| Konu: | Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 108 |
| Tarih: | 25.07.2024 |
İSA MESİH ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 159 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Vergi kanunlarında ve birçok kanunda düzenlemeler içeren bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Burada, esasında torba yasayla yani yasa yapma tekniğine aykırı olan torba yasayla ilgili defalarca itirazlarımızı dile getirdik. Ancak yani bu istisna olan yasama faaliyeti bu son dönemde özellikle bir kural hâline getirildi. Bütün itirazlarımıza rağmen maalesef bu itirazlar dikkate alınmıyor. Neden itiraz ediyoruz torba yasaya değerli milletvekilleri? İçerisinde birden fazla kanunla ilgili değişiklik içeren teklifler oluyor yani birden fazla kanuna atıfta bulunuluyor. Hukukçular olarak bizim bile anlamakta, kavramakta zorlandığımız tekliflerden bahsediyoruz. Peki hukukçuların bile anlamakta zorlandığı bir kanun teklifinde hukuk kurallarının belirliliği ilkesinden bahsedebilir miyiz? Bahsedemeyiz. Ne demek bu ilke? Hukuk normlarının herkesçe, kolayca anlaşılmasını ifade etmektedir. Yani vatandaşın kolayca anlamayacağı kanunları vatandaşı...
(Uğultular)
BAŞKAN - Sayın Şahin, bir dakikanızı alabilir miyim.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda gerçekten çok büyük bir uğultu var. Rica ediyorum, bakın, her gün defalarca uyarıyoruz yani siz bu uyarıları dikkate almazsanız kim dikkate alacak, biz burayı nasıl çalıştıracağız? Herkes konuştuğu zaman burası kahvehaneye döner. Yapmayın Allah aşkına, bizi bu kadar zorda bırakmayın, hatibi lütfen saygıyla dinleyelim.
Sayın Hatip, buyurun.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkanım, hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum.
Evet, kanunların vatandaşın dahi anlayamayacağı bir şekilde çıkarılması vatandaşa nasıl bir hizmet olur? Bu çelişkiyi ben dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Şimdi, iki hususu dile getireceğim, son dönemlerde çıkan kanunlarda iki önemli sorun yaşıyoruz. Bunlardan bir tanesi Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği konularda getirilen içerikler iptal edilen konularla aynı içerikler.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi hukuka aykırılık gerekçesiyle bu kanunları iptal etmiş. Bakın, yargı paketi gelecek, onun içerisinde de var yani bu, hukuk devleti ilkesi açısından kabul edilebilir bir durum değildir, bu soruna özellikle dikkat çekmek istiyorum. Yani birçok konuda bu sorunu görebiliyoruz.
Yine, son dönemlerde kanunlarda yaşadığımız bir diğer önemli hukuk ilkesi ihlali kanunun geriye yürümezliği ilkesinin ihlal edilmesi. Yani kanunun yürürlük tarihini son çıkan kanunların birçoğunda geriye yürütüyoruz. Bu anlamda bu da hukuka ve devlete güven ilkesini zedelemektedir, bunu da özellikle kayıtlara geçirmek istiyorum.
8'inci maddeyi konuşuyoruz, 8'inci maddede kıymetli madenlerin ayrıca vergilendirilmesi düzenlenmektedir. Etki analizine baktığımızda ne kadar gelir elde edileceğine dair bir öngörü ortaya konulmamış, bu bir eksiklik. Uygulama esnasında ülkemizde faaliyet gösteren yurt dışı firmalarının küresel asgari kurumlar vergisine tabi olacak gelirlerinin artırılacağı öngörülmekte. Esasında önemli bir düzenleme ancak bir şeye dikkat çekmek istiyoruz, o da yerli şirketlerin vergilendirilme hususunda yurt dışı firmalarına ezdirilmemesi konusunda gerekli önlemlerin alınması önem arz etmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir vergi reformu beklentimiz var. Biz isterdik ki Türkiye Büyük Millet Meclisi kapanmadan önce iktidarıyla muhalefetiyle kamuoyunun beklediği o vergi reformunu buradan geçirmiş olalım ancak önümüze yine bir vergi paketi geldi. Vergi reformuydu beklentimiz. Bu pakette vergi adaleti öncelenmemiş, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınacak adaletli bir sistemden bahsediliyordu, maalesef bunu da göremiyoruz paketin içerisinde, kayıt dışılıkla yeterli mücadeleyi de göremiyoruz, bunun için bir "reform" dememiz mümkün değil. Bu hususa da özellikle dikkat çekmek istiyorum.
Şimdi, maalesef yük yine emeklimizin, esnafımızın, işçimizin, memurumuzun üzerine biniyor. Hatırlar mısınız, bütçe görüşmesinde muhalefet partileri olarak bir şeyin altını çizmiştik, ne demiştik? "Bu bütçe emeklimizin bütçesi değil." demiştik, "Esnafımızın, işçimizin bütçesi değil." demiştik, itirazlar vardı hatta ne demiştiniz? "Temmuzu bekleyin." demiştiniz. Aha da geldi temmuz, ne oldu? Temmuzda emeklimize biçilen kıymeti gördük maalesef. Bunu yani tekrar tekrar söylüyorum, amacımız üzüm yemektir. Amacımız, emeklimizin, işçimizin, esnafımızın derdine burada bir merhem bulabilir miyiz; amacımız budur, bunun için bu dili döküyoruz. Bunu özellikle paylaşıyorum. Yani temmuz ayında gerçekten bir beklentiye biz de girmiştik ne düzelecek diye ama bir şeyin de düzelemediğini maalesef görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şahin, lütfen tamamlayın.
İSA MESİH ŞAHİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Temmuz demişken, eski bir bakan temmuzdan sonra Türkiye'nin uçacağından bahsetmişti, o geldi aklıma yani kaç temmuz geçti ama bir türlü maalesef emeklimizi, işçimizi, memurumuzu düzlüğe çıkaramadık, umarım hep beraber çıkarırız.
Son olarak da şunu ifade edeyim değerli milletvekilleri: Yani emeklimizin -gerçekten, siz de yaşıyorsunuz, biz de yaşıyoruz sokakta- 12.500 lira maaşla kirasını ödemesi, asgari yaşam koşullarını sağlaması mümkün değil. Onun için -burada bir kere ifade etmiştim, bir kere daha ifade edeyim- emeklimizin size gönderdiği bir şiir var, üstadın söylediği bir şiir vardı: "Ne hasta bekler sabahı/Ne taze ölüyü mezar/Ne de şeytan bir günahı/Benim seni beklediğim kadar." diyor emekli, sizi bekliyor ama bir türlü onlara el uzatan olmadınız.
Bu hususu bir kere daha dikkatlerinize sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)