| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İş Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 18.07.2024 |
AK PARTİ GRUBU ADINA FUAT OKTAY (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum. Gündemimizde bulunan ve Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında sağlık ve tıp bilimleri alanlarında eğitim ve işbirliği imkânlarını geliştirecek anlaşma kapsamında AK PARTİ adına söz almış bulunuyorum.
Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 50'nci yıl dönümünü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nı en kalbî duygularımla kutluyorum. Bu vesileyle, kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş'ı ve Doktor Fazıl Küçük'ü, aynı şekilde, eski Başbakanlardan merhum Bülent Ecevit ile merhum Necmettin Erbakan'ı ve bu davada emeği geçen her bir bireyi, herkesi saygıyla ve rahmetle anıyorum. Kıbrıs Türk halkının özgürlük, egemenlik, hak ve hukuk mücadelesinde şehadete eren aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, kahraman mücahitlerimizi ve gazilerimizi minnetle yâd ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batı dünyası, çoğunluğunun müsebbibi olduğu uluslararası sorunları ve krizleri kendi çıkarlarına uygun şekilde takdim etmekte oldukça usta; aynı, Filistin sorununu hiç evveliyatı olmayan ve 7 Ekimde başlayan bir çatışma olarak gördüğü gibi. Kıbrıs sorununu da öncesinde sanki hiçbir sorun yaşanmamış ve yine sanki bir anda Türkiye'nin barış içinde yaşayan bir ülkeye 1974'teki müdahalesiyle başlamış bir sorun gibi takdim etmeye devam etmesi... Bu kapsamda -özellikle, biraz önce ayrışma konusunda ifadeleri olan arkadaşlarım da biraz daha buraya dikkat ederek- biz, gerçekten ayrışmaya mı, Kıbrıs Türkünün yanında olmaya mı -olduk veya oluyoruz- yoksa başka bir sorunun çözümü için mi uğraşıyoruz? 1878'den başlayarak -1878'den bahsediyorum- adadaki demografik yapıyı Türkler aleyhine değiştirdiğini... O birlikte hareket ettiğiniz, insan hakları konusunda, barış ve özgürlük konularında birlikte hareket ettiğiniz o camiayı da özellikle dinleyerek, düşünerek bunları değerlendirmenizi isterim. 1878'den başlayarak adadaki demografik yapıyı Türkler aleyhine değiştirdiğini, Yunanistan'ın 1950'lerden başlayarak adayı bir Yunan adasına çevirme ve ilhak etme çabalarını, Rumların 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Anayasası'nı 1963'te tek taraflı değiştirerek Türk toplumunu devletten dışladıklarını, binlerce Yunan askerini Enosis için adaya yığdıklarını, 1963 Aralık ayında Türkleri imha etmek için düzenledikleri ve annesinin kucağında saklanan çocuklara dahi acımadan kıydıkları kanlı Noel'i, Türk toplumunu adanın yüzde 3'ü içinde her gün saldırı tehdidi altında yaşamaya mahkûm ettiklerini, 1967'de Türk toplumunu yok etmek için Yunan subay ve askerlerinin desteğiyle başlatılan ve ancak Türkiye'nin hava harekâtıyla durdurulabilen Enosis girişimini, Yunanlı subayların 1974'te Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak için düzenledikleri ve Türklerin yanında Rumların da hayatına mal olan darbeyi, Muratağa ve Atlılar gibi yerlerde yaptıkları katliamları gizlemek için kazdıkları toplu mezarları unutturmak istiyorlar. Bunları bizim unutmamız tabii ki mümkün değil. Bugünde, günümüzde Kıbrıs Türküne hayat hakkı tanımayan, KKTC'nin dünyayla irtibatını kuran ağababalarına ses çıkaramayanlar izolasyonun faturasını da Türkiye'ye çıkarma gayreti içerisindeler. Artık insaf bile diyemiyorum. Bu yaklaşımı şiddetle kınıyor ve reddediyorum. Millî davamız olan Kıbrıs konusunda ortak duygu bütünlüğünü paylaşmaktan ziyade ayrışmayı başarabilenleri de esefle karşılıyorum. Herkes anlamalıdır ki 1974 Barış Harekâtı, Kıbrıs'ta sorunun değil barışın miladıdır. O tarihten bu yana adada uzun yıllardır ilk defa barış hâkimdir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin Kıbrıs'a garantör ülke olarak müdahalesi sayesinde Kıbrıs Türk toplumunun güvenliği sağlanmış ve adanın Yunanistan'a ilhakı kesin şekilde engellenmiştir ancak mücadele burada bitmemiştir. Kendilerini adanın yegâne sahibi, Kıbrıs Türklerini ise azınlık olarak gören Rumlar, Batılı ülkelerden aldıkları destekle Türk tarafının bugüne kadar sunduğu bütün iyi niyetli teklifleri ellerinin tersiyle bir kenara itmişlerdir. Avrupa Birliği ise Kıbrıs Rumlarını tüm adanın meşru temsilcisi olarak AB'ye aldığı günden beri bu ikilinin sonu gelmeyen şantajlarına tamamen teslim olmuş durumdadır.
