet sonra o vergi kanununu çıkaran o Parlamentoyu ve onların temsilcilerini bir avuç diktacı, bir avuç cuntacı toparlayıp Yassıada Mahkemesine koymuştur. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti devleti bir daha uzun süre devlete gelir kazandırıcı, çağın gereklerini yakalayabilen bir vergi çıkaramamış, nihayet 1980 ihtilalinden sonra kurulan Anavatan Partisi döneminde rahmetlik Turgut Özal da Katma Değer Vergisi Kanunu'nu çıkararak Türkiye'deki 4 kanunla uzun süredir bu cumhuriyet hayatiyetini sürdürmektedir. Bugün yapılan hadise bu vergi kanunlarının orasına burasına birtakım yamalar yapmak suretiyle devletin ihtiyaç duyduğu acil paraya cevap arama ihtiyacıdır. Bu paralarla devletin açığını kapatamazsınız, bununla emeklilere, çiftçilere, öğrencilere, fakire fukaraya, garip gurebaya yeterli parayı veremezsiniz. Çünkü bir devlet insanına vergi salarken karşılığında şu hakkı vatandaşa vermelidir: Tüyü bitmemiş yetimin hakkı, kör kuruşun hesabı bu Parlamentoda sorulamıyorsa getirdiğiniz vergi asla adil değildir, vatandaş gönül rızasıyla getirip size vergi vermez ancak sopa yoluyla, ceza yoluyla ondan vergi almaya kalkarsınız. Bu tür vergiler de, demin söylediğim gibi, İbni Haldun'da da vardır okuyup bakarsanız; yüksek vergiler gelir, devletinizi yıkar.

Bugün bu deliğin büyüklünün sebeplerini ortaya koymak için baktığımızda "Neden bu hâldeyiz, neden devletin iki yakasını bir araya getiremiyoruz?" diye sormak lazım gelirse bu soru sorulmuyor. Devletin topladığı bütün vergileri eş dost, yandaş, yaren hepiniz birlikte oturup yiyorsunuz, sofrayı kaldırmak, bulaşıkları yıkamak ve hesabı ödemek gene millete kalıyor. Bugün bu gelen vergi yasası eskinin bulaşıklarını yıkama görevini milletin üstüne yıkmaktan başka hiçbir şeye benzememektedir. Dolayısıyla bu vergiyi bu kanunla ne tabana ne de tavana yayamazsınız çünkü vergi kanunu koymak, dediğim gibi, bir felsefesi ve bir mantığı olan iktidarın işidir. Yirmi iki yıldır kahir ekseriyetle bu ülkeyi idare eden bu devlet veya bu iktidar neden doğru düzgün bir vergi yapmayı becerememiştir? Eğer...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Altıntaş, lütfen tamamlayın.

HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - Tamamlayacağım efendim, beş dakikada bir dakika daha veriverin ne olacak; kırkta, âlemde bir çıkıyoruz buraya yani işte.

BAŞKAN - Sürenizi uzatıyorum bir dakika, tamamlayın. Onun için diyorum.

HAYDAR ALTINTAŞ (Devamla) - Peki, efendim, konuşmayız, bırakır gideriz.

Kamu İhale Kanunu'nu, yap-işlet-devret modelini, KİK kanununu, kamu özel işbirliği kanununu, sürekli borçlanmayı, bütçe açıklarını, dış ticaret açığını, cari açığı konuşmadan neyin vergisini getirerek benden vergi alacaksınız? Neredeyse üreticiyi hayatından bezdirmek durumundasınız.

Bir şiirle sözlerime son vermek istiyorum -Başkanı daha fazla taciz etmeyelim- Abdurrahim Karakoç'un bir şiiri var; biraz eksik söylersem kusura bakmayın.

"Ya arkadaşım işte böyle,

'Çalış, kazan, ver, biz yiyelim, sen bak.' diyorlar.

Yiyince dursalar gam değil amma

Bir de adama 'ahmak' diyorlar."

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)