Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 105 |
Tarih: | 18.07.2024 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT ÖZLALE (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarruf genelgesinin ikinci bölümüyle ilgili partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk önce, tabii ki bu torba yasa mantığından biraz bahsetmemek olmaz Meclisin tutanaklarına geçmek için. Karşımızda adına "tasarruf paketi" denen ama o kadar fazla maddenin içerisinde sadece 3 bölümde tasarrufla ilgili maddenin bulunduğu; Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesinden tutunuz, tasarruf tedbirlerine kadar aslında tali komisyona gidip oradan görüş almamız gereken birçok madde varken biz bunu yine torba yasa çerçevesinde değerlendirdik.
Bir başka nokta da şu: Anayasa Mahkemesinin reddettiği kanunları ısrarla tekrardan torba yasa çerçevesinde kanun teklifi olarak önümüze getiriyorsunuz ve burada da aslında Meclisin yasama faaliyeti gün geçtikçe itibarını kaybediyor maalesef. O yüzden de torba yasayla ilgili yasanın geneline dair konuşmaya başlamadan önce bu iki noktaya dikkat çekmek istiyorum.
İlk olarak tasarruf... En iyi tasarruf, doğru politikaları uygulamaktan geçiyor, şöyle söyleyeyim size: Elimizdeki tasarruf genelgesinin beş yıl içerisinde kazancı 100 milyar TL civarında, Merkez Bankası geçen sene sadece kur korumalı mevduat sisteminden 818 milyar TL zarar etti. Yani düşünün, sizler emekli maaşına hak ettikleri zammı yapmamakta ısrar ediyorsunuz, birçok yerden vergi kesintisi yapıyorsunuz, yapılması gereken birçok harcamayı yapmıyorsunuz ve bunun sonucunda elde ettiğiniz miktar 100 milyar TL; Merkez Bankasının ısrarla, sizin ısrarla devam ettirdiğiniz kur korumalı mevduattan dolayı sadece geçen sene uğradığı zarar 818 milyar TL, bunun 8 katı. İlk olarak, o yüzden, doğru bir şekilde tasarruf yapacaksanız bence tasarrufa liyakatli devlet adamlarından, liyakatli bakanlardan başlamanız gerekiyor, onlardan tasarruf edebilirsiniz ve yerine akılla, bilimle, rasyonaliteyle uyumlu ekonomi politikasını getirebilirsiniz.
Bir başka nokta daha var -bir önceki konuşmamda da bahsettim- yine tasarrufla ilgili, vergi paketiyle ilgili: Bakanlıklar arasında bir koordinasyonsuzluk var. Nereden biliyorum? Şimdi, bugün mesela burada tekrardan konuşacağız, biraz önce yerli ve millî otomobil markamız Togg'la ilgili, bu konuyla ilgili de ben fikir beyan etmiştim. Biz bugün 100 bin tane aracı Çin'den gümrüksüz olarak ithal ediyoruz. Bunun sonucunda bunun bize vergi kaybı yani vazgeçtiğimiz vergi geliri 4 milyar doların üzerinde. Biraz önce, şu anda torba yasa teklifinde konuştuğumuz vergi paketinin boyutu 220 milyar TL yani neredeyse birbirine eşit. Hedeflediğimiz tasarruf 100 milyar TL. Bizim sadece Çinli şirkete gümrüksüz mal satmasına izin verdiğimiz için vazgeçtiğimiz vergi geliri bunun 1,5 katı. O yüzden, benim buradan gerçekten dostane bir eleştirim var: İstikrar programında bütüncül bir politika anlayışınız yok, bakanlıkların birbiriyle koordinasyonu neredeyse bir koalisyon hükûmetini andırır gibi. Bir örnek daha vereyim sizlere: Mesela, yine, şu anda tartıştığımız noktalardan bir tanesi önemli, serbest bölgeler; serbest bölgeler, biliyorsunuz, Ticaret Bakanlığının içerisinde ve serbest bölge, Türkiye için önemli bir fırsattı bizim ihracatımızı artırmak, yurt dışından doğrudan yabancı sermayeyi çekip burada bizim üretim kabiliyetimizi arttırmak için. Serbest bölgelere vergi getiriyorsunuz fakat kırk beş yıl önce, siz doğrudan yabancı yatırımı kırk beş yıllığına serbest bölgeye çekmek için onlara bir kurumlar vergisi istisnası vermiştiniz. Dolayısıyla hani maç oynanırken maçın kurallarını değiştirmek gibi... Doğrudan yabancı yatırımı buraya çekiyorsunuz, yabancı yatırımı buraya çektikten sonra da diyorsunuz ki: "Ben sizi kurumlar vergisinden muaf tutacağım." Ondan sonra bir paket getiriyorsunuz, ona kurumlar vergisi uyguluyorsunuz. İşte, bu kafayla hiçbir şekilde doğrudan yabancı yatırımı çekemediğiniz aşikâr. Dolayısıyla bugün günümüzde ekonomideki en temel problemlerden bir tanesi, bu yönetim sistemi. Bu yönetim sistemi içerisinde bakanlıkların arasındaki koordinasyon çok zayıf olduğu için, bir bakanlığın Plan ve Bütçe Komisyona ve Meclisimize getirdiği bir kanun teklifi diğer Bakanlığın stratejik hedefleriyle tamamıyla zıt olduğu için karşınızda tamamıyla çorba, bir bütünlük içermeyen bir istikrar programı ve bir büyüme politikası var; buradan da ne istikrar çıkıyor ne büyüme politikası çıkıyor.