Kıbrıs meselesinin hakkaniyetli, kapsamlı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması için bugüne kadar başlatılan müzakere ve çözüm süreçlerini baltalayan hep Rum tarafı olmuştur. Annan Planı'nı reddeden, 2017'de Crans-Montana'daki Kıbrıs Konferansı'nda masayı deviren de Kıbrıslı Rumlardır. Kıbrıslı Türkleri eşit bir kurucu halk olarak görmek istemediklerini her seferinde ortaya koydular. Bu anlayışla, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar'ın ortaya koyduğu "iki devletli çözüm" vizyonunu kuvvetle destekliyoruz. Adada iki ayrı halk ve iki ayrı devlet vardır. Kıbrıs meselesinde yeni bir müzakere sürecine başlanabilmesinin öncesinde KKTC'nin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi şarttır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs Türk halkının varlığının, hürriyetinin ve geleceğinin teminat altına alınmasını, refah seviyesinin yükseltilmesini, KKTC'nin tüm kurum ve kuruluşlarıyla güçlendirilmesini öncelikli hedefimiz olarak görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde KKTC'ye doğrudan uçuş, doğrudan ticaret ve doğrudan temasların başlatılması için yoğun gayret sarf ediyoruz. Bu anlayışla, esasen tamamı gasbedilmiş Türk vakıf malı olan Kapalı Maraş'ın sahil kesimi de dâhil bir bölümünü tüm halkın istifadesine açarak 8 Ekim 2020'de başlatılan süreci kararlılıkla desteklemeye devam ediyoruz. Keza, insani bir proje olan Pile yolunun inşası konusunda da KKTC'ye olan desteğimiz devam edecektir.
Son olarak KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılması, hem KKTC'nin tanınması yolunda önemli bir adım teşkil etmiş hem de Türk dünyası dayanışmasının ulaştığı noktayı ortaya koymuştur. Önümüzdeki dönemde tam üyelik yönündeki çabalarımız da inşallah sonuç verecektir, tüm gayretlerimiz bu yöndedir. Bu süreçlerin güçlü ve daimî destekçisi ve her şartta KKTC'nin yanında olan Cumhurbaşkanımıza da şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, yüce Meclisimiz de tüm birimleriyle KKTC'nin haklı davasının savunulmasına katkı vermektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türkünün haklı davasını tüm platformlarda gündeme getiriyoruz. KKTC Cumhuriyet Meclisinin başta TÜRKPA ve İSİPAB gibi uluslararası parlamenter birliklere gözlemci üyelikleri, ulusal parlamentolarda KKTC dostluk gruplarının oluşturulması bu yönde atılmış önemli adımlardır. Gazi Meclisimizin bu konudaki hassasiyeti, kararlı duruşu ve desteği Kıbrıs davasının muvaffakiyetinde önemli rol oynayacaktır.
AK PARTİ Grubu olarak söz konusu kanun teklifi çerçevesinde olumlu oy kullanacağımızı belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)