Maddelerde önemli konulardan bir tanesi de AK PARTİ dönemindeki insan kaynakları politikasının ne kadar zayıfladığıyla ilgili. Şimdi, önemli bir 16'ncı madde var, orada Gelir İdaresi Başkanlığındaki uzmanların mağduriyetini konuşacağız, bu önemli fakat biz istatistiklere bakarken şöyle bir şey fark ettik: Gelir İdaresi Başkanlığının çalışanlarının dörtte 3'ü uzman, geri kalanı da uzman yardımcısı. Şimdi, bu, bize, zaten insan kaynakları açısından durumun ne kadar içler acısı olduğunu gösteriyor. Önemli bir kurumda, Gelir İdaresi Başkanlığında -herhangi bir kurumda- çalışanların dörtte 3'ünün uzman olduğu bir yerde sizin doğru bir ücret politikası uygulamanız, doğru bir gelir idaresi politikası uygulamanız neredeyse mümkün değil ama maalesef görüyorum ki uyguladığınız kamudaki bu insan kaynakları politikasıyla herkes uzman oluyor. Neredeyse arada liyakat farkı ya da tecrübe farkı hiç kalmıyor ve biz Türkiye'nin en önemli kurumlarından bir tanesi olan Gelir İdaresi Başkanlığının yüzde 75'inin, dörtte 3'ünün sadece uzmanlardan oluştuğunu görüyoruz; başka kamu kurumlarında da var. Peki, bu kadar uzmanın olduğu yerde kamu hizmetlerinden bir memnuniyet söz konusu mu? Hayır, tam tersi; yapılan bütün araştırmalar size kamu hizmetlerinden duyulan memnuniyetin gün geçtikçe azaldığını söylüyor.
Bir başka nokta da şu: Büyükşehir belediyelerinin sokak aydınlatması konusunda daha fazla fatura ödeyeceğiyle ilgili bir düzenlemeden bahsettiniz. Şimdi, dün, burada, Tarım Komisyonunda sokak hayvanlarıyla ilgili çok şiddetli tartışmalar yaşandı. Biz bu kanun teklifine neden karşı çıktığımızı kanun teklifini getirenlere anlattık ve orada temel noktalardan bir tanesi de şuydu: Güvenli sokaklar. Şimdi, güvenli sokaklar hepimizin istediği şeylerden bir tanesi. Gerçekten, bugün Türkiye hiç olmadığı kadar sokakların güvensiz olduğu, tekin olmadığı yerlerden bir tanesi. AK PARTİ'de kanun teklifini hazırlayan arkadaşlar diyor ki: "Sokak köpekleri problemini çözersek sokaklar güvenli hâle gelir." Oysa yapılan bilimsel araştırmalara baktığınız zaman, ondan çok daha etkili bir başka şey var, o da ne? Sokak aydınlatması. Yapılan bütün çalışmaların, akademik çalışmaların, politika çalışmalarının hepsi de şunu gösteriyor: Sokak aydınlatmalarının yüksek olduğu yerlerde suç oranı azalıyor. Karşılaştırmalı analizler var; bir şehirde, bir mahallede sokak aydınlatmasını artırdığınız zaman oradaki suç oranlarının ciddi şekilde düştüğüne dair. Gerçekten, burada, Türkiye'de sokakların yeniden güvenli olmasını istiyorsanız o zaman ilk yapmanız gereken şeylerden bir tanesi tamamıyla bir doğa katliamına dönüşebilecek olan sokak hayvanlarının değil sokak aydınlatmasının üzerine yoğunlaşmak ve sokak aydınlatmasını artırmak. Özellikle, başta kadınlarımız ve çocuklarımız için olmak üzere -önümüz kış, özellikle hava karanlıkken- kendilerini çok daha rahat bir şekilde evlerine atabilecekleri bir sistem getirmek. Oysa önümüzdeki tasarruf paketinde tamamıyla belediyelerin sokak aydınlatmalarından da bir tasarruf yapmasını istiyorsunuz ve bu tasarrufun boyutu da o kadar fazla bir şey değil.
O yüzden, çok da fazla uzun uzadıya konuşmaya gerek yok ama temel problemlerden bir tanesi şu: Birinizin, AK PARTİ'deki bir bakanlığın aklına gelen bir şey diğer bakanlığın stratejisiyle uyumsuz, ortaya tamamıyla karmakarışık, birbiriyle tutarsız bir program seti çıkıyor. Bu program setinin Türkiye'ye istediği o hedefleri getirmesi mümkün değil. Hedeflediğiniz beş yıllık, 100 milyar TL'lik programın katbekatını, bir buçuk katını verdiğiniz vergi avantajıyla Çinli bir şirkete veriyorsunuz. Serbest bölgelerde doğrudan yabancı yatırımı çekmek için şirketi buraya çağırıyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Kırk beş yıllığına kurumlar vergisinden muafsınız." ondan sonra şirkete kurumlar vergisi getiriyorsunuz. "Güvenli sokaklar" diye sokak hayvanlarının katledilmesine bir gerekçe gösteriyorsunuz, ondan sonra güvenli bir sokak için en önemli olan sokak aydınlatmasında belediyelerin elini zorlaştıracak önlemleri alıyorsunuz. O bakımdan, benim gördüğüm şeylerden bir tanesi şu: Ya kafanız karışık ve hiçbir şekilde aranızda bir diyalog yok, bir koalisyon hükûmeti gibisiniz ya da bunları gerçekten hem bizim hem de halkın sinirini bozmak için yapıyorsunuz diyorum. Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)